Işıl Şahin ve İnci Özdemir’in birlikte yazdığı, illüstratör Pelin Turgut’un desenleriyle renklenen Dedem Bir Japon Balığı, alzheimer hastası bir dedeyle torununun hikâyesini neşeden taviz vermeden anlatıyor

Unutulmaya çocukça direnmek

ÖZLEM AKCAN

Hatırlamak ve unutmak, sanatla felsefenin yakından ilgilendiği, üzerine düşündüğü kavramların başında geliyor. Tek bir izi kalmasın diye didinip de unutamadıklarımız, zihnimizi zorlasak da hatırlayamadıklarımız, irade gösterdiklerimiz, gündelik unutkanlıklarımız, hiç beklemediğimiz bir anda aklımıza üşüşüverenler... Hafızanın bilinmez oyunları.

Peki ya hatırlamak ve unutmak, çocukların dünyasında nasıl karşılık buluyor? Oyuna dalıp yemek yemeyi, birazcık sevilince içli içli ağladığı derdini, okulda çantasını, evde ödevini, sokakta hırkasını unutan çocuklar, unutulmayı nasıl anlamlandırıyor?

Işıl Şahin ve İnci Özdemir’in birlikte yazdığı, illüstratör Pelin Turgut’un desenleriyle renklenen Dedem Bir Japon Balığı, işte bu soruların peşine takılıyor. Çınar Yayınları tarafından yayımlanan kitap, alzheimer bir dedeyle torununun hikâyesini neşeden taviz vermeden anlatıyor. Karakterleri, temposu hiç düşmeyen kurgusu ve yalın ama muzip anlatımıyla dikkati çeken roman, arkadaşlık ilişkilerinden aile bağlarına, nesillerarası iletişimden okul yaşamına pek çok konuyu işliyor.

Romanın ana kahramanı Mete, 10 yaşında bir çocuk. Onun tabiriyle söylememiz gerekirse; “Karşınızda oğul Mete, öğrenci Mete, torun Mete, çocuk Mete, hepsinin toplamı ama sadece Mete. 10 yıl 8 ay 15 gün 7 saat 4 dakikalık bir çocuk…” Dedesinin onu ve pek çok şeyi unutması Mete’yi ilk zamanlarda biraz korkutsa da alzheimer hastalığının ne demek olduğunu araştırıp öğrendikten sonra korkularından eser kalmıyor. Hatta, dedesine yardımcı olabilmek, birlikte güzel vakit geçirebilmek için bir süper kahraman edasıyla işe koyuluyor.

“Dedemin beyninin içinde bir silgi vardı ve rastgele siliyordu her şeyi. Dedem şu an kendinden 30 cm uzakta, benden ise 50 cm… Gelecekte güneşten binlerce ışık yılı kadar bile uzakta olabilir ve en uzak mesafe neresiyse orada, hatta belki evrenin sonunda. Ama dedem sadece hastalıktan ibaret değil. O hâlâ içeride bir yerde ve hep orada kalacak, kaybolmasına izin vermeyeceğim. Düşünsenize Einstein ya da dedem kendini unutsa bile onları kim unutabilir? Dedem beni tamamen unutmadan önce onunla yaşayacağım daha çok şey var!”

SİHİRLİ SÖZCÜKLER

Ne yapması gerektiğini bilen ama bunu nasıl yapacağını bilemeyen Mete’nin imdadına kedisi Dion yetişiyor: “Susmayı tercih eden bir kedi olarak sözcüklerin mucize olduğunu söyleyebilirim. Ve dünyayı değiştirebilirler, unutma.”

Gezegenleri sayarak, Plüton’un gezegenlikten atılmasına hayıflanarak geçirdiği gecenin sabahında Mete, artık neyi nasıl yapacağını da biliyor: “Sihirli sözcükler toplayacağım. Dünyayı, yaşamı, hasta bir yetişkinin hayatını değiştirecek sözcükler…”

Dedesiyle daha çok vakit geçiren, onun gündelik hayatını kolaylaştırmak için evin çeşitli yerlerine notlar yapıştıran, yetinmeyip “Süper Kahramanın El Kitabı - A’dan Z’ye Sözcükler” kitabını hazırlayan Mete, dede-torun iletişimini oyun arkadaşlığına çeviriyor. Yetişkinlerin kurallar ve sınırlamalarla dolu dünyasında kendilerine eğlenceli bir alan açan bu iki ‘çocuk’, pek çok insanın yaş alırken unuttuklarını da hatırlatıyor: “Gökyüzündeki fillerin, kulaklarını çırparak bulutların arasında süzülmesini izlerken dedem birden durgunlaştı ve ‘Yetişkinlerin bariyerine çarpıp hapsolma, Mete. Yetişkin olmak yorucudur, yaşın büyüse de sakın çocuk kalmaktan korkma. Gerektiğinde isyan et, başkaldır’ dedi.”