Türkiye’nin geleceği ile ilgili çok önemli gelişmeler yaşanıyor.

82 Anayasası’nın 21 maddesi kaldırılıyor, 40 maddesi değiştiriliyor ve 18 yeni madde ekleniyor. 12 Eylül darbecilerinin “tüm hak ve özgürlüklerin” sınırlarını daralttıkları anayasaları, bu değişiklikle 35 sene sonra gerçek faşist ruhuna kavuşuyor!

Türkiye’nin rejimi değişiyor!

•••

Oysa geçen bu süre zarfında “darbe Anayasası” yerine tam demokrasiyi sağlayacak, çağdaş yaşamı kollayacak ve emek ve insana saygı duyacak bir anayasa yapılması için müthiş bir mücadele yapılmıştı.

Benim bildiğim SHP döneminde; özgürlüklerin genişletildiği, demokrasinin kurumsallaştığı, parlamenter demokratik rejimin yerleştirildiği, laik, sosyal hukuk devletinin kurulduğu bir anayasa üzerinde çalışılmış ve böyle bir “öneri” toplumla paylaşılmıştı.

24. Meclis Dönemi sırasında; o günün siyasi partileri benzeri bir çalışmayı yapmış, 63 madde üzerinde anlaşma sağlanmıştı. Sonra; rejim değişikliğini getiren “partili başkanlık” talebinde AKP ısrar edince ve olumlu cevap alamayınca da masayı devirmiş, çağdaş ve yeni bir anayasa yapma fırsatı ortadan kalkmıştı.

•••

7 Haziran seçimleri sonrası, AKP iktidar olacak gücü bulamamış ve hükümet kuramamıştı.

O gün Cumhurbaşkanı RTE, mevcut anayasaya rağmen ana muhalefete hükümet kurma yetkisini vermemiş, akabinde Suruç’ta patlatılan bomba ile ölen 34 gencimizle başlayan kaos!..

Sürdürülen terör, 10 Ekim’de Ankara Garı’nda Türkiye’nin tarihindeki en vahşi ve en kanlı kitlesel katliamını yarattı. Canlı bombaların eyleminde, sadece ‘barış isteyen’ 102 yurttaş, hunharca katledildi.

Sonrasında vahim bir gelişme oldu. Dönemin Başbakanı Davutoğlu; “AKP’nin oy trendinin yükseldiğini ve şayet seçmenler AKP’ye oy vermezse bu bombaların patlamaya devam edeceğini” söyledi.

1 Kasım seçimlerine bu korku ile gelindi. Ve AKP yüzde 9 oy artışı ile tekrar hükümet oldu. Hükümet sonrası söylenen sözler uçtu. Bombalar patlamaya devam ediyor…

AKP pişkince yerinde oturuyor!

•••

Her şeyi yapan iktidar şimdi bir sonraki planına geçti… Tek adam modu!.. Bu kez de aynı oyunu oynuyor. AKP halkı yine “terörün kara yüzü” ile korkutuyor.

15 Temmuz “hain FETÖ kalkışmasını” Allah’ın lütfu olarak kullanılıyor!.

Meydan meydan hamaset nutukları atıyor. Başkada bir şey söyleyemeden rejimi değiştirmeye uğraşıyor!..

•••

Yani; ‘laik demokratik, sosyal hukuk devleti’ olan Cumhuriyet, Devlet Bahçeli’nin AKP ile işbirliği neticesinde yıkılmaya çalışılıyor!.. Kandırmaca ve korkutma devam ediyor…

Artık bilinçlenen yurttaşlarımız bu aşağılık durumun farkında olarak 16 Nisan referandumunda DUR diyerek, bu basiretsiz uygulamayı sonlandıracaklar… Bu fırsatı değerlendirecekleri şimdiden görülüyor!..

•••

Günlerce TBMM’de Demokratik Cumhuriyet’i yıkma temelli yapılan çalışmalar, AKP tarafından ne kadar saklanmaya çalışılsa da başta Şeker TV olmak üzere, muhalefetin her vesile ile kamuyu aydınlatma gayreti sayesinde yurttaşlarımızın bilgisini sunuldu. Halkımız yapılmak istenileni anlamış durumda. HAYIR, oylarının kendisi ve ailesinin geleceği için ne denli yaşamsal önem taşıdığının farkında! Oylamanın bir “memleket meselesi” olduğunu biliyor!.. Herkesin kendine göre bir HAYIR nedeni var! Bu nedenle yurdun her yanında HAYIR sesleri yükseliyor… HAYIR diyenlerin oranı her geçen gün daha da artıyor…

•••

AKP; her seçimi bir mağduriyet kalkanı üzerinden köpürtüyordu.

Bu kez, referandum adına ülkede mağdur olacak bir konu bulamıyor!..

Millet; bu referandumun bir seçim olmadığını, hükümet seçmediğini, ülkenin ve kendisinin bekası ile ilgili bir tercih yapacağını biliyor… AKP’nin meydanlardaki bağırmasına ve yalan yanlış sözlerine aldanmıyor!..

Diğer yandan AKP; MHP’nin tabanının da büyük bir hızla HAYIR’a doğru evirildiğini görüyor… Bu durumda “milliyetçi” oyları kendine çekebilmek ve toplumun dikkati sağlamak için geçen hafta Hollanda ve Almanya ile “yapay bir kriz” çıkardı. Hiçbir diplomatik geleneğe uymayan bir şekilde Bakanlarına bu ülkelerde devletimizin tüm olanaklarını kullandırarak kampanya yapmaya gönderdi.

15 Mart’ta Hollanda’nın genel seçimi olması nedeniyle nazikçe talep ettiği, “16 Mart’tan sonra gelmeleri ricasını” bile kaile almayarak, ilişkileri zorlayan bir yol seçtiler… Öyle ki; “Bakan düzeyinde bir kişinin” gelişini Türk Diplomasisi, Hollanda Dışişleri Bakanlığı’na bildirmedi. Zıhlı araçlı ve bolca korumalı bir kadın bakanı, adeta gizlice, Hollanda’ya soktu. Böylece çıkacak krizi iç politikada kullanmaya çalıştı... Dikkatle bakarsanız AKP’nin her zaman ki seçim taktiğiydi bu...

•••

Ancak AKP umduğuna ulaşamadı.

Aksine olay gecesi orada bulunan yandaşları çıkan olaydan üzüntü duydular. Oyunu fark ettiler.

Hollanda’da protestolara katılan bir kişi polisinin davranışına “Burası Türkiye değil, siz bizi alıp götüremezsiniz, kötü muamele yapamazsınız” diyerek de, ülkemizin içinde bulunduğu trajikomik durumu ortaya koydular! Ancak zorlama taktik, dünya nezdinde de saygınlığımıza zarar verdi…

•••

Bu olay, AKP’nin HAYIR karşıtı duruşunda tedirginlik yaşadığını, kaybetme telaşı içine girdiğini gösteriyor!..

Çünkü kendi yarattıkları krizi iyi yönetemedikleri gibi, bir de çelişkili ifadelerle ellerine yüzlerine bulaştırdıklarını anladılar!..

Bir taraftan RTE, AB’ye hakaretler yağdırıyor!.. Diğer yandan; Başbakan Yıldırım, Devlet Bakanı Fatma Sayan Kaya’ya “gitme” talimatı verdiği halde gitmesine kızdığını açıklıyor.

AB’den sorumlu Bakan Ömer Çelik bu olayın sağduyulu geçiştirilmesi gerektiğini söylüyor! Dışişleri Bakanı “sorunu çözmek” zorunda olduklarını belirtiyor!.. Yani iş “milliyetçi” oyları devşirmekten çıkıyor, AKP’nin iç çelişki yumağına dönüşüyor!.

AKP’nin elinde patlayan balonun yurtdışında bulunana yurttaşlarımıza yansıması çok kötü oldu.

Asıl tehlike şimdi başlıyor. RTE’nin pervasız söylemleri başta AB ülkelerinde olmak üzere yurttaşlarımıza yeni yükümlükler getirecek!..

Bazı ülkelerde hemen “Çifte vatandaşlıktan” başlayarak göçmenlerin birçok haklarının geri alınmasıyla ilgili çalışmaları başlattıklarını açıkladılar!..

Alman politikacıların şu sözü çok manidar! “Ülkelerinde ‘Hayır’ demeyerek demokrasi istemeyenlerin, demokratik ülkemizde bizimle birlikte yaşamalarını hak etmiyorlar!..”

•••

15 gün içinde; Silifke’de eski gençlik hareketi liderleri Sarp Kuray ve Atilla Sarp; Mersin’de de Haziran Hareketi ve ülkemiz devrimci hareketinin en önemli önderlerinden Oğuzhan Müftüoğlu ile birlikte oldum.

CHP İl Bakanı Atila Şahin’le Ordu, İl Başkanı Necati Tığlı’yla Giresun, İl Başkanı Turgay Güngör’le Trabzon, İl Başkanı Mustafa Aras’la Kars, İl Başkanı Yalçın Taştan’la Ardahan, İl Başkanı İlhan Zor’la Iğdır, İl Başkanı Mustafa Erdem’le Antalya’ da birlikte oldum. Bu illerin eşrafını, esnafını, hemşerisini gördüm. Tarsus’un köylerini gezdim. Kentlerde kurulan HAYIR platformlarını ziyaret ettim.

CHP’den ÖDP’ye, Milli Görüş’ten ülkücülere, devrimcilerden sosyalistlere, Haziran Hareketi’nden ADD’ye, ticaret ve sanayi odalarından esnaf birliklerine kadar gittim.

Antalya ‘da ANSİAD’la yemek yedim. Kars’ta Boğatepe/ Koçulu Köyünde peynir müzesini gezdim. Dünyanın en güzel peynirlerini üreten İlhan Koçulu’yu ve üreticileri dinledim. Belediyeden postaneye varıncaya kadar dolaştım. Meydan mitingi yaptım... İlçelere, köylere gittim. İllerin düşüncelerini öğrenmeye çalıştım.

Yurttaş “TEK ADAMA KARŞI!” Yurttaş “REJİM DEĞİŞİKLİĞİNE KARŞI!” HATA yapılmazsa, referandumdan HAYIR çıkacak!..

Bu referandum Türkiye’nin demokrasiye olan inancını oylayacak!..

15 gündür yaşadıklarımla UMUT doluyum…