Etliye sütlüye karışmaması tembih edilmiş, başını kuma gömmüş insanlar ile dolu üniversite. Bu arada “Uzmanlaşma şart!” düsturuyla gaz verilen benim neslimin de önemli bir kısmı tek yönlü oldu. Şimdiyse tek yönlü olmak en fecisi. Onun için ilgilendiğiniz konulardaki parlak birkaç hocayı tespit edip, onlardan bilgi kapma işi de yine size düşüyor

Üniversite de bir yere kadar

İlker Birbil - Sabancı Üniversitesi ve BolBilim.com

Tercihler için son üç gün arkadaşlar. Listelerinizi çoktan yapmışsınızdır. Kampüs gezmelerinden içinize fenalık geldi mi? Eh, o kadar olacak. Öyle ya da böyle heyecanlı günler. Bol şanslar.


Akıl sağlığı yerinde her birey gibi sizler de tanıtımlarda anlatılanların biraz abartılı olduğunu düşünmüşsünüzdür herhalde. Ne dedilerse ikiye (üçe?) bölerseniz, o üniversite hakkında gerçeğe yakın bir fikriniz olabilir. Mesela o tanıtımlara göre biz hocalar bir tatil köyünde çalışıyor olmalıyız. Laboratuvarlar zaten NASA ile yarışıyor. Dersleri de doğrudan bulutların üstünde yapıyoruz. Şırıl şırıl mutluluk akıyor sınıflardan.

Hiç de öyle bir şey olmuyor. Bildiğin dersler işte. Eğlencelisi var; sıkıcısı var. Ödevdi, projeydi derken rahat vermiyoruz. Aman zor gözükmesin, aman ürkmeyesiniz diye allayıp pullayacak değilim. Evet, kazık dersler var. Ürkecekseniz de şimdi ürkün ve çalışmaya hazırlıklı gelin. Dişli olun. Sağlam durun.

İş başa düşer
Dedim ya, üniversitelerin hali doğru dürüst anlatılmıyor. Her bölümde parlak akademisyenler olduğu gibi, pespaye hocalar olduğunu da bilmelisiniz. Onun için kendinizi yetiştirme sorumluluğunu sadece üniversiteye havale edemezsiniz. Yazık olur size.

Haklarını yemeyeyim. Üniversiteler de dünyadaki yeniliklere ayak uydurmaya çalışıyorlar. Fakat üniversite sağlamcıdır; ağırdan alır. Hâl böyle olunca pek çok bölüm hızla ilerleyen alanlara yer açmakta güçlük çekiyor. Bunun eleştirilecek bir yanı olabilir. Öte yandan her yeni konuya atlayıp, müfredatı çorbaya çevirme tehlikesini de göz ardı edemiyorlar. Çünkü işin ucunda iyi giden bir şeyi bozmak da var. Üniversitelerin mevcut hali düşünüldüğünde, söz konusu muhafaza endişesi takdir dahi edilebilir.

O zaman iş size düşüyor. Gözünüz açık olsun. Örneğin hepimize deli gömleği gibi giydirilen fenci-sosyalci ayrımının hızla yok olduğunun farkında mısınız? Uzun bir süredir birkaç disiplinin konularını birleştirenler diğerleri arasında sivriliyor. İstatistik bilen siyaset bilimcisine, sosyolojiden anlayan inşaat mühendisine ihtiyaç var. Birçok üniversite disiplinler arası çalışmaları öne çıkarmaya çalışsa da, pratikte bu çabanın karşılığı yeterli düzeyde değil. Üniversitenin değişmesini bekleyecek vaktiniz yok. Siz değişin. Hoş ne yaparsanız yapın, üniversitede zaten değişeceksiniz. Bari yönünü siz belirleyin.

Bu noktada size rol model olacak hoca sayısının da çok fazla olmadığını hesaba katın derim. Hocaların arasında ağır ders yükü altında ezilenler, yükselme baskısı ile nefes alamayanlar çok. Entelektüellik uzun yıllardan beri yerden yere vuruldu. Etliye sütlüye karışmaması tembih edilmiş, başını kuma gömmüş insanlar ile dolu üniversite. Bu arada “Uzmanlaşma şart!” düsturuyla gaz verilen benim neslimin de önemli bir kısmı tek yönlü oldu. Şimdiyse tek yönlü olmak en fecisi. Onun için ilgilendiğiniz konulardaki parlak birkaç hocayı tespit edip, onlardan bilgi kapma işi de yine size düşüyor.

Bitiklerin muazzam kütle çekimi
Derslere girin. Çok saçma bir cümle gibi mi gözüktü? Gözükmesin. Tekrar ediyorum; derslere girin. Sınıflarda derslere devam çok kötü durumda. Yoklama alarak sayıları artırmaya çalışan hocalar var ama nafile çaba. Sınıf mevcudunun dörtte birini içeride zor tutuyoruz. Oysa derslere girince hem dersleri tamamlamak kolaylaşıyor, hem de hocaları tanıyorsunuz.

Neden derslikler boş derseniz, bir teorim şu: Sınıfların dışında her yıl hızla artan bir öğrenci grubu var. Kara delik gibi büyüyorlar. Büyüdükçe de kütle çekim kuvvetleri artıyor ve yeni gelenleri yutuyorlar. Bu grup, dersliklere güvenli bir mesafeden üniversiteyi bitirmeyi umuyor. Hayır o seviyede kalsalar iyi, bir de kolay ve zor diye sınıflayıp yeni gelenlere ders tavsiye ediyorlar. Sekiz yıldır okuyor ama akıl veriyor. Akıl... veriyor... Almayın.

Tamam tamam, okul ismi önemli. Diyelim o okullardan birine giremediniz. Ne olmuş yani? Bir şey değişmeyeceğine göre sızlanmayı kesip kolları sıvayın. Diğerlerinin çok bilmişliğine ya da vitrin goygoyuna yenilirseniz size çıkış yok. Üniversite de bir yere kadar.