Batı’nın mutlak güç arzusuyla yürüttüğü politika oyununda adeta piyonlar haline gelen Ukraynalılar, Rus karşıtı propagandada araçsallaştırılıyor. Avrupa’nın Moskova ile doğrudan savaşa girişeceği sürecin taşları döşeniyor.

Ukraynalıları bekleyen gerçek

Andrea PETERS

Birleşmiş Milletler (BM) Mülteci Yüksek Komiserliği verilerine göre Ukrayna’yı terk eden insanların sayısı altı milyonu geçti. Ülke içinde bulunan 7,7 milyon insan daha, savaş dolayısıyla evini terk etme zorunda kaldı. Bu rakamların toplamı, ülke nüfusunun üçte birine denk geliyor. Bu esnada Batı medyasının çizdiği tabloya bakılırsa Ukrayna’yı terk eden kadınlar, çocuklar ve yaşlılar ABD ve Avrupa devletleri tarafından sevgiyle kucaklandılar. Hâlbuki küresel kapitalist sistemin çürümüşlük emarelerinin (yoksulluk, adaletsizliktik, sağlık sistemlerinin çöküşü, maaşların düşüşü, insan ticareti, göçmen karşıtlığı, ırkçılık) neredeyse hepsini yalnızca bu krizinde görebiliyoruz.


ABD, Ukrayna için 40 milyar dolarlık destek paketini onayladı. Paketin asli amacı ülkeyi savaş alanına çevirmek. Buna karşın Ukrayna’dan yalnızca 100 bin mülteci alacağını açıkladı. Mülteci kabul programı şimdiye kadar 19 bin başvuru aldı fakat yalnızca 6 bin vize verildi. Ülkeye girenlerin güvenlik kontrolünden geçmesi ve parmak izi vermeleri gerekiyor. Daha da önemlisi, ABD’de onları finansal olarak destekleyecek “garantörleri” olduğunu kanıtlamaları gerekiyor.
Program başlamadan önce ABD’nin güney sınırına yığılmış 20 bin kadar mülteci vardı. Şimdi kimi Meksiko’ya yerleşti, kimi Avrupa’ya geri döndü, kimi ise gönüllüler tarafından inşa edilen geçici barınma merkezlerinde ağırlanıyor. Washington ise vize sürecini tamamlamayan hiçbir Ukraynalının ABD topraklarına alınmayacağı konusunda ısrarcı.

Birleşik Krallık’ta da tablo benzer. İçişleri Bakanlığı temsilcisi geçtiğimiz salı günü ülkeye evraksız giriş yapan Ukraynalıların sınır dışı edileceğini söyledi. Belki de Afrikalı göçmenler gibi Ruanda’ya gönderilecekler. Birleşik Krallık’a İrlanda ya da Kuzey İrlanda üzerinden girerek anakaraya ulaşanlar yasadışı göçmen muamelesi görecek. Manş Denizi’ni geçerek Fransa üzerinden gelenlere ne muamele yapılacağı ise henüz netlik kazanmış değil. Ülkeye alacağı Ukraynalı mülteci sayısına kısıtlama getirmeyeceğini duyuran Almanya ise, ABD’li Foreign Policy dergisinde çıkan habere göre, Ukrayna’dan gelen mültecilere yer açmak için Taliban’dan kaçarak Almanya’ya sığınan Afganları evlerinden çıkarıyor.

Ukraynalıların ülkeye girmesine izin veren federal hükümetin, lojistik destek vermede yetersiz kaldığın da ifade ediliyor. Nisan ortasında New Republic gazetesine konuşan Polonyalı gönüllülerden biri, “Başta çamaşırhaneler çarşaflarımızı ücretsiz yıkıyorlardı, yemek firmaları ücretsiz yemek sağlıyorlardı. Bu süreç yavaş yavaş sona eriyor” dedi ve ekledi; “fakat insanlar gelmeye devam ediyor.” Durum sürdürülebilir değil çünkü evlerini açarak mültecilerin barınma ihtiyacına çözüm olmaya çalışan aileler de bunu aylarca ve yıllarca sürdüremezler.

Varşova’nın nüfusu iki buçuk ayda yüzde 15 artış gösterdi. Şehirde 300 bin Ukraynalı yaşıyor; bu da şehir nüfusunun beşte birine eşit. New Republic’in haberine göre savaşın ilk iki haftasında kiralar yüzde 15 artış gösterdi. Nisan ayı itibarıyla yüzde 12,3’e yükselen enflasyon ise ülkede 1998’den bu yana ölçülen en yüksek oran.

VARŞOVA’DA 120 BİN UKRAYNALI ÇOCUK

Varşova’da eğitime erişimi sağlanması gereken 120 bin Ukraynalı çocuk bulunuyor. Kent yönetimi bu ihtiyacı karşılamak için Ukraynalı öğretmenleri işe almaya başladı ve günlük 40 dolar ücret veriyor. Bu miktar, şehirde tek odalı bir evin ortalama kirasını karşılamaya dahi yetmiyor.

Sığınmacı krizinin yükü diğer ülkeleri de baskı altına aldı. Üç milyon nüfusa sahip küçük bir ülke olan Moldova, Avrupa’nın en yoksul ülkelerinden biri. Ülke sınırlarından giriş yapan mülteci sayısı 430 bini aştı. 95 bin mültecinin ise ülkede kaldığı tahmin ediliyor. Ülkede ekonomik büyüme zayıf, enflasyon yüzde 22 düzeyinde. Ülke mülteci yükünü kaldıramayacağı gerçeğiyle karşı karşıya.

AB mart ayında aldığı kararla Ukraynalı mültecilere “geçici koruma statüsü” (GK) verileceğini açıkladı. Bu statü ile üye ülkelerde yaşamaları, sosyal yardımlardan yararlanmaları ve belki de yasal olarak çalışmaları mümkün olacak. Karar, Brüksel tarafından “insani” bir hamle olarak sunuldu. Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan yola çıkarak Avrupa’ya ulaşan, geri gönderme merkezlerinde tutulan, tazyikli sular ile püskürtülen, polisin kötü muamelesine maruz bırakılan, Akdeniz’de boğulmaya terk edilen mültecilerin durumundan farklı olduğu kesin.

GERİ GÖNDERMELER YAŞANACAK

Fakat üye ülkelerde GK statüsü ile ikamet süresi, 90 gün ila bir yıl arasında değişkenlik gösteriyor. Yenilenmesi ise yalnızca bazı durumlarda söz konusu olabiliyor. Bu esnada mültecilerin uzun süreli çalışma izni ya da kalıcı sığınma başvurusu yapmaları gerekiyor. Bu başvurulara ayrılmış resmi kanallar ağır yük altında tıkanmış durumda. Bekleme süreleri alabildiğine uzun ve bürokratik tıkanıklar yaşanıyor. Başvuruların birçoğu geri çevrilecek ve başvuru sahiplerinin ülkedeki güvenlik koşulları gözetilmeksizin Ukrayna’ya geri gönderilmeleri söz konusu olacak.

Ukrayna vatandaşı olduğunu kanıtlayamayan mültecilere ise GK statüsü verilmiyor. Ukrayna’ya okumaya gelen Afrikalılar, Doğu Avrupa’yı geçiş rotası olarak kullanan Orta Doğulu göçmenler buna birer örnek. Çifte vatandaşlığa sahip Romanların da AB’ye giriş yapmasına izin verilmiyor. Çek Cumhuriyeti sığınmacların ülkeye girişi için yeni kurallar duyurdu ve asıl amacın göçmenlerin girişine engel olmak olduğu görülüyor. Bu gibi gelişmeler haberleştirildiğinde genelde ırkçılık söylemleri kullanılıyor. Irkçılığın rolü olduğu açık çünkü AB devletleri uzun süredir Arap düşmanı, Afrikalı düşmanı ve Roman karşıtı önyargılı ve ayrımcı politikalar uyguluyorlar.

ABD ve Avrupa’nın mutlak güç arzusuyla yürüttükleri politika oyununda piyonlar haline gelen Ukraynalılar, Rus karşıtı propagandada araçsallaştırılıyor ve bu ülkelerin Moskova ile doğrudan savaşa girişecekleri sürecin taşları döşeniyor. Dolayısıyla şu an için Ukraynalılar medya nezdinde “özel muamele” görüyor ve bazı devlet yardımlarına erişebiliyorlar.

Irak, Afganistan, Libya ve Suriye gibi ülkelerden gelen göçmenler de ABD ve müttefikleri tarafından yakıp yıkılan ülkelerden kaçmaya çalışıyorlar. Afrika’dan yola çıkanlar ise kolonici ve neo-kolonici düzen tarafından yağmalanan bir coğrafyadan kaçıyorlar. Toplumsal öfkenin yönlendirilmesine yarayan göçmen karşıtı şovenizme fırsat sunmak dışında, bu sığınmacılar Washington ve Brüksel’de temelde “artık” muamelesi görüyorlar. Savaşın yarattığı kriz kontrolden çıkarken Ukraynalı mülteciler de er ya da geç zulümle karşılaşacaklar.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: World Socialist Web Site