Üniversite öğrencilerinden emniyetin kendilerine yaklaşımını eleştiren çok sayıda ileti alıyoruz. Türkiye birçok önemli değişikliğe sahne olurken, bir tek şey uzun süre değişmeyecek gibi görünüyor...

Üniversite öğrencilerinden emniyetin kendilerine yaklaşımını eleştiren çok sayıda ileti alıyoruz. Türkiye birçok önemli değişikliğe sahne olurken, bir tek şey uzun süre değişmeyecek gibi görünüyor: Polisin, özellikle sol görüşlü üniversite öğrencilerine ve kamu emekçilerine yönelik acımasız tutumu. Türkiye'de İçişleri Bakanları, Milli Eğitim Bakanları değişir, ama bu görüntüler değişmez. Eylemlerde olaylar çok büyürse "hak arama böyle olmaz" tadında demeçler verilir. Eğitim Sen üyelerine yapılan saldırı gibi, polis aşırı sertlik gösterirse "soruşturmalar" açılır. Soruşturma açıldığı duyurulur da, soruşturmanın sonucundan kimse haberdar edilmez. Çünkü öyle bir sonuç yoktur.

Üniversitelerde içten içe kaynamalar yaşanıyor. Belli ki, AB sürecinde ideolojik ayrışmalar keskinleşecek. Bu, daha büyük kavgalara neden olabilir. İstanbul'da, Çanakkale'de, Ankara'da bazı üniversitelerde öğrenciler dertli. Anlamsız nedenlerden kavgaların çıktığını ve polisin olayları yatıştırmak yerine daha da büyütecek işler yaptığını söylüyorlar.

Üniversite öğrencileri arasında yaşanan olayların büyük bölümü, bazı grupların diğer öğrencilerin yaşam alanlarına "müdahale" etmesi nedeniyle çıkıyor.Üniversiteye satırla, silahla gelen öğrenciler var. Bu kavgaların ardından emniyet güçleri üniversiteye gelip, bazı grupları toplu biçimde gözaltına alıp, bazılarını serbest bırakınca, olaylar daha da büyüyor. Sol görüşlü öğrenciler kendilerine saldıranların serbest bırakıldığını, gözaltına alınanların da hep kendileri olduğunu söylüyorlar. Gazeteci kimliğimizle kavgaları izlediğimizde bu yanlı tutuma tanık oluyoruz.
İdeolojik saflaşmalarda kimin haklı, kimin haksız olduğunu bir yana bırakıyoruz. Bizim korkumuz; daha köklü önlem alınmaması durumunda, önümüzdeki süreçte üniversitelerden tatsız haberlerin gelmesi. Sağduyulu öğrencilere ve emniyete büyük görev düşüyor. Üniversite kampuslarına satırların, silahların, bıçakların girmesine engel olunması gerekiyor.
Bazı üniversiteler olayı daha da ileri götürüp emniyetle işbirliği yapıyorlar. Kavgaya karışan öğrencilerden bazıları emniyet tarafından "seçiliyor." Bundan sonra da üniversitelerden öğrencilere yazı gidiyor: Lütfen emniyete gidiniz! Buna izin vermek, üniversitede huzur ortamı yaratmak değil, huzursuzluk çıkarmaktır.

Henüz vakit varken yaklaşan tehlikeye karşı önlem alınması gerek: Eğer üniversitelerde bir takım gruplar kendilerini her şeyi yapacak kadar özgür hissederlerse, kapandı zannedilen defterlere yeni kan damlaları düşer. Emniyetin yanlı tutumu sürdükçe, üniversitelerdeki bazı öğrencilerin adalet duyguları biraz daha yok oluyor. Kavgayı bitirmesi gereken emniyet, müdahale tarzının bir sonraki kavganın fitili olabileceğini hesaplamalı…
Üst siyasi oluşumlar da gençlere sahip çıkmalılar. Tartışmaların şiddete dönüşmemesi için neler yapılabileceğini değerlendirmeliler. MHP, ÖDP, SP. EMEP, ya da başka bir parti; adının şu ya da bu olması önemli değil. Herkes üzerine düşeni yapmalı.

"Karşı" tarafın "haksız" olması önemli değil.
Cansız bir bedenin haklı olması neyi değiştirir ki?