Sinemaseverlere kolay kolay izleyemeyecekleri filmleri sunan Başka Sinema’cılar 2009 tarihli Kynodontas/Köpek Dişi’ni gösterime sokmaya ülke gündemine uygun düştüğü için mi karar verdiler bilemiyorum ama, AKP Türkiyesinin şu son yıllarını bu kadar iyi anlatan başka bir film bulunabileceğini sanmıyorum. Yorgos Lanthimos’un ‘acımasız’ denecek kadar soğuk bir sinema diliyle anlattığı zihinsel ortam belli bir ülkeyi anlatmıyor tabii, ama filmin açılış sahnesinde kavramlarla oynanıp gerçeklik algısının çarpıtıldığı dil dersindeki akıl yürütme biçimi size de tanıdık gelecektir:

“Günün yeni kelimeleri: Deniz, otoyol, seyahat, tüfek. ‘Deniz’, oturma odasındaki gibi ahşap kolluklu bir deri koltuktur. Örneğin: Ayakta kalmayın denize oturun da biraz konuşalım. ‘Otoyol’, çok güçlü bir rüzgâr türüdür. ‘Seyahat’ zemin kaplamada kullanılan, oldukça dayanıklı bir maddedir. Örneğin: Avize düşüp yere çakıldı ama zemine bir şey olmadı, çünkü yüzde yüz seyahatten yapılmıştı. Tüfek. ‘Tüfek’ güzel, beyaz bir kuştur.”

Çitlerle çevrili devasa bir bahçenin ortasındaki evde, dış dünyanın onlara tümüyle düşman olduğunu söyleyen ebeveynlerin mutlak kontrolünde yaşayan ikisi kız biri oğlan üç gencin akıl dışı trajedisini anlatan filmin bir sahnesinde baba, Frank Sinatra’nın Fly Me to the Moon adlı şarkısını çalar. Şarkının sözlerini Yunanca’dan başka dil bilmeyen çocuklara farklı çevirir -ebeveyn/iktidarın hane halkını köpekleştirdiği bu dünyada Fly Me to the Moon artık aşk şarkısı değil, ailenin varlığına ve ebeveynlere yönelik bir güzellemedir.

Bilginin ancak yoğun bir deformasyona uğratıldıktan sonra bilgi olarak kabul edildiği bu coğrafyada ebeveyn/iktidar, çocuklarının/halkın iletişim ve doğru habere ulaşma yollarını ortadan kaldırır -mesela kızlar odaya kapanıp telefonla konuşan annenin kendi kendine konuştuğunu sanmaktadır. Telefonla ilişkileriniyse, kızlardan birinin yemek sırasında annesinden telefonu istediği sahnede görürüz: Anne kıza tuzluğu uzatır.

Film “Geçmişi kontrol eden bugünü kontrol eder, bugünü kontrol eden geleceği kontrol eder” sloganını mikro-politik aile ortamında anlatan bir 1984 alegorisi olarak kalsa iyi, lakin bir yanda anne-babaları tarafından içine sokuldukları yalanlar dünyasında gökyüzündeki uçağı görünce “Düşerse benimdir!” diye kavgaya tutuşan film karakteri ergenler, diğer yanda ekonomik krizdeki rolünü hiçbir şekilde kabullenmeyen iktidarın kendi medyasıyla kurduğu acayip dünyada Trump’ı protesto etmek için iPhone parçalayan milliyetçi-muhafazakârlar var.

Şimdi, gerçek ne, alegori hangisi?! Kynodontas’ı izleyip Türkiye’yi mi çözümlemeli, Türkiye’ye bakıp Kynodontas’ı mı hatırlamalı?