Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, ÇYDD’nin Bülent Ersoy’un kürk bağışını kabul etmemesini eleştirdi. Uluç, ÇYDD’nin ve medyanın Ersoy aleyhine olan tutumunu, kadına şiddet konusuna bağladı.

Uluç 'farkı': Bülent Ersoy’un reddedilen kürk bağışını kadına şiddete bağladı


MEDYA SERVİSİ

Hükümetin kontrolündeki gazetelerden Sabah’ın yazarı Hıncal Uluç, bugünkü köşesinde sanatçı Bülent Ersoy’un Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) bağışlamak istediği ‘kürk’ konusunu ele aldı.

ÇYDD’yi Ersoy’un kürklerini kabul etmediği için hedef alan Uluç, “Bunların amacı artık çağdaş yaşamı desteklemek falan değil. Kendi kişisel reklamlarını yapmak ve adlarını duyurup tatmin olmak” ifadelerini kullandı.

Uluç, medyayı ise bu konuda Ersoy aleyhine haber yaparak kadına şiddet uygulamakla suçladı. Sabah yazarı, "Kadına en küçük şiddete bile kıyametin koparıldığı ülkemde Bülent Ersoy adlı kadının, hem sosyal, hem yazılı medyada linç edilmesi tam tersine ‘alkış’ alıyor. Kadına şiddet, ille tekme, tokatla, bıçakla, tabanca ile mi olur?” dedi.

Hıncal Uluç’un bugünkü ‘Kadına şiddet sadece fiziksel mi olur?’ başlıklı köşe yazısında şu ‘tespitleri’ yaptı:

‘DİKKAT EDİN, KADIN DEDİM’

“Nerdeyse 10 gündür, hemen bütün gazeteler ve köşe yazarlarının çoğu durmadan Bülent Ersoy'u linç ediyorlar..

(…)

Kadın bu lince dayanamadı..

"Benim değeri 2.5 milyon lira olan 22 kürküm var. Onları satıp, hayranı olduğum Türkan Saylan'ın Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne bağışlayacağım" dedi.

Dernek Başkanı, anında açıklama yaptı..

"Biz, o parayı bağış olarak kabul edemeyiz. Kürk satışından gelen gelir, doğaya ihanettir." Medyamız bu gelişmeleri de, Bülent Ersoy aleyhine magazin sayfalarının ve eklerinin manşetlerine taşıdı.. Gene köşe yazarları, sosyal medyanın çok hoşuna gideceğini düşündükleri yazılarla kadını linç ettiler, onu refüze eden dernek başkanının ellerini öperken..

Dikkat edin, buraya dek yazının içinde defalarca Bülent Ersoy'dan "kadın" diye söz ettim..

Kadın da ondan!. Onun "kadın" olduğunun altını çizmek istedim de ondan..

"Kadına en küçük şiddet"e bile kıyametin koparıldığı ülkemde Bülent Ersoy adlı kadının, hem sosyal, hem yazılı medyada linç edilmesi tam tersine "alkış" alıyor..

"Like" alıyor.. Yüzlerce sitede alıntılanıyor..

Başta Hürriyet "sosyal medya jürisi"ne yaranmak için çıkan gazeteler, Ersoy'u lanetlemek için yarışıyorlar..

Neden Efendiler, neden?.

Kadına şiddet, ille tekme, tokatla, bıçakla, tabanca ile mi olur?.

Eskiler "Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez" demişler.. O hiç düşünmeden, sırf sosyal medya jürisine yaltaklanmak için yazdıklarınızla Bülent Ersoy'un ruhunda onulmaz yaralar açmanız, "şiddet" değil mi?.

(…)

Ya o Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği?.

Türkan Hanım'ın kucağında kedileri, köpekleriyle resimleri.. Neymiş Türkan Hanım doğa âşığıymış.. Çağdaş Yaşam, doğayı korumakmış. Hayvanları öldürerek yapılan kürkü alan ve satandan bağış kabul edilemezmiş.

Yani onlara göre, Türkan Hanım vejetaryen de değil. Vegan!.

Daha anne sütüne doyamamış kuzuları, danaları, piliçleri löpür löpür ye.. Sonra "Vay bu kürk için hayvan öldürdün" diye kıyamet kopar!.

(…)

Çünkü bunların amacı artık çağdaş yaşamı desteklemek falan değil. Kendi kişisel reklamlarını yapmak ve adlarını duyurup tatmin olmak..

(…)

Bir gazeteci olarak sana, meslektaşlarım adına özür, kendim ve ülkem adına teşekkür borcum var, Bülent Hanım!.”