Üniversite mezunu ev gençleri: Yaşam biçimimiz değişti
Üniversite mezunu ev gençlerinin yüzde 87.3'ü işsiz olmasını önemli mevkide tanıdıklarının bulunmamasına bağlıyor. İki yıldır iş arayan Ezgi Aslan, “Uyku düzenime kadar her şey değişti. Sonuçta 25 yaşına gelmiş birinin işinin olmaması gerçekten yıpratıcı” diyor. Sosyal psikolog Prof. Dr. Melek Göregenli, ‘fark yaratacaksın, orantısız zekân olacak’ gibi kavramlarla sonsuz rekabet ortamında tüm araçların meşru görüldüğü bir hayatta kalma rehberinden bahsediyor ve ekliyor: Hayatta katılabilirsen…
Filiz Gazi
Yakın geleceğin nasıl olacağının en büyük belirleyicisi en çok da bugünün gençlerinin nasıl olduğuyla ilgili. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2020 yılı verilerine göre Türkiye'de 15-19 yaş arası gençlerin yüzde 17'si; 19-24 yaş arası gençlerin de yüzde 33,3'ü ne istihdam ne eğitimde yer alıyor. Bu verilerle Türkiye, Kosta Rika ve Kolombiya’dan sonra geliyor. Yine TÜİK verilerine göre, son 11 yılda üniversite mezunlarının oranı yüzde 5,5'ten yüzde 13,9'a yükselerek, 10 milyon 304 bin oldu.
YÜZDE 65’İ BİR SENEDİR İŞ ARIYOR
Verilerin ortaya koyduğu tabloyla birlikte “Üniversite mezunu ev gençleri” tanımı literatüre girmiş oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki İstanbul Planlama Ajansı'na bağlı İstatistik Ofisi, ‘Üniversite Mezunu Ev Gençleri' araştırması kapsamında 8-22 Nisan 2021'de yaşları 25-34 arasında değişen 402 gençle telefonla görüşerek bir anket gerçekleştirdi. Buna göre mezun olan öğrencilerin yüzde 89.6'sı lisans, yüzde 10.2'si yüksek lisans, yüzde 0.2'si doktoralı. Yüzde 87.3'ü işsiz olmasını önemli mevkide tanıdıklarının bulunmamasına bağlıyor. Yüzde 65.7'si bir seneden uzun süredir iş arıyor. Yüzde 54.2'si en az dört yıl ve öncesinde mezun oldu. Çalışmaya başlamak isteyen gençlerin yüzde 76.2'si önümüzdeki beş yıl içerisinde hedefini gerçekleştiremeyeceğini düşünüyor. Yüzde 73.8'i çalışmadığı için kendisini ailesine karşı mahcup hissediyor. Yüzde 58.6'sı okuduğu bölümle alakalı iş bulamadığını söylüyor. Yüzde 84.6'sı yurt dışında çalışmak istiyor. Yüzde 54'ü iş bulmak, yüzde 15.9'u boş kalmamak için yüksek lisans yaptığını ifade ediyor.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Şubat 2021’de Rize'de Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’ndeki fakülte ek bina açılışındaki konuşmada “Üniversite sayımızı 77’den 207’ye, öğrenci sayımızı bir milyondan, Almanya’dan çok çok ilerdeyiz onu söyleyeyim, Merkel’e 8 milyon 400 bin üniversite gençliğimiz var deyince öyle bir şaşırdı” demişti. Ancak, ilgili veriler açılan üniversitelerin eğitime ve istihdama katkı sağlamadığını gösteriyor.
Şehrin ortasında, nerdeyse mahalle aralarında açılan üniversiteler dışında taşrada da birçok üniversite, bölüm açılmasına rağmen öğrencilerin buraları tercih etmediği görülüyor. Bunun en büyük sebebi iş bulamayacaklarını düşünmeleri. Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) yerleştirme sonuçlarına göre 169 bölüm kimse tarafından tercih edilmedi. Mühendislik bölümlerinde boş kalan bölümler ise oldukça fazla. Mimarlık bölümü ise az tercih edilen ya da tercih edilmeyen bölümler arasında yer alıyor. Moleküler biyoloji ve genetik ise hiç kimsenin tercih etmediği bölümler arasında. Adıyaman, Amasya, Iğdır, Ardahan gibi Anadolu illerindeki üniversitelerde ise çok fazla bölümün boş kaldığı biliniyor. Toplamda ise boş kalan kontenjan sayısı ise 195 bin 304.
SÜREKLİ EVDE OLMAK LÜMPENLEŞTİRİYOR
Ezgi Aslan, 2020 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset ve Uluslarası İlişkiler bölümünden mezun oldu. İki yıldır iş aradığı bu süreci şu sözlerle anlatıyor:
“Uyku düzenime kadar her şey değişti. Zaten evde olunca yatma kalkma saati olmuyor. Evde vakit geçirmek biraz lümpenlik haline gelmeye başladı. Çünkü tembelleşmeye itiyor. Nasılsa her gün boşsun diye bir süre sonra koyveriyorsun, hiçbir şey yapmamaya başlıyorsun. Ailemle yaşıyorum. Onlar her ne kadar bunu bunu dile getirmeselerde üstümde baskı hissediyorum. Sonuçta 25 yaşına gelmiş birinin işinin olmaması gerçekten yıpratıcı. Çözümü yurt dışında aramak istemiyorum. Geldiğimiz durum iktidarın politikalarıyla ilgili. Değiştirmek için mücadele etmek istiyorum.”
“Gençler iş beğenmiyor deniliyor ama temel ihtiyaçları karşılamayacak derecede teklif edilen maaşlar ortada. Bir diğeri de kendi uzmanlaştığı alan dışında iş teklif ediliyor. Benden gönüllü stajyer avukat olmam istendi. İş artık benim için kariyer anlamına gelmiyor. Sadece temel ihtiyaçlarımı karşılamak, geçimimi sağlamak, tatile çıkabilmek gibi artık ‘lüks’ kalabilecek isteklerimi karşılamak istiyorum.”
ÜÇ KİŞİLİK İŞ YAPIYORDUM
İrem Tonbul, 24 yaşında. Bahçeşehir Üniversitesi Yeni Medya bölümünden 2020 yılında mezun oldu. Şimdilerde o da evde. Ne yapıyorsun dediğimde “Kendime vakit ayırıyorum” diyor. 3 ay önce çalıştığı iş yerinde 3 bin TL maaş aldığını, gecesi gündüzü olmadan çalıştığını şu sözlerle anlatıyor. “İşten ayrıldıktan sonra benim yerime üç kişi aldılar. Ordan hesap edin, o maaşa üç kişilik iş yapıyordum.”
“Bir yıl kadar yapımcı olarak reklam ajansında çalıştım. Gece yarısı eve gelebiliyordum. Asgari ücretle başlamıştım sonra da 3 bin TL verdiler. Sadece yapımcılık da değil sosyal medya uzmanlığı da yapıyordum. İşten ayrıldıktan sonra benim yerime üç kişi aldılar. Ordan hesap edin, üç kişilik iş yapıyordum. Üç aydır çalışmıyorum. Şimdi kendime vakit ayırıyorum. Ailemle, arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. İş görüşmelerinde okuduğum bölümün değeri olmadığını, çalıştığım işlerin bir öneminin olmadığını görüyorum. Arkadaşlarımla her buluştuğumda bu ülkede ne yapacağımızı konuşuyoruz. Yemek yesek, bir kahve dahi içsek bunu sorgular hale geldik ki bunlar asla lüks değil.”
İMAJ, GERÇEKLİĞİ PERDELİYOR
Sosyal psikoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Melek Göregenli, işsizliğin alt sınıflardaki gençler için çok daha erken dönemlerde bir aile ve adeta sosyal bağlam kaderi gibi aşina olunan bir gerçeklik olduğunu söyleyerek anlatıyor:
“Kapitalizm, klasik anlamda liberal bir yaşam ilkesi olarak, çaba-kazanç nedenselliğine dayalı olarak sürdürülebilirliğini sağlar; ‘çalışan kazanır, elması kızarır’; yeterince iyiysen mutlaka bir yer edinirsin bu hayatta. Yeni hayatta, bunlara yeni kavramlar eklendi: ‘Fark yaratacaksın, orantısız zekân olacak’ gibi sonsuz rekabette tüm araçların meşru görüldüğü bir hayatta kalma rehberi, hayata katılabilirsen…”
Göregenli, işsiz gençlerin gelecekte toplumun sosyo-politik yapısını nasıl etkileyecekler sorusunu şöyle yanıtlıyor:
“Bu yeni hayat, hepimize, en çok da gençlere ne bugünümüzü ne de geleceğimizi kontrol edemeyeceğimize, gelecek ve başka bir dünya hayali kurmanın irrasyonelliğine ve eğer bir ‘iyi gelecek’ varsa bunun bireysel olarak ‘biricik’ bir performansla mümkün olduğunu vazediyor. İnsanın kendini üretme süreci, gerçek bir emek-üretim ilişkisinden giderek kopuyor, dönüşüyor, imaj, hiç olmadığı kadar gerçekliği perdeliyor. Hepimiz için daha iyi bir gelecek kuracaklar, bunu gözlemliyorum demek isterdim ama bir sosyal psikolog olarak biliyorum ki, hayatta kalmak insanın en temel güdüsüdür ve eğer bunun ancak kolektif olarak başarılabileceğini görebilirsek hep beraber, yeniden bir gelecek hayali ve tasavvuru kurabileceğiz. Gençlere, işli ya da işsiz, bütün bir dünyanın sorumluluğunu yüklemek içime sinmiyor.”
GÜÇLÜ OLANA YÖNELİYORLAR
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri bölümünden Rıfat Okçabol, ülkenin sosyo-ekonomik manzarasının gençler açısından sonuçlarına dikkat çekiyor:
“Bir sonucu pasif bir nesil üretiyor. Bir diğer sonucu ise bir kısım gencin güçlü olana yönelmesine neden oluyor. Çünkü güçlü olan çift maaş alıyor, istediği vakit, istediği konumda iş buluyor. Şu iki sonuç gençleri kendilerine, topluma yabancılaştırıyor. Üçüncü sonucu ise gençler 1968, 1978 kuşağının tersine yurt dışına gitmek istiyorlar. Tüm bunlar yurtsever, toplum ve kendileri için çalışma, üretme duygusunu yok ediyor.”
“Örneğin Eğitim Fakültelerinden mezun olan öğretmenlerin laik, bilimsel karşıtı sendikalara toplam üye sayısı 650 bine yaklaşmış durumda. Laik, bilimsel, kamusal eğitimi savunan sendikaların üye sayısı ise 130 binlerde. 650 bin üyenin hepsi elbette bilime, laikliğe karşı değil ama güncel durumu kurtarmak için oraya gidiyor.”
“Yine başka bir örnek TÜİK’te gerçek rakamlar paylaşılmıyor, gerçek verileri paylaşmayan kişi uzman olamaz. Ancak partizan olur. AKP, ekonomiden tarıma bunca yıldır uzmanlardan görüş almayı tercih etmiş olsaydı gençler de uzmanlaşmayı tercih edebilirdi. Hem ülkeye hem gençlere yazık ediyoruz.”