Yozlaşan, çeteleşen edebiyat dünyasının içerisinde farklı bir tat bırakıyor Vasıf Turhan Kayacık’ın şiirleri ortalıkta dolaşan, ödüllere boğulan şiirimsilerden ayrılarak

‘Umut eken şiirler’

MEHMET ÖZÇATALOĞLU

Edebiyat nedir, ne işe yarar, diye sorsak onlarca, yüzlerce, binlerce belki de milyonlarca farklı yanıt alırız. Genel anlatım şekliyle yanıt vermek gerekirse de edebiyatın bir insan yetiştirme sanatı olduğu söylenebilir. Hayata daha olumlu, umutlu bakabilen insanlar yetiştirmek. Ayrıca duyguları, düşünceleri, olayları anlatmak için de edebiyata ihtiyaç duyarız. Edebiyatı yaşamın kendisi olarak kabul edersek eğer insanı anlatma sanatı da diyebiliriz bir başka tanımla.

‘Bize şiir yollamayın’

İnsanı anlatıyorsa şayet edebiyat, toplumu da anlatıyordur. Dolayısıyla toplumdan, toplumsal olandan kopuk olmamalı ortaya konan verimler. Topluma, toplumsala yakın olmanın en çok yakıştığı alansa şiirdir, diye düşünüyorum. Dönüp geçmişe bakınca toplumcu şiirlerin ve şairlerinin günümüze dek uzandığını görebiliyorum. Bugünse ortaya konan dizelerin olabildiğince toplumsaldan uzak olduğunu söyleyebilirim. Okurların, şiire uzak olmasının bir nedeni de bu olabilir mi acaba? Geçmişte daha çok ilgi gören şiir bugün neden sadece sosyal paylaşım sitelerinde yer bulabiliyor? Her ne kadar bu tutumu desteklemesem de bir edebiyat dergisinin, “Bize şiir yollamayın” demesinin nedeni, yazılan şiirlerin toplumdan uzak olması olabilir mi? Olabilir!

İnsana yakın, toplum için kafa yoranlar da var ama. Bu genellemenin içerisinde onlara haksızlık etmeyelim. Vasıf Turhan Kayacık ‘Yürüdük Hep Yürüdük’ derken kitabının kapağında bunun işaretini veriyor. Dostlara, diye seslendiği giriş yazısında ise şunları söylüyor: “Kalemini, notalarını, tuvalini insanlığın eşitliğine, özgürlüğüne adayanlara hayran oldum. Çünkü onlar, insanlığın tarihsel akışına ışık tutacak, dünya var oldukça hep anılacaklar. (…) Büyük ideallerin sahibi olmuş bir kuşağın coşkular, umutlar, sonra hüzünler yaşamış bireyi olarak yaşamda bir iz bırakma çabası, yazdıklarımın özetidir.”

Yakın tarihe ‘merhaba’

Edebiyatımız toplumcu çizgiden uzaklaşsa da bu kitap bir nebze ferahlık veriyor, özlediğimiz dizelerle buluşturuyor. ‘Rüzgârlı Adaya’ başlıklı şiiriyle yakın tarihe bir “merhaba” diyor Kayacık. “Büyükannemizin/ Dokuma tezgâhından/ Komşu Mariya’nın/ Parmak izlerini/ Getirdik adanıza/ Lir çalan/ Melek tasvirli aynalardan/ Aspasya’nın/ Hüzünlü gözlerini/ Dedemizin sağdıcı/ Fırıncı Kosta’nın/ Ekmek kokularını getirdik…”

Orhan Veli’yi andığı şiirinde “Bu memlekette bizi/ Güzel havalar değil/ Mış gibi yaşayanlar mahvetti” diyor. Umutsuzluğun dibe vurduğu bir zamanda “Ya tutarsa” diyerek bir kıvılcım çakıyor karanlığa: “Bu, bir göle/ Maya çalma/ Öyküsüdür aslında/ Tutmasa da olur./ Mayamız bol/ Sabrımız çok/ Eşitlik, kardeşliktir/ Muradımız./ Boşa gider emeklerimiz/ Diyenlere/ Hoca Nasrettin’den gelir/ Cevabımız./ Ya tutarsa/ Bir de tutarsa dostlar/ Doyulur mu/ Yaşamanın tadına/ Öyle güzel bir dünyada…”
Şiir, umudun, coşkunun, sevincin, hüznün adıdır. Hele bir de hakkını veren dizeleri yakalayabilirsek. Sokaklara boşuna çıkmadı şiir. Duvarlara boşuna yazılmadı. Şair de diyor ki: “di ve miş çoktan bitti/ ‘ecek’se/ Epey zorlayacak bizi/ Geniş zamanlarda/ Yaşama zamanı şimdi.”

Vasıf Turhan Kayacık’ın Hayal Yayınları arasından çıkan kitabında daha güzel bir dünyaya çağrı yapan dizeleri okuyoruz. Bitmeyecek uzun bir yolculuğun şiirleri bunlar. Yozlaşan, çeteleşen edebiyat dünyasının içerisinde farklı bir tat bırakıyor bu şiirler ortalıkta dolaşan, ödüllere boğulan şiirimsilerden ayrılarak. O zaman son söz yine Kayacık’ın dizelerinden: “Yaşasın tam bağımsız/ Ruh hastalarının birliği.”

umut-eken-siirler-520215-1.