Üretenlerin mücadelesi

Hazırlayan: BirGün Kolektif

Kooperatifçilik, 70’li yılların toplumsal mücadeleleriyle büyüyerek bunlara yeni bir zemin sağlayan örgütlenme alanlarından biriydi. Kooperatifçilik bu mücadele ortamında aracıların, tefecilerin, tüccarların sömürüsüne karşı güçlü bir örgütlenme oluşturdu.

12 Eylül faşist darbesiyle diğer demokratik direniş ve devrimci mücadele alanlarıyla birlikte demokratik kooperatif deneyimleri de kesintiye uğradı. 80 sonrasında her alanda yaşanan demokratik gerileme ve neoliberalleşme kooperatiflere de etki etti. Kooperatifler 70’li yılların toplumcu ve dayanışmacı niteliğini yitirerek salt pazarlama mekanizmaları haline dönüştü.

Önemli bir deneyim

Kırsaldaki sömürü alanını daraltıp üreticiden tüketiciye uzanan bir örgütlenme zinciri kurarak yalnızca kooperatifçilik için değil; Türkiye’nin 60-80 arasındaki toplumsal ve devrimci mücadele süreci için de önemli bir kilometre taşı olan KÖY-KOOP deneyimini eski merkez yönetim kurulu üyesi Akın Birdal ile konuştuk.
12 Eylül sonrası inşa edilen neoliberal ve otoriter düzenle toplumcu ve dayanışmacı niteliğini yitirerek şirket mantığının egemen kılındığı kooperatifçiliğin günümüzdeki işlev ve niteliklerine dair ise Ege Üniversitesi’nden Tarım Ekonomisti Prof. Dr. Tayfun Özkaya sorularımıza yanıt verdi.

***

Deneyim günümüze de ışık tutmayı sürdürüyor: 12 Eylül Darbesi’nde kayyum atanan KÖY-KOOP’un eski yönetim kurulu üyesi Akın Birdal, “Kooperatif ile kırsal alandaki sömürü alanı daraltıltı. Kooperatif, üreticiden tüketiciye uzanan bir örgütlenme zinciri kurdu” diyor.

***

Kooperatifin sınırlarını ancak üretenler belirler: Devletlerin kooperatif yasalarını değiştirerek sermaye şirketlerine benzetmeye çalıştığını belirten Prof. Dr. Tayfun Özkaya, “Devletten bağımsızlık esastır. Devletin öngördüğü sınırların içerisinde çalışan kooperatif olmaz” diyor.