Büyümeden pay alamayan, kamusal varlığın yandaşlara fütursuzca paylaştırıldığı koşullarda seçmenin, adil bölüşüm vaadine kulak kabartması boşuna değil

Ülkede gelir ve servet dağılımı iyice bozuldu

Seçim bildirgelerinde hem CHP’nin hem HDP’nin bölüşümü adilleştireceklerine dair sözlere yer vermelerine toplumun olumlu reaksiyonu boşuna değil. Çünkü, hem gelirin hem servetin dağılımında var olan adaletsizlikler AKP döneminde azalmak bir yana, arttı ve tepkileri artırdı.

AKP, birer propaganda metnine dönüştürdüğü resmi raporlarda, her fırsatta, maaş ve ücretlerin enflasyonun altında kalmadığını iddia eder, gelir dağılımında eşitsizliğin azaltıldığından söz eder. Oysa gerçek böyle değil. Kendi metinlerinden gidelim. Kalkınma Bakanlığı, 2015 programının 130. sayfasında, kamu işçileri, özel sektör işçileri, memurlar ve asgari ücretlilerin, net reel gelirlerindeki artışlarına, yani enflasyondan arındırılmış ücret ve maaş artışlarına yer veriyor. 2005-2014 döneminde büyümenin yıllık artışı yüzde 4,3’ü bulurken gelir artışları ne olmuş? Ya da şöyle soralım; ekonomideki büyümeden çalışan sınıf pay alabildi mi?

BÖLÜŞÜM GERÇEKLERİ
Sayıları yaklaşık 500 bini ancak bulan kamu işçilerinin reel ücretleri 2005-2014 döneminde her yıl artmak bir yana yüzde 0,2 ya da binde 2 azalmış görünüyor. SGK, özel sektör (kayıtlı) işçi sayısını 2014 için 11 milyon olarak veriyor. Bunların 5 milyon kadarının “asgari ücretle” çalışan olduğunu Maliye Bakanlığı’nın muhtasarla ortaya çıkan vergi dökümlerinden anlıyoruz. Asgari ücretin üstünde eline para geçen özel sektör işçilerinin, 2005-2014 döneminde ücretleri, enflasyon karşısında yılda ortalama ancak yüzde 0,5 artmış görünüyor. Ama gelin görün ki, milli gelir pastası aynı dönemde yılda yüzde 4,3 artmış.Yani büyüyen pastadan, o pastanın gerçek üreticisi işçiler pay alamamış.

Sayıları 2,5 milyonu bulan memurların ise net reel maaşları yılda yüzde 3,7 artmış. Memurlar da, milli gelirdeki artışın yarım puan altında kalmış. 

Gerçek sayıları en az 5 milyon olarak tahmin edilen asgari ücretlilerin 10 yıllık net reel asgari  ücret artışları yüzde 2,3. Böylece milli gelirdeki yıllık artışın yine 2 puan gerisinde kalmışlar.

AKP rejimi, sadece asgari ücretin genel seviyesini ayarlayarak genel ücret düzeyini bir yere getirmiş görünüyor. Ama genel ücretler, zaten asgari ücretten çok yüksek olmadığı için, işçiler büyümenin nimetlerinden yararlanamamış. Özetle, çalışan sınıf, büyümeden pay alamadığı gibi AKP’li yıllarda yoksullaştıkları söylenebilir. Durum ayda 1.100 TL maaşa talim eden 10 milyon emekli için de farklı değil.

SERVET EŞİTSİZLİĞİ
Gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmemesinin yanında, gözlerden kaçmayan bir gerçek de şu; kamu varlıkları KİT’ler, kamu arsaları yani “kamu serveti”, birtakım AKP yandaşlarına peşkeş çekilerek toplumsal mülk olmaktan çıkarılıp “yandaşlaştırıldı.” Böylece gelirin yanı sıra  servet dağılımı da iyice bozuldu. Belediyelerde, devlet ihalelerinde kayırmalar isyan ettirdi. Yandaş muhafazakâr zenginlerin lüks mekânları, yaşam tarzları, cipleri göze batmaya ve homurtulara yol açtı.

AKP’li yıllarda 2001 krizini acı reçeteyle onaran IMF-Derviş operasyonları sayesinde enflasyon tek haneye indi. Çalışanlar, büyümeden pay almasalar da, bu enflasyonla baş edebilen bir ücret artışına sabrettiler; bankalardan borçlanabildikleri ve düşük ücretle de olsa iş bulabildikleri için AKP’ye oy verdiler. Ama, son yıllarda iş azaldı, gelir yetmez, borçlar çevrilemez oldu. Sızlanmalar başladı. Kamu varlıklarının yağmalanması ise öfkeyi kabarttı. Büyümeden pay alamayan, kamusal varlığın yandaşlara fütursuzca paylaştırıldığı koşullarda, seçmenin adil bölüşüm vaatlerine kulak kabartması boşuna değil.