Google Play Store
App Store

Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nı “Unkapanı-Bitmeyen Masal” ismiyle beyazperdeye aktaran yönetmen Belet, “Türkiye’nin son 50 yılının çok büyük sosyolojik çıkarımlarına sahne olmuş bir yer burası” diyor.

Unkapanı masalı meğer bitmemiş

IŞIL ÇALIŞKAN

Bir zamanlar bağını bahçesini satanların sanatçı olmak için büyük umutlarla kapısını çaldığı Unkapanı Plakçılar Çarşısı, bir masal dünyası gibi yok olma noktasına geldi. Eskiden “Ünlü Fabrikası” olarak anılan mekâna gidenler, artık kiralık-satılık dükkân ilanları ve sararmış albüm afişleriyle karşılaşıyor. Yönetmen Tayfun Belet de Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nın bu hâlini belgesel hâline getirdi. "Unkapanı-Bitmeyen Masal" adlı dokümanter eser, umutlarını bir mekâna bağlayan, bitti denilen masalın sahnesini terk etmeyen ve bu uğurda kendi masallarını uyduran insanların trajikomik hikâyesini anlatıyor. Dükkân sahipleri, şarkıcılar, bestecilerin hikâyesi… Belet ile Unkapanı-Bitmeyen Masal’ı konuştuk.

Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nı beyazperdeye aktarma düşüncesinin nasıl oluştuğunu sorduğumuz Belet, babasının kasetlerinin üzerinde yazan Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nın önünden defalarca geçtiğini ancak bir gün “Sahi ne oldu Unkapanı’na?” deyip kapısından içeri girmesiyle başladığını söylüyor her şeyin. Karşılaştığı manzarayı şu cümlelerle anlatıyor Belet: “İstanbul Manifaturacılar Çarşısı 6. Blok… yani nam-ı diğer ‘Unkapanı Plakçılar Çarşısı’. Ben orada artık müzik namına bir şey kalmamıştır diye düşünüyordum. Durum biraz öyleydi. Çarşı ıssızdı, altmış yetmiş dükkândan onu ya açıktı ya değildi. Dükkânların vitrinlerinde çocukluğumun, ilk gençliğimin anıları olan şöhretlerin yıpranmış, solmuş afişleri selamlıyordu beni. Ve camlarda ‘Sahibinden Kiralık’ yazıları… Üç-beş esnaf, dükkânlarının önünde, varlığımdan bi haber, tavla, çay-kahve muhabbetindeydi. Yürüdüm. O masallardaki Unkapanı’nın şaşalı günlerinin bittiğini düşünmeye başlamıştım ki dükkânlardan birinden bağlamasıyla türkü söyleyen yanık bir ses duydum: ‘Suda balık yan gider, yandım aman aman…’ O sese kulak kabarttım. Beli bükük, kavruk tenli bağlamacı ve onu dinleyen, müzik yapımcısı olduğunu düşündüğüm, kirli sakallı bir adam... Selam verip yanlarına oturdum. Meğer hâlâ Unkapanı’na şöhret olmaya gelen insanlar varmış. Hatta otuz yıl önce gelip dönemeyenler de.

BİNLERCE FİGÜRANA SAYGI DURUŞU

Hayallerine ulaşanları izlemiş, dinlemiştik. Peki ya diğerleri? Unkapanı Plakçılar Çarşısı, toplumsal bir meseledir dedim ve bu bağlamda Unkapanı: ‘Bitmeyen Masal’, şöhret yolculuğunun binlerce figüranına bir saygı duruşu olmalıdır diyerek çıktım yola.”

Unkapanı’nda o eski kalabalık, şaşalı günlerinin artık olmadığını belirten yönetmen, gözlemlerini, “Müzik yapım şirketlerinin kapılarında oluşan uzun kuyruklar yok. Ses yarışmaları yok. Tepelere çıkıp “beni ünlü yapmazsanız kendimi yakarım” diye feryat edenler yok. Değişim yok bu yüzden Z kuşağı da yok. Ama umut, hayaller deseniz hâlâ var. Sanki 1980’lerde zaman durmuş gidenler gitmiş ama kalanlarda hâlâ aynı umut, aynı düşünceler, aynı nakarat” sözleriyle aktarıyor.

"Unkapanı Plakçılar Çarşısı’nı yalnızca bir mekân olmaktan öteye götüren şey nedir?" sorumuza, “Türkiye’nin son 50 yılının çok büyük sosyolojik çıkarımlarına sahne olmuş bir yer burası. 15-20 yıl önce müziğin dijitalleşmeye başlamış olmasına rağmen hâlâ Anadolu’nun çeşitli yerlerinden ünlü olmaya gelen ve hâlâ Unkapanı’nın sihrine inanan insanların olması burayı bir mekândan daha fazlası yapan en önemli unsur bence” yanıtını veriyor.

Filmin çekim sürecinde, Unkapanı’nı terk etmeyen ve hâlâ ünlü olmaya gelen onlarca insanın hikâyesini dinlediğini aktaran Belet, “Hepsinin hikâyeleri aslında çok özel, çok etkileyiciydi” diyor. Kendisini etkileyen hikâyelerden birini şöyle anlatıyor Belet, “70’li yıllarda İstanbul’un en önemli gazinolarında sahneye çıkan İsmail Abi(Pınarbaşı) sahne tozunu iyice yuttuktan sonra Unkapanı’na albüm yapmaya gelir. Yapımcı Yaşar Kekeva sesini çok beğenir. Albüm hazırlıklarına başladıkları esnada Kekeva suikasta kurban gider. İsmail Abi çok korkar ve hevesi kursağında kalmış bir şekilde çeker kendini müzik piyasasından ve PTT’de çalışmaya başlar. Orada yıllarca çalışıp emekli olur. Bugün 70 yaşında emekli ikramiyesiyle birlikte Unkapanı’na yeniden ünlü olmak için gelir. İsmail Abi’nin 20’li yaşlarındaki o hevesiyle 70 yaşında kaydetmeye başladığı ilk albümünün sürecine şahit olduk filmde.”

unkapani-masali-meger-bitmemis-944518-1.