Ilgın Su: Babam yaşarken de yok sayıldı öldükten sonra da. Önce hapse attılar, sonra işsiz bırakıldı

Ülkesinde gerekli değeri bulamadı

BURAK ABATAY @abatayburak

Ruhi Su Kültür Derneği tarafından düzenlenen ‘Ruhi Su 2018 Şiir Ödülü’ sahibini buldu. Ünlü şair ve akademisyen Cevat Çapan başkanlığında, Türkiye şiirinin usta isimleri Ahmet Telli, Hüseyin Ferhad, Haydar Ergülen, İsmail Mert Başat, Asuman Susam ve Mehmet Gözen’den oluşan jüri, yaptığı uzun soluklu çalışma sonrasında bu ödüle şair Betül Dünder’i layık gördü. Dünder, dün Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen törende ödülünü aldı. Bu vesileyle Ruhi Su Kültür Derneği Başkanı ve Ruhi Su’nun oğlu Ilgın Su ile etkinlikler öncesinde bir araya geldik ve Ruhi Su’yu konuştuk.

► Ruhi Su Kültür Derneği devletten destek almıyor sanırım?
Doğrudur, hiçbir destek almıyor. Vakıfken de almadı. Vakıf tek tip vakıf değil. Aile vakfı şeklinde kuruldu, çünkü en kolay oydu. O zaman da devlet destek vermiyor. Eğitime yönelik bir vakıf kurduğunuz zaman onun için bakanlar kurulu kararı gerekiyor. Bu bizim için imkansızdı.

‘Babam yok sayıldı’
► Ruhi Su gibi bir duayenin, büyük bir müzisyenin, bir kültür aynı zamanda, mensup olduğu ülke tarafından adının yaşatılması için çaba sarf edilmemesi sizi nasıl hissettiriyor?

Valla çocukluğumdan beri ben buna alışkınım zaten. Yaşarken de böyle davrandılar öldükten sonra da. Yok sayıldı. Önce hapse atıldı, sonra işsiz bırakıldı. Bu sadece babama değil, birçok sanatçıya, yazara, bilim insanına yapıldı.

► Ruhi Su’ya devlet tarafından sahip çıkılmamasının sebebi sizce nedir? Muhalif biri olması mı?
Evet. Aynen öyle. Yani Ruhi Su oturup meclisi yıkalım yeni devlet kuralım demedi. Türkiye Osmanlı’dan beri bir yasaklar ülkesidir. Her ne kadar anayasa değişse de defalarca demokratik ülkeyiz dense de sürekli yasakları koruyan yeni yeni yasalar çıkarılıyor, yeni davranış biçimleri geliştiriliyor. Ve bunu hep yaşıyoruz biz.

► Ruhi Su’nun oğlu olmak nasıl bir duygu? Sizin onun oğlu olmanızın yanı sıra onu bir baba figürüyle anlatmak istesek nasıl anlatırdınız?
Yaşam biçimi gelenekseldi. Hemen hemen herkesin babası gibiydi. Farklı bir davranış biçimi, hayat yaşamadı babam. Evinde çalışırdı her işini evinde yapardı. Konserlere bile evinde hazırlanırdı. Normalde disiplinliydi yani evde yemek saatleri belliydi, uyku saatleri belliydi. Böyle yetişmiş. Ankara Konservatuarı’nda Alman hocaların elinde yetiştiği için öyle ciddi bir disiplini vardı. Biraz da onunla ayakta durdu. Operadan kendi kuşağından hemen hemen hepsi emekli olduğu halde babam 70 yaşına kadar konser verdi, verebildi yani. Baba figürü olarak çok özel bir şey söyleyemeyeceğim çünkü herkesin babası gibiydi. Sorunlarınız oldu mu diye sorarsanız, çatışmalarımız oldu ama her baba oğul gibi... Daha farklı bir şey yaşanmadı.

ulkesinde-gerekli-degeri-bulamadi-522946-1.



Çok sesli müziğe önem verdi
► Ruhi Su’nun sahip olduğu gelenek bugün ne kadar yaşanabiliyor?
Babamın savunduğu gelenek çok farklı evrelere girdi. Babam kendi aldığı eğitime göre düzgün Türkçe ile türküleri söyleyerek halka ulaştırmayı denedi ve başardı. Türkçenin düzgün kullanılmasına önem verirdi. Gırtlak yapısı olarak kendine has söyleyiş tarzını geliştirdi. Bunun dışında önem verdiği şey, çok sesli müzik. Koro bu yüzden var zaten. Babam çok sesli müziğe çok önem verirdi. Ve Türkiye’de yeterince değerini bulmadı ve yerleşmedi ve tanıtılmadı kanısındaydı babam.

► Peki bunun nedeni ne sizce?
Aslında çok sesli müzik Türkiye’ye Cumhuriyet’ten sonra gelmiştir. Daha doğrusu klasik müzik. Türkiye’nin geleneğinde böyle bir şey yok. Şimdi İstanbul dâhil olmak üzere tiyatro ve operanın sahnesi yok neredeyse. Opera biraz da görkem sanatıdır, görkemiyle ünlüdür. Ama Türkiye bunlarla çok geç tanıştı. Türkiye’de temel eğitimde de müzik eğitimi, müzik tarihi doğru dürüst benim zamanım dahil hiç verilmedi kanısındayım.

İnsanlar bu müziği tanıyamadı ve müziğin yüksek noktasıdır Avrupa 700-800 senedir yaşadığı için onlar bu konuda rahatlar. Fakat bizde o gelişmedi. Şimdi şimdi Türk Sanat Müziğini geliştirmeye çalışıyorlar. Onların 1000’li senelerle ölçülür tarihi. O yüzden bu işlerle uğraşmak isteyen insanlar çok ciddi bir anlayışsızlık sorunuyla karşılaşıyorlar. Ve bu anlayışsızlık sorunu da hâlâ devam ediyor. Mesela Fazıl Say konserinde telefon çalıyor. İnsanlar eskiden Ankara’da ve İstanbul’da cumartesi günleri klasik müzik senfoni konser verirdi ve insanlar giderdi buna. Yani insanlar kendine verileni alıyorlar. Fakat bunlar şimdi yapılamıyor. Koskoca bir filarmoni ya da senfoni orkestrasını herhangi bir salona sokup konser verdiremezsiniz akustiği önemlidir falan. Teknik donanımı önemlidir, her yerde olmaz. Bu yerler de kısıtlı. Bundan sonra da nasıl gelişir bilemiyorum. Atatürk Kültür Merkezi bildiğim kadarıyla tekrar yapılanıyor, inşaatı devam ediyor. İnşallah uygun olur.

► Ruhi Su’nun geliştirmek istediği idealleri var mıydı müziğe dair?
Vardı tabii. Dadaloğlu’nu bitiremedi. Mevlana çalışıyordu onu bitiremedi. Hatayi üzerine çalışmak istiyordu. Hatayi’ye hayrandı. İyi bir şairdir. Onla ilgili çalışmalara başlayamadı bile. Onlar eksik kaldı, çünkü uzun soluklu çalışmalar olacaktı.

► Yarım kalan ve sizin henüz yayınlamadığınız herhangi bir şey var mı?
Yok kalmadı.