Üniversiteli gençliğin evrensel sayılabilecek bir özelliği toplumsal sorunlar ve adaletsizliğe kendi dışındaki kesimler adına da duyarlı olmasıdır. Bu nedenle onlar sokaklara çıktığında gözler genellikle gençliğin kendi sorunlarına değil daha büyük bir toplumsal alana ve sorunlarına çevrilir. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki rektör ataması sonrasında yaşanan süreçte de aynı şey oluyor; gündeme üniversite gençliğinin başkaldırısı damgasını vuruyor ve bütün şiddete karşın taviz vermeyen bu duruşun sahibi gençliğe iktidar çevreleri şeytanlaştırarak, bazı muhalif kesimler ise kutsayarak bakıyor. Günün sonunda gençliğin yaktığı ateş kendi sorunları dışında her şeye ışık tutuyor; mesele hızla bir rejim sorunu olarak algılanıp, taraflar oluşurken, bu büyük algıdan üniversite gençliğinin kendisine, içinde bulunduğu koşullara ve sorunlara yer kalmıyor!

Oysa üniversite gençliği, son yıllarda belki de hiçbir dönemde karşı karşıya olmadığı büyüklükte sorunlarla karşı karşıya. Çeşitli alanlarda biriken bu sorunları iki grupta toplayabileceğimizi düşünüyorum. Birinci alandaki sorunlar maddi koşullara işaret ediyor. Gençliğin dikkate değer bir bölümü, iyi bir üniversiteye girmesini, girdiğinde eğitimini ve yaşamını sürdürmesini ve mezun olduğunda da eğitimine karşılık gelebilecek bir iş ve gelir elde etmesini sağlayacak koşullara sahip değil! Bu kesim giderek de genişliyor. Bunu üzerinde oynanan istatistiklere değil, Türkiye’nin iyi denilen bir üniversitesinde tanıdığım gençlere bakarak söylüyorum. Kantinde çay içmekten ya da fotokopi çektirmekten kaçınarak ayın sonunu getirme stratejisi üniversite sonrası işsiz yaşama geçişi kolaylaştırıyor olabilir! Ama bu olumsuzluklar üniversiteyi de üniversite olmaktan çıkarıyor.

Öte yandan üniversite gençliğinin manevi-düşünsel alanda biriken sorunları hiç de maddi sorunlarından geri kalır değil! Bugün gençlik kendisini otantik biçimde gerçekleştirebileceği özgürlük-özerklik ortamının uzağına hiçbir dönemde olmadığı kadar düşmüş bulunuyor. Geçmişte bu tür bir dünya olarak görülen üniversiteler artık gençlere böyle bir vaatte bulunmanın çok uzağındalar. Dolayısıyla ne geldikleri toplumsal ortam, ne üniversite ortamı, ne de sonrası, gençliğe otantik bir yaşam kurabilecekleri ya da yaşamlarına ilişkin özgür kararlar alabilecekleri bir dünya vadediyor.

Dolayısıyla iktidar çevreleri haklı, üniversite gençliğinin gösterdiği tepkinin gerisinde salt bir rektör ataması meselesi yok, Gezi Parkı da sadece bir parkın tahrip edilmesi meselesi değildi! Öğrenciler, hem kendilerinin hem de benzerlik kurdukları kesimlerin dağ gibi biriken maddi ve manevi-düşünsel sorunlarına tepki duyuyorlar. Rektörlerin üniversitelerine tepeden atanmasıyla, kendi yaşamlarına yukardan yapılan sayısız olumsuz müdahale arasında benzerlik kurduklarından da şüpheniz olmasın!

Öğrenciler dağ gibi sorunların altında ezilirken, bu sorunları anlaması gereken iktidar çevreleri, kolay yola kaçıp öğrencileri şeytanlaştırmayı seçiyor; mesele rejimin ve devletin bekası haline getiriliyor. Başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere muhalif cephelerde de üniversite gençliğini anlama konusunda sorunlar var. “Üniversite gençliğinin yaptıkları bize ne kadar uyuyor” mantığının hızla terkedilip, “bizim yaklaşımımız gençliğin sorun ve beklentilerine ne derece uyuyor” sorusuna odaklanmayı acilen gerektiren bir durumla karşı karşıyayız.

Gençlik başta da belirttiğim gibi, her zaman kendi gerçekliğinin ötesinde ahlaki ve siyasi bir duruş sergileme eğilimindedir. Bu duruş, gençliğin kendi sorunlarını genellikle hak ettiği ağırlıkta seslendirememesine yol açıyor. Tam da bu nedenle kendisini yeterince düşünmeyen bu özel kesimin içinde bulunduğu olumsuzlukların altını çizme ihtiyacı duydum. Gezi’de (üniversiteli) gençlik baş kaldırdığında ortada ciddi bir ekonomik kriz yoktu. Bugün geldiğimiz noktada üniversite gençliğinin bugünü kadar, geleceğini de soru işareti haline getiren bir ekonomik krizle de karşı karşıyayız. O yüzden iktidar ve muhalefetiyle siyasal alanın, sadece üniversiteli gençliğin iyiliği için değil, kendi geleceği açısından da bu kesimin karşı karşıya olduğu olumsuz koşulları iyi anlaması gerekiyor.

Büyüklerimizin bilgisine...