Bu ülke geleceğini, ilkeli ve birikimli insanlarını kolayca heba ederken yitirdi. Siyasetini günlük kurdan hesaplayan politikacılar, sözlerine bolca hamaset sosu ekleyerek kazandıkları seçimleri hep zafer saydı. Geçmişe bakıp bugünü görmekten aciz insanlara “bizdendir” diyerek emanet edilen köşe başları bir bir yıkıldı. Vatan millet edebiyatının en ağdalı sözlerini dillerine pelesenk edenler her zaman olduğu gibi en büyük kötülüğü yine çocuklarına yaptı. Bugün, inşa edilememiş geleceğin içinde bir oraya bir buraya savrulan aklı, vicdanı hür, dimağı berrak ne kadar insan varsa kendisine nefes olacak o umudun peşinde.

•••

İntikam hisleriyle kurulan mahkemelerden kimseye hayır gelmedi, gelmeyecek.

60’larda komünizmle mücadele dernekleriyle filizlenen, 80’lerde darbeyi destekleyip, komünist tehdide karşı canı gönülden Evren’e arka çıkan Gülen, 12 Eylül’le ülkenin hücrelerine işleyen Türk-İslam sentezinin de neferi oldu. Olmayan komünizm tehdidine karşı sol ve emekçi kesimin başı ezilerek yüceltilen İslamcılık ve milliyetçiliğin, devletin tüm kurum ve anlayışına yerleşmesinin üzerinden geçen onlarca yıl sonra vardığımız nokta, iktidarı pay edemeyen iki İslamcı ortak arasında çıkan savaşın neden olduğu, telafisi, bugünden başlanarak belki de onlarca yıl sürecek büyük bir yıkım, çöküş ve parçalanma!

•••

Liyakat yerine particiliğin/yandaşlığın zirveye ulaştığı AKP iktidarında, “alnı secdeye değme” referansının her türlü bilgi ve birikimin önünde tutularak gerçekleştirilen kadrolaşmanın kurumlar içinde nasıl bir güvensizliğe neden olduğunu acı bir şekilde deneyimleyeli yaklaşık iki hafta oldu. Neyse ki ordunun içinden tam bir destek bulamayan, ancak sonrasında gerçekleştirilen gözaltı, tutuklama ve görevden uzaklaştırmaların 10 binlerle ifade edilmesiyle söylendiği gibi pek de küçük olmadığı anlaşılan grubun başarısız olmasıyla darbeden kurtulduk. Ancak OHAL’den; hukukun askıya alınmasından, KHK’lerle Meclis’in devre dışı bırakılmasından, 6 milyonun oyunu alan HDP’nin dışlanmasından, işkence şüphelerinden, insanların kimdir, nedir demeye kalmadan kepçeyle götürülmesinden kurtulamadık.

•••

Darbeye karşı olmak şüphesiz her demokratın görevi. Demokratların bir görevi daha var ki, gelecek için en az darbeyi kınamak kadar önemli. O da ülkeyi bugüne taşıyan süreci sorgulamak! Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Gülen Cemaati’nden “40 senedir büyüyüp de göremediğimiz bir tehlike” diye bahsetti. O, bu konuşmayı yaparken AKP’lilerin, aralarında savaş çıkmadan önce, Gülen ve Cemaate yağdırdıkları övgüler sosyal medyada bin tur atıyordu. Sırf bu görüntüleri paylaştığı için tutuklanan oldu. Hadi Melih Gökçek, “Gülen beni 3 harflilerle kandırdı” diyerek darbecilere ilham olacak bir savunmayla işin içinden sıyrıldı diyelim, peki “ne istediler de vermedik” diye sitem eden Erdoğan’ın sözleri de mi Bozdağ’ın bu görmedik-duymadık-bilmiyoruz anlamına gelen cümleyi sarf etmesine engel olamadı?! Dün nasıl ki Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Oda TV, KCK davalarındaki usulsüzlüklerin peşine düşenleri askeri vesayete sahip çıkmakla, PKK’li ve darbeci olmakla itham ediyorduysalar, bugün de insanları “benden olmayan darbecidir” mantığıyla düşmanlaştırmak için saniye tereddüt etmiyorlar.

•••

14 yıl boyunca sunulan hangi imtiyazlar, yıllardır masum bir sivil toplum örgütü olduğunu iddia ettiğiniz -aksini söyleyenleri el birliğiyle hapse tıktığınız- Cemaati, ülkeyi tankla, tüfekle ele geçirebileceğine inandıracak kadar cesaretlendirdi? Halkın iradesine hakaret eden darbecilere karşı oluşan demokrasi bloğu, burnu aksa Gülen için gazeteye geçmiş olsun ilanı veren AKP’lilerden sorumluluk almalarını, öz eleştiri yapmalarını talep ettiğinde vatan haini sayılacak ve bu ülkede “demokrasi baharı” kutlanmış olacak öyle mi? Maalesef öyle değil. Sahte delillerle TSK’nin içi boşaltılıp da Cemaatçilere yer ayarlanırken, bu ülkenin solcuları, akıl, izan sahibi insanları “hukuk herkese lazım” diyerek meydanlarda haykırıyordu. O gün büyük bir fırsat elden kaçırıldı, 90’ların katilleri, katliamcıları, günü geldi, gerçek suçları yerine intikamcı hislerle uydurulmuş delillerle bu kurgu davalarda beraat etti. Suçsuz olanlar ve aileleri, telafisi olmayan mağduriyetler yaşadı. Gururuna yediremeyip intihar eden, hastalığa yakalanıp ölen oldu.

•••

Ne yazık ki, yine aynı yanlışa doğru sürükleniyoruz. “Yüzü Kıble’ye dönük” olduğu için cebine okunmuş Dolar koyup Meclis bombalayacak kadar gözü dönmüş darbecilere ayrılan koltuklar bu kez AKP’li ve/ya Erdoğan’dan referanslı daha dar ve ‘güvenilir’ bir çevreye tahsis edilecek gibi görünüyor. İşe uygunluk, beceri ve donanım; emniyetten yargıya, savunmadan eğitime bütün kurumlar çökmüş ve mümkün olan en kısa sürede güçlendirilmesi elzemken, yine önemsenmiyor.

Hukuka dayalı ilkeli bir siyasete dönüşten başka yol yok. Bugünkü halimiz nasıl dün inşa edildiyse, yarın da bugünden hazırlanıyor. İntikam hisleriyle kurulan mahkemelerden kimseye hayır gelmedi, gelmeyecek. “Bana ahmak diyebilirsiniz” diyen Arınç’a ahmak demek de, Gülen’in cinleriyle devleti ele geçirememiş olmasına şükretmek de işleri yoluna koymaya yetmez. Umut için hukuk gerek. Hukuk için demokrasi...