Umut, bir köşeye çekilip iyi şeyler olmasını bekleyen insanın duygusunu tarif etmez. Umut, hayatın içinde düşe kalka ilerleyen insanın karşısına çıkan her olay, her durum, her fikir ve her kişinin bir anlamı olduğunu, olacağını bilmekle ilgilidir. Hayatın anlamını yitiren umudu da yitirir, umudu yitirenin bir amacı da kalmaz. Umutsuzluk işte o anlamı yitirmenin; insanı büyüten, olgunlaştıran deneyimlerden bir fayda sağlayamamanın adıdır. Umut aynı zamanda, hayatı anlamlı kılmayı amaç edinmiş insanların, en karamsar zamanlarda bile çözüm üretme gayretinin de gücüdür. Hayalcilikle değil, tam tersine olanı bütün çıplaklığıyla görme yetisi ve inadıyla çoğalır. Sırtını gerçeğe dayamış bir umut, hem çok güçlü hem çok ısrarcıdır. Kendi hayatının idaresini ve sorumluluğunu alabilmiş birey özsaygısını yükselttiği gibi umudu da yayar. Bir şeyleri değiştirebileceğine dair inanç ise kuşkusuz bulaşıcıdır.


• • •

Gazeteci Ahmet Şık, altı yıl önce tutsak edildiği Silivri’den çıktığında şöyle demişti: “Eksik kalmış adalet bu ülkeye hukuk ve demokrasi getirmeyecek, bunun mücadelesine devam edeceğiz. Bu komployu yürüten cemaat bağlantılı, o çete bağlantılı polisler, savcı ve hakimler bu cezaevine girecek! Bunu da buraya yazıyorum. Bunlara cevaz verdiği, sesini çıkartmadığı için siyaseten sorumlusu da AKP hükümetidir.

Bunca baskı ve zulümden o iktidarın korktuğu, bizim de özlemini duyduğumuz ve mücadelesini sürdüreceğimiz bir hayat çıkacak!” O zaman Gülen ve çetesinin ipliğini pazara çıkardığı için hapsedilen Ahmet, üç yıl sonra aynı çetenin üyesi olmakla suçlanarak yeniden tutuklandı. Tahliye edildiğinde yine sözünü sakınmayacak ve hepimize mücadelenin sürmesi gerektiğini yeninden hatırlatacaktı. “Bugün sevineceğimiz bir gün değil. Ben altı yıl önce de mart ayında bu cezaevinden çıkmıştım. O günden bu güne değişen tek şey faşizmin ortaklarının bir eksilmiş olması. Ama bu ülkede sevineceğimiz gün gelecek, çünkü ben size mafya saltanatının biteceğini garanti ediyorum.” Ahmet’e inandım, çünkü haklı çıktı. Ahmet’e inanıyorum, çünkü bana yalan söylemiyor; çünkü inadıyla yıllardır siyasetini korkutma ve ayrıştırma üzerine kuranların yaraladığı toplumsal özsaygımızı yeniden iyileştirebileceğimizi hatırlatıyor.

• • •

Korkunç şeyler yaşadık, yaşıyoruz. Daha da kötülerini yaşamayacağımızın garantisine, bilgisine sahip değiliz. Geriye dönüp baktığımızda yoksulluğun, kayıpların, düşmanlaştırıcı söylemlerin hepimizi nasıl da yabancılaştırdığını ve kendimizi isteklerimiz doğrultusunda nasıl da gerçekleştirmekten, dolayısıyla mutlu olmaktan alıkoyduğunu görebiliriz.
Oysa umut, sorunların sihirli değneklerle çözülmeyeceğini bilmek ve insanın hangi koşulda olursa olsun, hayatta kalmak için yeni yollar bulmaktan vazgeçmemesidir. Her yeni yol, hayata yeni bir anlam katar. Kolektif umudumuz nicedir yaratılan korkularla yara aldı. Çok fazla yalan, kan ve göz yaşıyla edilgen hale getirildik. Cesaretimiz kırıldı, değişim ihtiyacının önü gerçekçi olmayan duvarlarla kesildi. Umutlu insanlar, karşılarına çıkarılan engellerin farkındadır ve onları aşmak için akılcı çözüm yolları üretmek için çabalar. Bu, baskıcı yönetimleri çok korkutur.

• • •

Yeni bir seçimin eşiğindeyiz. Umudu dalga dalga yayan Ahmet, mücadelesini bu kez mecliste sürdürmek üzere HDP’nin İstanbul milletvekili adayı. Demirtaş üç adımlık hücresinden tebessümle, merak etmeyin gidecekler, diyor. Diğer muhalefet adayları İnce, Akşener ve Karamollaoğlu aynı sözlerde birleşiyor ‘Tamam! Yeter artık! Değiştir’! Toplumda, 7 Haziran öncesi görülen olumlu ve birleştirici havanın tıpkısı hissediliyor. Baskıcı, yasakçı, tekçi yönetimlerin karşısına ne kadar özgürlükçü, çoğulcu ve barışçıl çıkılırsa o kadar güçlü olunduğunu daha önce de gördük yaşadık. Aklı ve demokrasiyi rehber edinen toplumsal değişimler en önemli gücünü umuttan alır.

24 Haziran Türkiye halkı için çok önemli bir eşik ancak unutmamak gerekir, sonuç ne olursa olsun bizi gerek ekonomik, gerek sosyal pek çok alanda zorlu bir mücadele bekliyor. Biliyorum ki, 25 Haziran günü umudu boş bir iyimserlikte değil, hayatın anlamında arayan milyonlarca insan özgür ve barış dolu Türkiye için başlatılacak bu seferberlikte yerini alacak. Hoyratlıkla, zalimlikle, kötülükle böyle baş edeceğiz; umutla, “ben de varım” diyerek...