KPSS skandalının ardından seçim öncesi sıkıntı yaşamak istemeyen Erdoğan, Aygün’ü görevden aldı. Uzmanlar tek sorumlunun ÖSYM olmadığını ve gençlerin emeğinin çalındığını, baştan aşağı çürüme olduğunu söyledi. Rejim parça parça dökülürken en tepeden en alta kurumların içi boşaltıldı. Yolsuzluk, kayırma, çıkar ilişkisi, keyfilik gibi unsurlar hâkim anlayış haline geldi. Her şeyin sorumlusu iktidar ise hiçbir sorumluluk kabul etmedi.

Ülkenin bugününü, yarınını çaldılar
KPSS’ye bir milyonu aşkın aday katılmıştı. (Fotoğraf: AA)

Mustafa BİLDİRCİN

ÖSYM’nin, 31 Temmuz tarihli KPSS’yi de kapsayan 2022 yılındaki merkezi sınavlara hazırlık için 478 milyon 690 bin TL harcadığı ortaya çıktı. Kamera ve dedektör gibi güvenlik unsurlarını da kapsayan yarım milyar liraya dayanan harcamaya karşın hemen her sınav şaibe iddialarına konu oldu.

AKP iktidarında gerçekleştirilen merkezi sınavlardaki şaibelere bir yenisi daha eklendi. 31 Temmuz’da gerçekleştirilen KPSS’deki bazı soruların, Yediiklim Yayınevi’nin deneme kitabındaki sorularla birebir aynı olduğu belirlendi. ÖSYM, iddialarının asılsız olduğunu savunsa da Başkan Halis Aygün, gece yarısı görevinden alındı. Kamuoyunun yoğun tepkisi üzerine Devlet Denetleme Kurulu (DDK) da sürece dahil oldu. DDK Başkanı Yunus Arıncı, “KPSS’de, problemli bir durum” olduğunu kabul ederek, “Kamuoyunu aydınlatmak için hızlıca soruşturmayı tamamlayacağız” dedi.

İKİ SAATLİK İNCELEME

KPSS’ye giren adayların tepkisi çığ gibi büyüyünce ÖSYM, açıklama yapmak zorunda kaldı. Sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, “İddiaların asılsız olduğu incelemelerimiz neticesinde anlaşılmıştır” denildi. İdareden yapılan açıklama tepkilerin daha da büyümesine yol açarken binlerce aday, “İki saatte nasıl incelediniz?” diye sordu.

KPSS’ye yönelik iddiaların ardından ilk defa yaptırım uygulandı. Adaylar, şaibe iddialarına yönelik kanıtları ortaya koyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan, Halis Aygün’ü ÖSYM Başkanlığı görevinden almak zorunda kaldı. İktidarın Halis Aygün’e yönelik jet hızıyla aldığı karar kamuoyunu ise tatmin etmedi. Yurttaşlar, iktidarın seçim yaklaştığı için “Dürüst” görünmek adına Halis Aygün’ü görevden aldığı değerlendirmeleri yapılırken bu sorunun sadece bu sınava ilişkin olmadığı ve sorumlularının da cezasız kaldığı ifade edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Partiye zarar verdiği için” Halis Aygün’ü görevden aldığı iddia edildi.

BİR GARİP İHALE

Tartışmalar devam ederken BirGün, ÖSYM’nin 2022 yılında gerçekleştirilen merkezi sınavlara yönelik sınav evrakı baskı, paketleme, tarama ve arşivleme ile kamera ve dedektör hizmet alımına yönelik detaylara ulaştı. İdare, 2022 yılı merkezi sınavlarına hazırlık için düzenleyeceği ihalenin onayını 27 Ekim 2021 tarihinde aldı. Bu kapsamda, ÖSYM Başkanlığı’nın Ankara’da bulunan merkez binasında aynı gün saat 10.00’da ihale düzenlendi. İhale, “Açık ihale” yöntemiyle düzenlense de ihaleye yalnızca bir şirketin teklif sunması dikkati çekti. İhaleye sunulan teklifi değerlendiren ÖSYM, ihalede rakipsiz olan Meteksan Matbaacılık isimli şirket ile 26 Kasım 2021 tarihinde 478 milyon 690 bin 59 TL'lik sözleşme imzaladı.

AYMAZLIK

Eğitim Uzmanı Ali Taştan, Eğitimci Onur Soğuk ve Eğitimci Yazar Cihat Şener yaşananları BirGün’e değerlendirdi. ÖSYM’nin önceleri güvenilir bir kurum olduğunun altını çizen Soğuk, “ÖSYM’nin güvenilir bir kurum olması gerekiyor. Ancak gelinen noktada güvenin azaldığını hatta neredeyse kalmadığını görebiliyoruz” dedi. Yaşananları, “Büyük bir beceriksizlik ve aymazlık” olarak değerlendiren Soğuk, “Bu kadar yatırım yapan, her sene milyonlarca insanın geleceğini belirleyen sınavları düzenleyen bir kurumun, böyle bir şeye mahal vermemesi gerekiyordu” diye konuştu.

EKİP GÖREV BAŞINDA

Ali Taştan ise KPSS’nin iptal edilmesi, 14 Ağustos'ta gerçekleştirilecek KPSS ÖABT sınavının ise ertelenmesi gerektiğini söyledi. ÖSYM’nin 2009 yılı ve sonrasında yaptığı tüm sınavlarda şaibe ortaya çıktığını ifade eden Taştan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“2012 KPSS’deki şaibelere yönelik yaşananlar da ÖSYM'de yaşananların sadece ÖSYM ile sınırlı olmadığını ortaya koymuştur. Bu nedenle ÖSYM'de soruları sızdıran bir ekip hâlâ görev başındadır. Geleceğimizi teslim ettiğimiz ÖSYM’ye güvenilirlik kalmadı. 2022 KPSS iptal edilmeli, 14 Ağustos'ta yapılacak olan ÖABT de ertelenmelidir”

YOZLAŞMA

BirGün TV yayınında konuşan Eğitimci Yazar Cihat Şener ise şunları söyledi: “Rezalet, skandal. Tam anlamıyla ahlaksızlık. Bir eğitimci olarak benim içim acıyor. Genç yaştaki çocukların emekleri çalınıyor. Birincisi beceriksizlik. İkincisi hırsızlık. ÖSYM Başkanı görevden alındı. Bana kalırsa görevden alınmaması gerekiyor. O görevde kalarak bu işin ayrıntılarını, incelemesini yapması esas olmalı. Görevden aldığınızda adamı aklıyorsunuz. ÖSYM sorumlu mudur? Evet. Sadece ÖSYM'nin sorumluluğu mudur? Hayır. ÖSYM'nin bir üstünde bağlı olduğu YÖK var. Bağlı olduğu daha yukarılar var. Onlar görevde duruyorlar. Şimdi orada ÖSYM Başkanı'nı görevden almak aslında bir strateji. Kamuoyundaki gazı alma havası bu. Bana kalırsa ÖSYM Başkanı'nın bu hırsızlıktan haberi bile yok. Sınava giren gençlerin haklarını birilerinin koruması lazım. Asıl mesele bu işin psikolojik boyutu. O çocuk belki gecesini gündüzüne katıp bu sınava hazırladı. Şimdi bunun vebali, bunun sorumlusu kim? Ha bunun sorumlusu falan filan. Bu külliyen bir yozlaşma. Yani ÖSYM'yi geriye doğru götürdüğünüz zaman, yirmi iki yıl önce bunlar yok. Sınav hemen tekrarlanmalı. Şaibesiz bir sınav yapılmalı. Sorumlular bulunup cezalandırılmalı. Bir milyon kişinin emeğine saygı duyulmuyor.”

İLK SINAV ŞAİBESİ DEĞİL

2022 KPSS, Türkiye'deki şaibeli sınavların yeni bir örneği oldu. AKP döneminde gerçekleştirilen hemen her merkezi sınav ile ilgili iddialar gündeme geldi ve bunların tamamına yakını da doğrulandı. Milyonlarca adayın emeğinin çöpe atıldığı sınavlardan bazıları ve yaşananlar şöyle kaydedildi:

•2012 yılında gerçekleştirilen KPSS'nin ardından yaşananlar, Türkiye’nin gündemine adeta damgasını vurdu. Gülen yapılanmasının, ÖSYM içinde yapılanan örgüt üyelerinin yardımıyla soruları kopyaladığı ve dağıttığı öğrenildi. Dönemin ÖSYM Başkanı Ali Demir, “İnceledik bir şey yok” dese de yıllar sonra açılan soruşturma ile soruların çalınmasında parmağı olduğu belirlendi ve cezaevine gönderildi.

•13 Eylül 2009 tarihinde yapılan Polis Meslek Yüksekokulları Öğrenci Adaylığı Sınavı'nın sorularının ele geçirildiği, “Deneme Sınavı” adı altında bazı dershanelerce özel olarak seçilen öğrencilere iletildiği öne sürüldü.

•28 Kasım 2010 tarihli KPSS’de ilginç bir olay yaşandı. ÖSYM, sınava giren bir adayın sınavının, “Sürücü belgesiyle sınava girdiği” gerekçesiyle iptal edildiğini duyurdu. Ancak, sürücü belgesiyle sınava girdiği gerekçesiyle elenen öğrencinin ehliyetinin olmadığı tespit edildi.

•2007 yılında Adana’da yapılan polis sınavında görevli bir personelin sınav sorularını sattığı belirlendi. Personel tutuklanırken personelin soruları nasıl ele geçirdiği aydınlatılamadı.

•2011 yılındaki YGS’de, “Bu kadarı da olmaz” dedirten olaylar yaşandı. Çok sayıda, “Tesadüfün” yaşandığı sınav kapsamında İstanbul’daki bir okulda tüm kız öğrenciler aynı sınıfta toplandı. Sınavda ÖSYM adına görev alan bir personelin üzerinde kamera yakalanırken beş sorunun şifreleme yöntemiyle hazırlandığı belirtildi. Büyük krize neden olan olaylar, ancak 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminin ardından FETÖ ile iktidarın arası açılınca aydınlatılabildi.

•Yalnızca sınavlar değil, mülakatlar da tartışma konusu oldu. AKP iktidarı ile gelen mülakat sistemi, çok sayıda adayın canını yaktı. Yazılı sınavda yüksek puan alan yüzlerce aday, düşük mülakat puanları ile sistemin dışına itildi.

•FETÖ’nün, iktidarın destek ve yönlendirmeleri ile etki alanını genişlettiği yıllarda çok sayıda sınavın sorularını, “Flash bellek” yöntemi ile ele geçirdiği anlaşıldı. Soruları cemaat tarafından ele geçirilen bazı sınavlar, “Tıpta Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı, Dikey Geçiş Sınavı, Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı, Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı, Özürlü Memur Seçme Sınavı” olarak sıralandı.

Eski ÖSYM Başkanı Ali Demir 15 Temmuz’un ardından tutuklanmıştı. (Fotoğraf: AA)Eski ÖSYM Başkanı Ali Demir 15 Temmuz’un ardından tutuklanmıştı. (Fotoğraf: AA)

SINAV MUTLAKA İPTAL EDİLMELİ

Twitter’da on binlerce aday, “2022 KPSS iptal edilsin” başlığı altında toplandı. Sınava yönelik ortaya atılanların iddia olmadığını, sınavın şaibeli olduğunu belirten adaylar, “Derhal sınavı iptal edin” çağrısında bulundu. Emeklerinin çalındığını belirten adaylar, “Bizi artık salak yerine koymaktan vazgeçin” ifadesini kullandı.

GEÇMİŞTEN TEK DERS

Eğitim sendikaları da KPSS’ye yönelik tepkilerini ortaya koyan açıklamalarda bulundu. Eğitim Sen’den yapılan açıklamada, “ÖSYM Başkanı Halis Aygün, gece yarısı Cumhurbaşkanı tarafından görevinden alındı. Belli ki geçmişte yaşanan kopya skandallarından alınan tek ders, söz konusu skandalın büyümesi durumunda siyasi iktidarın göreceği zarar olmuştur. Çünkü geçmişteki skandallar sonrasında ÖSYM’nin teşkilat yapısını değiştiren, her kurumun kontrolünü doğrudan Cumhurbaşkanı’na veren siyasi iktidar, ‘Bir daha benzer sorunların yaşanmaması’ için bunların yapıldığı iddiasına yaslanmaktaydı” ifadeleri kullanıldı. Eğitim İş ise KPSS’ye yönelik şaibelerin derhal aydınlatılması gerektiğini vurguladı.

SAĞCILARIN SINAV GEÇMİŞİ

•Üniversiteye giriş sınavı soruları 1973 yılında çalındı. Olaya adı karışan kişiler arasında Adalet Partisi İstanbul Milletvekili Hasan Güngör’ün de adı geçti. İptal edilen sınavın sorularının matbaa çalışanlarınca çalınarak Fatih Hırka-i Şerif Camii’nde müezzinlik yapan jeoloji öğrencisine para karşılığı satıldığı öğrenildi.

•Afyon’un Emirdağ ilçesinde 29 Nisan 1980’de bir ortaokulda yapılan devlet parasız yatılı okul sınavlarında MHP’lilere cevap anahtarlarının verildiği saptandı.

•2009’da polislik sınavı sorularının FETÖ’ye ait dershanelerde adaylara verildiği öğrenildi. Sınav iptal edildi.

•2012 KPSS’de çok sayıda adayın tüm soruları yanıtlaması dikkat çekti. Soruları doğru yanıtlayan adayların çoğu aynı ikametgahta yaşıyordu. Uzun yıllar iddialar sürüncemede kaldı. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından konu hakkında birçok kişi tutuklandı.

ulkenin-bugununu-yarinini-caldilar-1047895-1.

BAŞTAN AŞAĞI YOZLAŞMA VE ÇÜRÜME

İktidar hızla çözülürken en tepeden en alta sistem parça parça döküldü. 20 yıllık AKP iktidarının geldiği noktada devletin tüm kurumları işlevini yitirdi. Ülke yönetilemez hale gelirken rejim çürüdü. Geriye yolsuzluk, kayırma, beceriksizlik, kanunsuzluk, çıkar ilişkisi, mafya ve keyfilik kaldı. Yasama ve yargı Saray’a bağlandı, Meclis ve kabine iktidarın ihtiyaç duyduğunda başvurduğu onay merciine dönüştü. Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları dahi çiğnendi. İçi boşaltılan kurumlar iktidarın baskı ve propaganda aygıtı haline getirildi. En basit sınavı dahi bir skandala neden olmadan gerçekleştiremeyen iktidar yarattığı yıkımın sorumluluğunu ise ya muhalefete ya da başka odaklara yükledi. Saray yönetiminin inşa ettiği sistemin neden olduğu yıkım saymakla bitmese de ilk akla gelen kalemler kısaca şöyle özetlenebilir:

Kur korumalı mevduat hesabı: Dövizi indirme hamlesi olarak geçilen sistem 6 ay sürmeden çöktü. İktidarın doların yükselişine karşı önlem olarak geliştirdiği kur korumalı mevduat sistemi kara deliğe dönüştü. Dolar, 6 ayda başladığı seviyeye dönerken kur korumalı mevduat için bütçeden ödenen para da 37,5 milyar TL’yi buldu. 18 liraya ulaşan dolar tarihi zirveyi yaşıyor.

Enflasyon: Yüksek enflasyon halkın alım gücünü yerle bir etti. Esnaf, marketlerde, pazarlarda satılan ürünlere etiket yetiştirmekte zorlanırken verdiği şaibeli rakamlarla gündem olan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bile enflasyonu yüzde 80 olarak açıkladı. Böylelikle yıllık tüketici enflasyonu 1998 yılından bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), temmuz ayı enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre yıllık enflasyon yüzde 176 oldu. Temmuz ayındaki tüketici fiyat endeksi ise yüzde 5,03 arttı. Yılın başından itibaren enflasyon artışı ise yüzde 80,35 olarak gerçekleşti.

Özelleştirmeler: 20 yıllık AKP iktidarının en büyük yıkımlarından biri de özelleştirmeler oldu. Elektrik dağıtım şirketlerinden koylara, hastanelerden okullara kadar hemen her kalemde gerçekleşen özelleştirmeler patronları semirtirken halkı daha fazla yoksulluğa mahkûm etti. “Kalite ve ucuzluk getirecek” dediği elektrik dağıtımında özelleştirme, Isparta’da yüz binlerce yurttaşı karanlığa ve soğuğa mahkûm etti. Ülkenin en güzel koyları ise beşli çeteye peşkeş çekildi.

Bürokrasi: Ülkede kurumlara olan güven dibi gördü. Liyakat mumla aranır hale gelirken devletin kurumları iktidarın resmi ajansına dönüştü. TÜİK’in yayımladığı veriler tartışmalı hale geldi. İktidar, RTÜK sopası ile muhalif yayınlar üzerinde baskı kurdu. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, bürokratlara ‘dürüst olun’ çağrısı yaptı.

Tarım: Ülke ekonomisine vurulan en büyük darbelerden biri de tarım oldu. Fındık üreticisinin talep ettiği 70 liralık taban fiyatı görmezden gelen iktidar beklentinin altında fiyat açıkladı. Çiftçi, maliyetleri karşılamadığı gerekçesiyle tarlasını, bahçesini boş bıraktı. Tahıl ambarı olarak bilinen bölgelerde dahi üretim yapılamazken en temel gıda maddeleri dışarıdan ithal edilmeye başlandı.

Eğitim: Özelleştirmeler eğitim sektörünü de vurdu. Devlet okullarına yatırım azaldı. Laik eğitim sistemi hedef tahtasına kondu. İmam hatip okulları yaygınlaştırıldı. Mülakat sistemi ile öğretmen atamaları şaibeli hale getirildi. YKS’de 100 bine yakın aday sıfır puan çekerken ÖSYM’nin düzenlediği KPSS’deki soru skandalı ise bardağı taşıran son damla oldu.

Sağlık: Cumhurbaşkanı’nın “Rüyamdı” dediği şehir hastaneleri köklü hastanelerin sonu oldu. Şehir hastaneleri, kamu sağlık hizmetlerinin tasfiyesin sağladı. İhaleyi alan şirkete yüzde 70 doluluk garantisi verildi. Hastane dolu olsa da olmasa da şirkete para ödendi. İktidarın koronavirüs ile mücadelesi de tam bir fiyasko ile sonuçlandı. Pandeminin başında beş maskeyi daha halka dağıtamayan iktidar sağlıkta büyük yıkıma neden oldu.

Sosyal yaşam: İktidar, kurduğu baskılarla sosyal yaşamı da felce uğrattı. Konser, festival ve müzik yasakları bitmek bilmedi. Sudan bahanelerle her türlü etkinliğe engel olundu. İçki satışı kanunsuz olarak kısıtlandı. Saray yönetimi azınlık, gerici grupların yaşam tarzını toplumun bütününe dayatmaya çalıştı.

Kadın cinayetleri: Gerici iktidar, tarikat ve cemaatlerin de baskısıyla kadını sosyal yaşamdan silmeye çalıştı. Kadın cinayetleri hızla artarken İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararnamesiyle bir gecede çıkıldı.

Gençlik: Geleceksizlik, iş bulma kaygısı, sosyal baskıların en çok vurduğu kesim gençler oldu. Kamuoyu yoklamalarında gençlerin yaşadığı kaygı gözler önüne seriliyor. Milyonlarca genç ülkeden ayrılmanın yollarını arıyor.

SUÇU BAŞKA YERDE ARIYORLAR

Ülkeyi her alanda derin krizlere sürükleyen iktidar hiçbir konuda sorumluluk kabul etmiyor. Hemen her skandalın içinde hükümetle ilgisi olmayan bir organizasyon olduğu tezi öne sürülüyor. Tüm yetkiyi kendisine bağlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kriz anlarında olaylardan habersiz olduğu, kendisiyle ilgisi olmayan güçlerin devreye girdiği iddia ediliyor. Ekonomide yaşanan çöküş hakkında ‘dış güçlere’ atıf yapılırken kur korumalı mevduat hesabının tutmaması dolar lobisine bağlanıyor. Son dönem artan Cemevi saldırılarında ‘sol örgüt’ bağlantısı kurulmaya çalışılıyor. İktidar, KPSS’deki soru skandalında da ‘FETÖ unsurları’ bağlamı kurmaya hazırlanıyor. Konuyla ilgili açıklama yapan AKP MKYK Metin Külünk’ün açıklamasında "Sızıntı ve saklanmış FETÖ unsurları, gizlendikleri yerlerde Sayın Cumhurbaşkanı’mıza ve Cumhur İttifakı’na karşı kirli operasyonlarına devam etme peşindeler. Bu köklü temizliğin YÖK’ten başlaması şarttır" ifadeleri yer aldı.