Yarın, en büyük bayramımızı kutlayacağız! Üstelik Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunun 98. yılının kıvancını yaşayarak! 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mız kutlu olsun…

***

Geçen yüzyılda Atatürk ve arkadaşlarının başardığı bağımsızlık zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması kadar, Çin’den Afganistan’a, İran’dan Tunus’a, Küba’dan Amerika’daki birçok mazlum ülkenin sömürüden kurtuluşuna önderlik etti. Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Kurtuluş Savaşı, sömürgeci emperyalistlerin kaybedebileceğini tüm dünyaya gösterdi. Olağanüstü kötü koşullara rağmen küllerinden doğan ve kadınıyla erkeğiyle canını kanını veren Anadolu’nun sahipleri, kazandıkları Kurtuluş Zaferi sonrasında Lozan Antlaşması’yla Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmanın heyecan ve onuruna sahip oldular!

***

Devrimlerle oluşturdukları modernleşme, ekonomik kalkınma, kültürel gelişim ve demokratik ilerleme sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni değil, dünyanın pek çok ülkesini de aydınlatan yeni bir yol yarattı. Laik, sosyal ve hukukun üstünlüğünü kabul etmiş demokratik devlet, Türkiye Cumhuriyeti’ni Avrupa’nın yeni yıldızı yaptı. İnsan hak ve özgürlüklerinin geliştirilmesi, sınırlarının olabildiğince genişletilmesi ancak eğitim ve öğretimin çağdaş ve bilime dayalı olmasına bağlı olduğu bilinciyle atılan adımlardan Köy Enstitüleri’yle Halk Evleri kurumları oluştu! Bugün Güney Amerika’nın birçok ülkesi bu kurumları model olarak kullanıyor.

***

Yedi düvelin peşinden koştuğu ülkemiz, son 20 yılda karşı devrimcilerin azgınlaşmasıyla temel ilkelerini yitirdi… Kendisini Türkiye Cumhuriyeti’ne ait olduğunu düşünmeyenler, rejimi değiştirdi! Ucube sistemle yasama, yürütme ve yargı erkleri tek adamın eline geçti. Laik, demokratik Cumhuriyet, sosyal hukuk devleti olmaktan çıkarıldı! Baskı ve korkutmaların yanısıra yandaşa dağıtılan ulufeler, devletin kaynaklarının partizanca talan edilmesi kamu hazinesini boşalttı; işsizlik, yoksulluk, açlık ve sefaleti getirdi.

Adaleti oluşturmayan, hak ve özgürlükleri yok sayan ve muktedirleri koruyan bağımlı yargı, yurttaşın yaşam güvencesi yok etti! Teokratik oligarşi yaşama egemen oldu!

***

Oysa Cumhuriyet, egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının tam karşıtıdır. Demokrasi yurttaşların, refah, mutluluk ve güvenliği için gereken devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Devlet ise anayasal düzende toprak bütünlüğü ve yurttaş dayanışmasına bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş tüzel varlıktır. Devleti yönetirken, demokrasinin gereği mülk sahibi olan yurttaşın haklarını unutursanız, yargıyı işletmez, adaleti yok ederseniz, mutlak egemenlik hakkını bir kişide toplarsanız o rejim Cumhuriyet olmaz!

***

Maalesef Cumhuriyet bu konuma getirildi. Son 20 yıldır, 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerleri olan demokrasinin tüm kural ve kurumlarının yok edildi. Devlet, hak hukuk ve adaleti oluşturmak, kaynakları adil paylaştırmak ve sosyal yaşamı güvenceye almaktan çıkarıldı. Laiklik ilkesinin kaldırılması ilk amaç oldu! Tarikatlar aracılıyla inanç ve ibadeti meşreplerine uygun olarak anlatan, İslam’a aykırı ve uydurma kurallarla insanları biat etmeye zorlayan bir yapı oluşturuldu. Din tacirliği üzerine oturan ve baskı gücüyle donatılmış yetkileri elinde tutan partili bir kişinin olduğu yerde Cumhuriyet olmaz otokrasi olur!

***

Bu vahim gidişat hâlâ fark edilmez ve demokratik yollardan engel olunmazsa bu düzenin sonu diktadır! Nitekim Hitler Almanya’sının tüm özelliklerinin var edildiği, kurallarının uygulandığı bir dönem yaşanıyor. Yurttaşı yok sayan, algısını şaşırtan, yalanlar ve aldatmacalarla günü kurtaran, hamaseti umut olarak gören, milli ve yerli olmayan bir anlayış ülkeyi yönetiyor… Kendisi dışındaki herkesi terörist ilan eden, ama onun yönettiği Türkiye, “kara para aklama ve terörizmin finansmanının engellenmesinde yetersiz kaldığı” gerekçesiyle, Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tarafından gri listeye alınan böylece dünyada itibarını kaybeden bir ülke konumuna sokuluyor…

***

Kötü tablo karşısında beliren yeni bir umut var! Her ne kadar Irak ve Suriye’ye asker gönderme tezkeresi, 2 yıllık süre için AKP, MHP ve İYIP oylarıyla Meclis’ten geçmişse de CHP’nin bu tezkereye ret oyu vermesi sevindiricidir! Koltuğunu kaybetmemek için her yolu denemeye hazır AKP anlayışının, oy almak için yeni bir çatışma ortamı yaratmaya dönük oyununa bu kez CHP ve HDP alet olmadı. Bu arada; ülkeye yapılan büyük kötülük olarak tarihe kaydedilecek bu tezkereye oy verenler kadar, havuz medyasında savaş çığırtkanlığı yapan ve CHP’yi ahlaksızca itham edenler de, akacak şehit kanlarının vebalini taşıyacaklardır!

***

Dilerim ki; Cumhuriyet’imizin 100. yılını bu kötü iktidardan kurtulmuş olarak kutlarız! Umudumuz var! Halkımız bunu başaracak!