Türkiye’de siyasetin ve devletin dinle kurduğu ilişki arızalı olduğu için, din siyasetin ve devletin en geniş istismar ve sömürü alanına dönüşmektedir. Egemen siyaset ve devlet, laiklikten yana tutum alıp, tüm dinlere, inançlara, vicdani ve felsefi düşüncelere özgürlüğü sağlamalıdır.

Oysa AKP örneğinde olduğu gibi, siyaset ve devlet, dinler, inançlar, vicdani ve felsefi görüşler karşısında yansız ve tarafsız kalmayıp, Diyanet İşleri Başkanlığı, din eğitimi ve dini kurumları aracılığıyla, toplumu kendi siyasal çizgilerinin taraftarları haline getirmenin ve dinsel müritlikle bir partiye bağlamanın aracı haline getirmişlerdir.

Özel alana ait olan dinin , devlet ve siyaset eliyle siyasallaşması, istismarı ve sömürüsü, referandum sonuçlarına yansımıştır. Türkiye’de din siyasetin temel dinamiği ve camiler ise bu siyasetin örgütlenme mekânlarına dönüştürülmüştür.

Laik ve demokratik yurttaşlığın karşısına konulan dindar ve biatkâr yurttaşlık, sağ ve dinci siyasetin beslendiği ve varlık gerekçesi olan sosyolojiye dönüşmüştür. Referandum süreci ve sonuçlarına bakıldığında, siyaset, devlet ile cami, siyasal imam ile cami cemaati arasındaki organik ilişkiyi gözlemlemek kolay olacaktır.

Hani Türkiye laik bir ülke olsaydı, zaten devlet ve siyaset ile din, siyasal misyonerlik ile imam, parti ile cami arasında derin ilişkiler bu yazının konusu olmazdı.

Ama burası Türkiye.. Laiklik olmayınca, laiklik ve demokrasi siyasal alandan kovulunca, siyasetin evrensel değerlerinden firar edildikçe, siyasetçi fikirsel fukaralık yaşadıkça, devlet ve egemen siyaset dine yatırım yapıyor. Eğitimi dinselleştirme ve toplumu dindarlaştırma yoluyla siyasal İslam’a bağlamanın stratejisini kamusal faaliyetin merkezine taşınıyor. Din siyaseti ve din tüccarlığı, laik, evrensel ve demokratik siyasetin yerine ikame ediyor. Böylece din, din eğitimi, dini kurumlar ve imamlar AKP’nin kurduğu yeni İslamcı hegemonyanın ve hükmetmenin dinamiklerine dönüşmüştür.

Çünkü devlet ve egemen siyaset, kendisini demokratik toplumun insan ve evrensel hakları için üretmiyor. O kendi siyasetine uygun bir toplum ve sosyoloji üretiyor. Bunun temel harcı ise din oluyor! Demokratik ve laik toplum değil, dindar nesil!

Evet camilerden... Hayır okullardan..

Camilerin, İmam Hatip Okullarının ve Kuran Kurslarının yoğun olduğu yerde “Evet” oyu yüksek çıkmış! Okuma oranı artıkça, devlet ve cemaatler eliyle dinselleşmenin etkin olmadığı, “kentli” ve “mektepli” yerlerde ise din siyaseti, yani AKP kaybediyor.

AKP, siyasetini genellikle dini referanslara dayandırarak sürdürmektedir. Din istismarı üzerinden siyaset üreterek, siyasal sonuçlar elde etmek istiyorlar. Tıpkı referandumda olduğu gibi, ortaya çıkan “Evet” sonuçları bu dinsel yatırımlardan elde edilmiştir.

Özellikle 1946’lardan itibaren siyasetin dinselleştirilmesi ve laiklik karşıtı tırmanışın ürünü olan “Yeni Türkiye” sosyolojisi bu dindarlık üzerinden kendisini besliyor. Türkiye’nin toplumsal yapısında, dindarlık ekseninde meydana getirilen bu köklü değişimlerin merkezinde yeni dindar (Sünni) ulus yaratmak vardır. Ne kadar çok dinselleşme, ne kadar çok mezhepçilik, ne kadar çok cami o kadar çok “EVET” çıkar!

Nasıl mı?

Cami örgütlenmesi, elbette EVET oylarının tek nedeni değildir. Ama önemli etkisi olmuştur. Çünkü çoğu camiler EVET propaganda merkezlerine, imamları ise Evet propagandacılarına dönüşmüştür. Tek adamlık, rejimlere biat kültürünün İslamcı ve Osmanlıcı bir milliyetçilik geleneği üzerinden en yoğun ve yaygın işlendiği ve kültürel olarak da kabul gördüğü zeminlere dönüştürülmüştür.

Referandum süreci aynı zamanda, Türk İslam Sentezine karşı, örtülü bir Osmanlıcı İslam Ümmetçiliği Sentezinin egemen kılınmasıydı.

Gelin referandum sonuçlarına biraz da bu farklı yerden bakalım. Dinselleştirmek yoluyla yaratılan sosyolojinin ve caminin yollarından giderek bakalım. Cami, İmam, Kuran Kursu ev İmam hatiplerin sayısal olarak yoğun ve nüfus başına düşen oranın yüksekliğinin seçimleri doğrudan etki yapıyor.

Din görevlileri sadece camide değil, siyasette de laiklik karşıtı saf tutuyor.

Bırakalım birazda rakamların dili konuşsun;

Rize’de Cami Kazanıyor. 75.4 Evet
Seçmen sayısı 245.097
Cami sayısı 1064.
230 kişiye bir cami düşüyor!
İmam sayısı mı? 1297!
Diyanetin 128 Kuran Kursuna, 10 bin 751 öğrenci devam ediyor.
20 İmam Hatip Orta/Lise Okuluna ise 4 bin 902 öğrenci kayıtlı.
Kütüphane sayısı 16’da kalmış.
Tiyatro salonu 4!
Okul sayısı; 367, cami sayısının üçte biri!

Cami’nin kazandığı diğer bir il ise Erzurum
Seçmen 484.753
1599 cami
303 kişiye bir cami düşüyor!
İmam sayısı 1858!
Diyanetin 176 Kuran Kursu’na 22 bin 357 öğrenci devam ediyor.
41 İmam Hatip Orta/Lise Okuluna 6 bin 561 öğrenci kayıtlı.
Kütüphane sayısı 21
Tiyatro salonu 4
Okul sayısı camiden az 1210
Gel de yüzde 81.87 ile Evet deme!

Bayburt’ta da cami Kazandı. Yüzde 81. 87 Evet Dedi
Seçmen sayısı 57.071
252 Cami var.
226 kişiye bir cami düşüyor!
Memur imam sayısı 307
Diyanetin Kuran Kursu sayısı 51. Öğrenci sayısı 2 bin 275.
İmam Hatip Orta/Lise Okulu sayısı 31, öğrenci sayısı 2548.
Kütüphane sayısı 4
Tiyatro salonu 1
Okul sayısı bu ilde de cami sayısından daha az; 152 okul!

Cami Rekoru Kıran Şehir Konya’dan yüzde 72.9 Evet
Seçmen sayısı 1.475.597
Cami sayısı 3166.
466 kişiye bir cami düşüyor!
İmam sayısı 4466!
Diyanetin 586 Kuran Kursuna devam eden öğrenci sayısı 41 bin 621. Bir o kadar da özel Kuran Kursu var.
Konya’daki 168 İmam Hatip Orta/Lise Okulunda, 52 bin 087 öğrenci kayıtlı.
Cami Yaptırma Derneklerinin sayısı ise 870!
Kütüphane sayısı mı? 36
Tiyatro salonu ise 5!
Okul sayısı, camilerden çok az! sadece 2345.
Bu ilde de cami kazanıyor!