Aşkın, dostluğun, yalnızlığın, kalabalığın, üşümenin, düşünmenin, koyu sohbetlerin ve susabilmenin yol arkadaşıdır çay. Hakkında yazılan şiirlerin yanında bir de böyle bir imece öyküyle çıkıverdi karşımıza. İçinde ‘umut eden iyi insanların’ gülüşlerinin olduğu bir çay nasıl kötü olabilir

Umut dolu bir deneyim: Hopa Çay

DEMET SARGIN / @demetsrgn

Güle oynaya toplanan çayların, türküler tutturarak götürüldüğü fabrikaları konu edinen kurmacalarla dolu çay reklamlarını unutun. Şimdi bir dayanışmadan, tarihsel bir özgüvenden, üreticinin kendi emeğine el koyduğu, mottosu “Halk üretiyor, halk kazanacak” olan bir deneyimden bahsedelim; Hopa Tarımsal Kalkınma Kooperatifi ve kooperatifin ilk ürünü Hopa Çay’dan…

“Mayıs ayının ortalarında yavaş yavaş yaş çayın toplama zamanı gelir” diye başlıyor sözüne Hopa Çay Kooperatifi’nin kuruluşundan bu yana kooperatife büyük emek veren Basri Akçelik. “Bölgede kadın işi olarak görülüyor çay toplamak daha çok” diyor ve kısa bir çay öyküsü anlatıyor bizlere, “Erkekler de toplar ama çok azdır kadınlara göre. Yağmur yağar, fırtına çıkar ama az bir zaman vardır çayın toplanması için. Fabrika bir tarih belirler çünkü. O tarihi geçirirsen çayı almaz, çay da yanar. Sıcağa ya da soğuya aldırış etmeden toplar kadınlar da çayları o yüzden. Sabah güneş doğmadan hazırlığa başlarlar. Toplamayla da bitmez. Kamyonlara para verip o topladığın ürünleri fabrikaya götürürsün. Tartarsın. Çaydan sonra hastalık baş gösterir üretici arasında, hem yorgunluktan hem de havadan. Böyle bir kısırdöngü işte…”

Peki üretiminde bunca emek olan bir ürünün karşılığında üretici ne kazanıyor? Varlık Fonu’na devredilen, önümüzdeki dönem de özelleştirileceği düşünülen Çaykur, aldığı çaylara kota koyarak üreticiyi özel çay fabrikalarına yönlendiriyor. Tek geçim kaynağı çay olan ve bütün giderlerini buna göre planlayan Doğu Karadenizli yurttaş da emeğini ucuza satmak zorunda kalıyor. Sistematik bir sömürü…

Eleştirinin ötesine geçmek

Bu sömürü ağı birilerini irade alamaya itiyor ve tarihi bir deneyim yeniden canlandırılıyor. Akçelik, bu tarihi deneyimi şöyle hatırlatıyor: “Bölgede geçmişte başarılı çay direnişleri oldu. Fabrika işgalleri, çay dökme eylemleri, yürüyüşler… Ardından 7 bin kişilik üretici sayısıyla kooperatifleşemeye gidildi, kooperatifin arsaları, marketi, fabrikası vardı. 80 darbesinden sonra buradaki çoğu insan bölgeyi terk etmek zorunda kaldı, kalanlar da sömürüye baş eğdi. Kooperatif de kötü niyetli insanların eline geçti. Kazanımları kaybedildi, taşınmazlarına ve ürünlerine ipotekler konuldu, işçilerinin tazminatları bile ödenmedi. Kooperatiflerde yolsuzluk yapmanın cezası ağır olur ama bu kooperatife denetim bile yapmamışlar. Kooperatif bitirildi.”

Bu durumun çay üreticisini emeğinin altından çay satmak zorunda bıraktığını ve tekrar örgütlenmenin 2000’li yılların başında Hopa’da Çay-Sen çalışmasıyla başlatıldığını söyleyen Akçelik, kooperatifin nasıl geri kazanıldığını anlatmaya başlıyor: “Bir kongre yapıldı. 2000 kişilik katılımın 1800’ü oy verdi ve kooperatifin yönetimi tekrar iyi insanların eline geçti.”

‘İyi insanlar kim?’ diyorum kim olduklarını değil de Akçelik’in vereceği cevaba merakımdan: “Emekten, eşitlikten yana olanlar. Hiçbir şeyi olmayan ama birlikte olununca dünyayı yerinden oynatacağından emin olanlar. Umutlu olanlar” diyor. Beklediğim cevabı alıyorum.

Kooperatif o ‘iyi insanların’ eline yeniden geçiyor ama borçlar ve alacaklılar da beraberinde geliyor. ‘İyi insanlar’ umutsuzluğa kapılmıyor, dört bir yana haber salıp dayanışma ağı oluşturuyorlar. Çürümüş fabrikaya mühendisler geliyor, etütler yapılıyor, makinalar temizleniyor, çökmüş çatı onarılıyor. Betonlar dökülüyor. Kooperatifin üye sayısı 4 bine ulaşıyor.

Birinci hasatta 350 ton yaş cay topluyorlar. Bu toplamadan 80 tona yakın Kuruçay elde ediliyor. Şimdiye dek üç kez çay toplanıyor. Şubat’ın sonunda bölgede ziraat mühendislerinin de katılacağı bir de ‘çay çalıştayı’ yapılacağını öğreniyorum. Amaçları hem üretimi hem kaliteyi hem de kazançlarını artırmak.

“Halk orada ‘bu insanlar bu işi yapar. Hırsızlık yapmazlar. Hakkımızı verirler. Şirketler kazanacağına kooperatifimiz kazansın’ diyerek yaklaşıyor kooperatife” diye söze atılan Akçelik fabrika kısmındaki dayanışmayı da şöyle özetliyor: “Çay mı geldi? İş mi var? Köy halkına haber salıyoruz. ‘Bu aksam fabrikaya 20-50 yaş arası köylüleri çayda çalışmaya çağırıyoruz’ diye. Bir anda fabrika doluyor. Şarkılar türküler söyleyerek, sabaha kadar çalışıyoruz. Çayda çalışamayan da yemek yapıp getiriyor. Bu imeceyi kurduktan sonra başarı boynumuzun borcu.”

Ve söz sırası Halil Ertunç’ta. İstanbul’da İzmir’de ve Ankara’da dağıtım ağı oluşturmuş kooperatif. Halil Ertunç da, İstanbul’daki üç dağıtım sorumlusundan biri. “Halk, özellikle büyükşehirlerde sağlıklı gıdaya özlem duyuyor” diyerek başlıyor sözlerine Ertunç. Devamını da şöyle getiriyor: “Türkiye’de bilinçli bir tüketici topluluğu oluşmaya başladı. Sağlıklı ve ekonomik gıdaya ulaşmak için insanlar aracısız bir dağıtım ağına ihtiyaç duyuyor. Biz de bunu yapıyoruz.”

Ertunç’un anlattıklarından, fabrikadaki dayanışma ve imecenin aynısının dağıtım aşamasında da olduğunu anlıyorum: “Dağıtım yapılan illeri arttırmak istiyoruz. İstanbul’da Dayanışma Kooperatifi üzerinden başladık dağıtıma. Bu kooperatifte de direkt üreticiden alınan ürünler var. Tokattan üzüm yaprağı, Erzincan’dan tulum, İzmir Kemalpaşa’dan taş sıkma zeytinyağı, Gemlik’ten zeytin, Uşak’tan tarhana gibi direkt üreticiden topladığımız ürünleri halka sunmaya çalışıyoruz orada. Çayda da İstanbul’u üç bölgeye böldük. Küçükçekmece’de Şişli’de ve Maltepe’de depo var. Bu 3 bölgede kendi içinde alt birimlerini oluşturdu ve çayı içenler arasında bir dayanışma ağı oluştu. Herhangi bir ücret talep etmeden siparişleri ulaştırıyoruz. Özellikle okullardan talep yoğun.”

Aşkın, dostluğun, yalnızlığın, kalabalığın, üşümenin, düşünmenin, koyu sohbetlerin ve susabilmenin yol arkadaşıdır çay. Hakkında yazılan şiirlerin yanında bir de böyle bir imece öyküyle çıkıverdi karşımıza. İçinde ‘umut eden iyi insanların’ gülüşlerinin olduğu bir çay nasıl kötü olabilir… Emeklerine sağlık…

Not: İstanbul’da Hopa Çay’a şu numaralardan ulaşabilirsiniz: 05323430783 (Okan Telatar), 05324633550 (Halil Ertunç), 05327097371 (Mehmet Ali Gümüşkaya)