Sokak başı adına “üniversite” denilen mekânların açılmasıyla doğru orantılı olarak yüzlerce kıymetli akademisyen eğitimden, öğrencilerinden uzaklaştırılıyor bu ülkede. Memleket iyice tuhaf-iye dükkânına döndü

Üniversiteliye mektup

TUĞÇE ISIYEL / tugceisiyel@gmail.com
Psikoterapist

Sevgili Üniversiteli Arkadaşım,

Çözdüğün yüzlerce sorunun, ezberlediğin bir yığın bilginin, uykusuz kaldığın gecelerin, hayata dair ertelediğin bir yığın şeyin, kısacası büyük bir özverinin neticesinde diğerlerine fark atarak(!) sonunda üniversite sınavını kazandın. Tebrik ederim. Umarım dilediğin bölümü kazanan şanslılardansındır. Değilsen de üzülme bu mektup belki başka bir pencere açmana vesile olur.

Madem üniversiteye kapak attın artık derin bir nefes alabileceğini düşünüyor olabilirsin. Ancak belirtmek isterim ki bu baya kısa süreli derin bir nefes olacak. Zorlukların, mücadelen bitti sanma çünkü daha yeni başlıyorsun.

Aramıza hoşgeldin. Yediğine, içtiğine, giydiğine, okuduğuna, düşündüğüne, konuştuğuna her zamankinden daha fazla dikkat etmen gerekiyor bu süreçte. Üniversiteye geldiğinde hep daha özgür olacağına inandın ya, bunu söylemeyi istemezdim ama hiç de öyle olmayacak sevgili dostum. Ve bunu elde edebilmek için de büyük bir çaba göstermen gerekecek. Tıpkı sen doğmadan önce de gösterildiği gibi. Gerçi sen zaten biliyorsundur bu memlekette neler olup bittiğini, ağabeylerinin ablalarının o üniversite koridorlarında vakti zamanında ne mücadeleler verdiğini, neler yaşadığını... Oradan kimlerin geçtiğini, ne oyunların döndüğünü, hangi büyük fikirlerin ayaklar altında ezilmeye çalışıldığını, hangilerinin dipdiri ayakta kaldığını vs...

Ha bunlar elbette bitmedi, hâlâ devam ediyor. Sen de bu mücadelenin aktif bir parçası olursun, olmazsın bu sana kalmış. Ama bu yaşananları hiç unutma olur mu, hep hatırla. Hatırla ki kalbin genişlesin, çiçeklensin.

Şimdi sana söylemek istiyorum ki “üniversite” denilen şey her zamankinden daha çok yok şimdi. Barış adına, özgürlük adına, bilim adına kalem oynatanlar bir süredir ders veremiyor kürsülerde. Birçok yer bomboş kaldı. Hâlâ bir avuç hocamız sözünü, kalemini sürdürmeye devam ediyor ama onlar da hangi birinize yetsin ki. Belki onların öğrencisi olan şanslı azınlıktasındır. Eğer öyleyse o hocalarının peşinden ayrılma, kıymetini bil onların.

Sokak başı adına “üniversite” denilen mekânların açılmasıyla doğru orantılı olarak yüzlerce kıymetli akademisyen eğitimden, öğrencilerinden uzaklaştırılıyor bu ülkede. Memleket iyice tuhaf-iye dükkanına döndü. Ne ararsan var. Şimdi sen bunları bilerek her zamankinden daha fazla güvenmelisin cahilliğine ve gençliğine. Bilginin, eleştirel düşünmenin, özgürlüğün peşinden her zamankinden daha fazla koşmalısın. Seni ısrarla bezdirmeye çalışacaklar ama yılmamalısın.

Hep okumalıydın ama şimdi her zamankinden daha çok okumalısın.

Kendini okumalısın, doğayı okumalısın, insanı okumalısın.

Şiiri, edebiyat klasiklerini, felsefeyi, psikolojiyi, tarihi saymıyorum bile. Bir şekilde bu platformda yazılan bu mektupta buluştuysak onları zaten okuduğunu, okuyor olduğunu var sayıyorum.

Bambaşka siyasi, dini, felsefi görüşlere sahip çok kıymetli insanlar geçti bu dünyadan. Onların yazıp çizdiklerine bir şekilde ulaşmalısın. Varsa önyargılarını bir kenara bırakıp onları anlamaya çalışmalısın. Anlamaya çalışmalısın ki neyi isteyip neyi istemediğine, neyi savunup neyi savunmadığına karar veresin.

Lütfen üniversiteye bel bağlama.

Nasıl ki bedenimizin çok çeşitli vitaminlere ihtiyacı var, nasıl sadece c vitaminiyle yaşayamıyorsak, zihnimizin de çok yönlü beslenmeye ihtiyacı var. Farklı disiplinlerle beslemeye çalış onu. Film izle, çok harika festivaller oluyor artık, onları takip et. Sergi gez bol bol. Ne kadar oluyorsa o kadar gez. Tiyatrolara git. Bienalleri es geçme. Söyleşilere katıl. Hepsi öyle pahalı şeyler değil merak etme, bütçene uyanları da elbet bulacaksın. “Öğrenci indirimi” denilen şey bazen öyle işe yarıyor ki.

Üniversite dışında da kendini geliştirebileceğin çok güzel yerler var artık. Bazı krizlerden fırsatlar doğuyor. Mesela Kocaeli Dayanışma Akademisi bunlardan en taze olanı sayılabilir. Bunun dışında çok çeşitli atölyeler açılıyor, akademiler kuruluyor. Vakıf gibi vakıflar hâlâ bir yerlerde duruyor. Orada seminerler düzenleyen, çalışmalar yapan, gönüllü faaliyetler yürüten çok kıymetli insanlar var. Onlarla temas kur(Şimdi ben buradan reklam yapmayayım ama destek istersen mutlaka yaz bana, sayfada mail adresim var nasılsa). İlgini çekecek bir şey mutlaka bulacaksın buralarda. Zaman yoksunluğu ise biliyorsun ki bir tür illüzyon, eğer istersen bunlara illa ki zaman yaratırsın. Yaratmalısın da.

İlgilerini keşfet, istediğin bölümü kazanamamış olabilirsin. Ancak ilgini çeken alanlarda her zaman kendini geliştirme fırsatın var unutma bunu. Üniversite dediğimiz şey artık zorla yaşatmaya çalıştığımız bir kavram ne yazık ki. Bunu bilerek devam et olur mu?

Kendini bil, kendini bildikçe ötekini de bileceksin, hayatı da... Aslolan da bu zaten.

Lütfen kendini kapatma, adına “üniversite” denilen o havasız mekânlara. Çık dışarı. Nolur çık biraz dışarı.

Israrla bilmeni isterim ki; sen üniversiteyi kazandın diye veya üniversiteden mezun oldun diye kuş kondurmayacaklar başına canım kardeşim. Hatta başına sürekli kuşlar pisleyecek. Ama o kuşlar kötü niyetli olduklarından değil, kafanı gökyüzüne çevir de bir bak diye yapacaklar bunu.

Gökyüzüne bak da umudunu kaybetme diye.

Yolun açık olsun.

Yoluna kuşlar konsun.