Kimse hiçbir şeyi gereğinden fazla umut etmesin. Çünkü umudun fazlası insanın gerçekle bağlantısını kesecektir. Yeni bir yılın daha güzel günler getirmesini temenni edebiliriz mesela -ki bu insanidir-, ancak bunu yalnızca umut etmek saflıktan başka bir şey olmayacaktır. Çünkü dünya ölümler ve katliamlar arasından yine aynı şekilde, belki de daha kötü salınıp gidecektir. Çünkü insanlık tarihi, kimi soluklanmalar olsa da, her daim daha kötünün yer aldığı bir tiyatro oyununa dönmüştür. Devletlerse bütün bu kötülüklerin anasıdır. Ve onlar olduğu sürece kötülükler, adaletsizlikler ve katliamlar asla son bulmayacaktır.

1960’ta ABD’deki genel müdürlerin maaşı fabrika işçilerinin ortalama maaşından 12 kat daha fazlaydı. Bu fark 1974’te 35 kata, 1980’de 42 kata, 1990’da 135 kata ve 2000’de 531 kata çıktı. Amerikalıların en zengin % 1’inin varlığının toplamı 16.8 trilyonla, nüfusun altta kalan yüzde 90’ının toplam varlığını iki trilyon geride bıraktı. Bugün bütün dünyada saatte üç yüz, yılda iki milyon çocuk ve yalnızca Afrika’da her yıl on üç milyon insan açlıktan ölüyor. Yiyecek yemek bulamayanların Afrikasındaki açlığa ve ölümlere rağmen, ABD’de aşırı yemek ve kilo nedeniyle oluşan obezite için harcanan para yıllık kırk milyar dolar. Kapitalizm bir tarafı açlıkla diğer tarafı tıka basa yemekle terbiye ediyor. Açlar doymayı, diğerleri zayıflamayı umut ediyor. 2011’den bu yana yalnızca Suriye’de 250 bin kişi katledildi. Yardıma muhtaç Suriyelilerin sayısı beş milyona dayandı. Dünya artık mülteciler için değil herkes için bir kamp haline geldi ve her yıl daha da kötüye gidiyor. Ama çoğunluk hala yalnızca umut ediyor.

Ve biz hala çocuklar ölmesin diye dualar edip umutlar devşirmeye çalışıyoruz oradan buradan. Oysa umut bizden değil, Tanrı’dan bile uzak artık. Çünkü çocukların dualarına rağmen yine çocuklar öldürülüyorsa en çok, devletler artık dualardan bile güçlüdür ve umut yerini mücadeleye bırakmalıdır, anlıyoruz.

Bir lokma bir hırka hikayesiyle dünyayı yönetmeye aday dinlerin sözde savunucu ve sahiplenicileri ise bir varil ham petrol için dinine, rengine, ırkına, cinsine, yaşına bakmadan milyonlarca insanı katledebilecek emirleri veriyor. Bir devlet büyüğünün aç bir çocuğun saçlarında gezen eli şefkatin, bir din adamının milyonlarca yoksula tevekkülü öğütleyen sözleri sabrın mağrur dili diye satışa çıkarılıyor. Din de, devlette aynı amaç için karanlık ellerde umut diye satılıyor.

Devletler bitmeden barış gelmeyecek kabul ediniz. Yalnızca savaşların şekli değişecek, yalnızca açlığın adı değişecek, katliamlara süsler, öldürmelere yaldızlar takılacak o kadar. Eskiden kulları ve tebaaları üzerine yaşatma ve öldürme kararını veren devlet artık “ölüme terk etme” ya da “ölüme terk etmeme” üzerine kararlar alıyor.


Devletler bizzat öldürdükleri insanlardan daha fazlasını her gün ölüme terk ediyor. Devletler “gerekli/zorunlu kötülükler” olarak dünyada cehennemi yaşatıyor. Büyük kötülükler yapmak için büyük ideallere sığınmak, kötülükleri o büyük ideallerle süslemek gerekiyor. İşte “devlet” dünyada cehennem ateşini harlayan en büyük idealdir. Din de, aşk da, şefkat de, yasa da onun tekeli altındadır. Ve o ateşi harladıkça, umut, yalnızca öte dünyadaki cennete yoğunlaşıyor hepsi bu. Böylece düştüğümüz çukur tam da sarıldığımız yavan umudun kendisi oluyor.

Hatırlayınız Nietzsche’yi “umut en büyük kötülüktür, işkenceyi uzatır” demişti en vakur haliyle. Bugün umut, fakirin ekmeği değil, halkın afyonudur. Gereğinden fazla umut etmeyin. Çünkü umut, arada kalmışların ve çaresizlik çekip ne yapacağını bilmeyenlerin sığındığı bir yerdir hepsi bu. Ölüsü sokakta çürüyen, evinde gözünün önünde sevmeye kıyamadığı kızı sırtından kurşunlamış olanlar umut etmezler. Çocuğu tekmelerle sokakta öldürülmüş olanlar için umut bitmiştir. Yerinden yurdundan edilen, köyü yakılan, deresi kurutulan, sokağı yağmalananlar için umut yoktur. Onlar artık inanmak ve değiştirmek zorundadır. Onlar inanırlar. İnanırlar ki, inanmak insanın en gerçek halidir. En namuslu halidir. İnanırlar ki, bu çürüyen dünyanın değişmeye başlaması için umut değil inanmak zorunludur. İnanırlar ki dünya değişsin. İnanırlar ve bilirler ki, dünya sadece umut edenlerle değil, mücadele edenlerle değişecektir.