Geçen hafta üniversite giriş sınavı sonuçları açıklandı ve ortalamaların düşüklüğü gündem oldu. Genel belleksizliğin bir yansıması olsa gerek sanki sonuçlar sadece 2018’de düşükmüş gibi bir algı oluştuğunu görünce sandıkları açıp bir bakalım dedim.

Tüm testten ve alan testlerinden alınan sonuçlar, yani ortalama doğru yanıtlama sayıları son beş yılda da pek değişmemiş son on yılda da. Ancak son 16 yılda aşağıya doğru değişmiş. 2002 yılı sınavında, ortalama olarak, Türkçe sorularının yüzde 44’ünü doğru yanıtlanırken bu 2018 sınavında yüzde 40’a düşmüş. Türkçe genel olarak yıllar boyunca ortalama doğru sayısının en yüksek olduğu alan.

Matematik ve Fen Bilimleri ortalamaları da yerinde saymış ve maalesef yerinde sayılan yer çok aşağıda bir yer. 2002’de yüzde 20 olan Matematik ortalaması 2018’de yüzde 14’e inmiş. Sosyal Bilimler’de önemli bir değişiklik olmazken Fen Bilimleri ortalaması yüzde 10’dan 14’e çıkmış. Bu herhalde çok belgesel izlemeye bağlı bir iyileşme!

Yabancı dil testlerinde ortalama doğru sayıları ise tamamen çökmüş. 2002 yılında Almanca, Fransızca ve İngilizce ortalamaları sırasıyla yüzde 56, 71 ve 58 iken 2018’de yüzde 39, 37 ve 31’e düşmüş. Yeni eklenen Rusça ve Arapça ortalamaları da bunlardan parlak değil. Bunun da arkasında son 16 yıla damgasını vuran ‘van münüt’ ve ‘stratejik serinlik’ eksenli dış politikanın bir etkisi olmuş olabilir. Netekim ‘onlar bizim dilimizi öğrensin’!
Bizim buralarda üniversite testlerinin muadili ‘A Levels’ dediğimiz sınavlar. Son 30 yılda en yüksek not alanların, yani A ve yıldızlı A alanların oranı az bir düşüşe karşın yüzde 25’in üzerinde seyretmiş. Geçer not alanların oranı ise yüzde 98 dolayında seyrediyor. Bu sistemde yıldızlı A yüz üzerinden 80’e karşılık gelirken, en düşük geçer not olan E ise yüzde 40-49 aralığına karşılık geliyor.

En yüksek not kategorisi en gözde üniversitelere girmek için belirleyici olduğundan daha çok dikkat çekiyor. Bu en yüksek not grubundaki düşme ortalama olarak 27 düzeyinden yüzde 25 düzeyine inerken bazı alanlarda düşüşün daha büyük olduğu görülüyor. Örneğin iletişim alanında A ve yıldızlı A alanların oranı yüzde 19’dan yüzde 12’ye düşmüş.

İleri Matematik ve Temel Matematik alanlarında ise öğrencilerin yarısı A veya yıldızlı A almış yani yüz üzerinden 70 veya daha yüksek not almış. 2000’lerin başından bu yana da özellikle Matematik gibi alanlarda yüksek başarı oranı yüzde 30’lardan 40’lara ve 50’lere çıkmış.

Yanlış anlaşılmasın A levels iyidir falan demiyorum. Ama kıyaslanabilecek bir örnek. Yoksa A levels içinde bir dizi eleştiri getiriliyor. Örneğin Almanya’daki bitirme sınavlarının daha zor olduğu söyleniyor. Bu sınavların sonuçlarının bilgi ve öğrenmeden ziyade test tekniğiyle ilişkili olduğu da ileri sürülüyor. Ancak bu iki eleştiri sanırım başka her ülkedeki sınavlar için ileri sürülebilir.

Peki Türkiye’de eğitimle ilgili bir sorun olmadığını söyleyebilir miyiz? Korkarım ki söyleyemeyiz. Öğrenmenin ve bilginin her düzeyde hızla değersizleştirildiği bir ortamda üniversitelere girmek isteyen öğrencilerin test sonuçlarının başarısızlığın tarifinden de aşağıda çıkmasına şaşırmamak gerek.

Üniversitelerin siyaset sultası altında hızla çoraklaştığı, çeşitli bahanelerle iyi veya kötü akademisyenlerin işen atıldığı, öğretim üyesi kadrolarının ahbap çavuş ilişkileri üzerinden doldurulduğu, akademisyenlerin dedikodu ve bilumum fesatlığa ayırdıkları vaktin yüzde birini bile bilimsel çalışmaya ayırmadığı, ‘proceci’ kadroların payelendiği üniversitelerin yeni öğrencilerinin ahvalinin başarı durumunun yerlerde sürünüyor olması şaşırtıcı değil.

Asıl mesele ise uzun süredir yıpranan ve gerileyen üniversitelerin anlamlı bilim üreten kurumlar ve mekanlar haline gelmesi için çaba harcanacağı yönünde işaretlerin yokluğu. Darbe sonrası Türkiye üniversiteleri bir başka darbe öncesine göre çok daha gerilemiş durumda.

İyi haftalar ve bol şanslar.