Çiftçi sayısında her yıl kademe kademe düşüş yaşandığını söyleyen Mersin Gülnar Ziraat Odası Başkanı Hacer Emiş Işık Çiftçi Kayıt Sistemi’nde kayıtlı çiftçi sayısının 3 bin 400 olduğunu ancak arazilerin artık boş kaldığını ifade ediyor.

Üretenlerin mücadelesi

Havva Gümüşkaya

Türkiye “kendine kendine yeten bir ülke” olma unvanını çoktan “üretimde dışa bağımlı bir ülke” unvanına terk etti. 1980’li yıllarda başlayan, AKP’li yıllarda da istikrarlı bir şekilde uygulanan neoliberal politikalar tarımda çiftçinin kaderini büyük ölçüde piyasaya teslim ederken ‘tarım ülkesi’ olan ülke gıda krizi ile karşı karşıya kaldı. Gelinen noktada ise ne üreticiler mutlu ne de tüketiciler...


2006 yılında yürürlüğe giren Tarım Kanunu’na göre tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın en az yüzde 1’i olmak zorundayken son yıllarda giderek azalıyor. Çiftçilere geçen yıl sadece 24 milyar TL destekleme ödemesi yapıldı. Buna karşılık gıda ürünleri ve tarımsal hammadde ithalatına, desteklerin tam 9 katı olan 218 milyar TL ödendi.

Artan maliyetlerin yanında çok küçük kalan destekler üreticilerin toprağa küsmesine neden oluyor. SGK verilerine göre 2011 yılından 2021’e çiftçi sayısı yüzde 53 azaldı. SGK’ye göre 2011 yılında 1 milyon 122 bin olan çiftçi sayısı 2021 yılında 530 bine kadar düştü. Hâlâ üretime devam edenler ise ya ürün desenini değiştiriyor ya da sadece kendisine yetecek kadar üretiyor. 17 Nisan Uluslararası Çiftçi Mücadeleleri Günü nedeniyle konuştuğumuz çiftçiler ülkedeki durumu bir kez daha gözler önüne serdi.

Edirne’nin Keşan ilçesinde üreticilik yapan 55 yaşındaki Mehmet Ali Yetim, 100 dönüm arazisinde buğday ve ayçiçeği üretimi yaptıklarını anlatıyor. Geçen yıl 80 dönüm ayçiçeği, 20 dönüm buğday ektiğini söyleyen Yetim, bu yıl masraflı olduğu için buğday ekmediğini söylüyor.

Yetim, Keşan’daki 45 köyde de durumun aşağı yukarı aynı olduğunun altını çiziyor: “Bir dönüm buğdayın maliyeti 1600-1700 lira civarında oluyor. Masrafı bırakın dönümünde 200-300 lira zarar ediyoruz. O nedenle buğday ekmekten vazgeçtik. 45 köyü topladığımızda en az 100 bin dönüm buğday ekilmemiştir. Bu da 400-500 bin ton buğday anlamına geliyor. Sadece Keşan’da 400 bin ton buğday üretilmeyecek demek.”

Bu yıl ayçiçek yağında yaşanan sıkıntıların gelecek yıl ekmekte de yaşanacağını belirten Yetim, “Kaliteli ürün yetiştirmemiz bu şartlarda mümkün değil. Birkaç seneye ekemeyecek duruma gelebiliriz. Tarlaları satıp şehre de gidebiliriz” diyor.

Sözleşmede çiftçi lehine madde yok

Son yıllarda tarım alanında kamunun terk ettiği düzenleyici rol, “sözleşmeli üreticilik” modeli ile şirketler tarafından doldurulmaya çalışıyor.

Uşak’ın Eşme ilçesinde yaşayan Veli Yarcı da üretici ile yapılan sözleşmelerin tüccarı gözettiğini, çiftçi lehine tek bir maddenin dahi olmadığına dikkat çekiyor. Tütün üretimi için yapılan sözleşmede fiyatın bile yazmadığını belirten Yarcı, “Dikeceğim tütün için 50 bin lira borçlandım tüccara. Bizi mecbur bırakıyorlar. Sözleşmede 15 madde var hepsi tüccarı gözeten maddeler. TEKEL’in satılmasından sonra ortaya çıktı bunlar” ifadelerini kullanıyor.
Bölgelerinde eskiden 200-300 dekar nohut ekildiğini anlatan Yarcı, şimdilerde 20 dekarı bulmadığını söylüyor.

Yüksek üretim maliyetleri nedeniyle çiftçilerin bankalara olan borçları da her geçen gün katlanarak büyüyor. Şubat itibarıyla çiftçilerin bankalara olan borcu 177,3 milyar TL'ye ulaştı. Bu borcun 4,2 milyar lirası ise bankalar tarafından takibe alınan krediler.

Yarcı da “Çiftçilikten para kazanayım gibi bir beklentim yok artık” diyor ve ekliyor: “Kredi borçları var, onların taksitini zor ödüyoruz. Kooperatife 20 bin yem ve mazot borcu var ilk taksit nisan ayında sonra ağustosta en son taksit de ekimde. Geçen sene bağı sulamak için su kuyusu kazdırmıştım ondan dolayı Ziraat Bankası’na 20 bin lira borcum var. Kuyuyu açtırdım ama bu yıl onu da kullanamayacağım sanırım, elektrik faturasından dolayı korkuyorum. “

Çiftçi bilerek zor duruma sokuldu

Fiyat, arz ve stoklara yönelik tartışmalarla gündeme gelen şeker üretimi hakkında ilgili önemli bilgiler veren Sandıklı Ziraat Odası Başkanı Fatma Toptaş da Afyonkarahisar’a bağlı Sandıklı’da 20 yıl öncesine kadar her ailenin şeker pancarı üreticisi olduğunu hatırlatıyor.

uretenlerin-mucadelesi-1004621-1.


Yıllar içerisinde girdi maliyetlerinin artması ve fiyatın yarıya düşürülmesi ile şeker pancarı üretiminde ciddi bir azalma yaşadığını söyleyen Toptaş, şunları dile getiriyor: “Son yıllarda şeker fabrikalarının özelleştirilmesi öncesi çiftçi bilerek zor duruma düşürüldü. Pancar alımlarında aksaklıklar yaşanarak şeker pancarının karda kıyamette tarlada kalmasına sebep olundu. Böylece bu işi özel şirket daha iyi yapar düşüncesiyle özelleştirilmeye başlandı. Stratejik bir ürün olan şeker pancarında gelinen noktanın vahameti ortada. Tarladaki pancarın fiyatı ile tüketiciye ulaşan şekerin arasında ki uçurum bu tarım politikalarının ne üreticinin ne de tüketicinin yararına olmadığı ayan beyan ortada.”

Çok fazla sorun olduğunu söyleyen Toptaş, “Sorunları hükümet dahil herkes biliyor. Nedense bir çözüm bulunmuyor. Çözümler çok basit yeter ki çözüm üretme niyeti olunsun. Yöremizde yine maliyetlerin yüksekliğinden bir kısım arazi ekilememekte ve boş bırakılmaktadır. Verimli ve sulak arazilerin dışında yüzde 3’e yakın arazi boş bırakılmakta ya da nadasa bırakılmakta. Böyle giderse boş bırakılan arazi oranının yükselmesi kaçınılmaz olacak” diye konuşuyor.

Üretmek için mücadele ediyorlar

Çiftçi sayısında her yıl kademe kademe düşüş yaşandığını söyleyen Mersin Gülnar Ziraat Odası Başkanı Hacer Emiş Işık ise Çiftçi Kayıt Sistemi’nde kayıtlı çiftçi sayısının 3 bin 400 olduğunu ancak arazilerin artık boş kaldığını ifade ediyor.

Çiftçinin üretmek için mücadele ettiğini söyleyen Işık, şunları söylüyor: “Eskiden ulaşım en büyük sorunken özellikle bu yıl tarımsal girdiler en büyük sorun oldu. Çiftçiler sezon başında ürününü kaça satacağını görebilmeli. Karanlık bir yolda yürüyoruz. Nasrettin Hoca’nın yoğurdu hesabı ya tutarsa, diye üretiyoruz. Çiftçi ille de üretmek istiyor ama yüksek girdilerden dolayı zorunlu olarak küçülmeye gidiyor.”

***

Çayda gübre desteği 8 TL

Ülkede devlet destekli ve taban fiyatı belirlenen sayılı ürünlerden biri olan çayda da düşük destekler ve üretici fiyatları çiftçilerin zor duruma düşürüyor. Mayıs ayında başlayıp ekim ayında biten çay üretiminde elde ettiği gelirle bir sene boyunca ev geçimini sürdüren çay üreticilerin biri olan Fatma Genç, bu yıl gübre fiyatlarının yaş çay taban fiyatı uygulamasının tarihinde görülmemiş bir şekilde 2 katının üzerine çıktığını belirtiyor: “Geçen yıl bir kilo çay satıldığında 1,5 kilo gübre alınabilirken, bu yıl 2 kilo çay satılsa bile bir kilo gübre zor alınabiliyor. 8 TL olan gübre desteği alan bazlı veriliyor. Ancak çay üreticilerinin yüzde 70’inden fazlasının 5 dönümün altında çaylık arazisi bulunduğu hesaba katıldığında gübre için verilen 8 lira destek, 40 TL gibi komik bir rakam oluyor.”
Kota ve kontenjan uygulamalarıyla üreticilerin özel sektöre mahkûm edildiğini vurgulayan Genç, üreticilerin gerçek anlamda bir destek beklediğini belirtiyor. Genç, “Üreticiler için taban fiyatının insani düzeyde belirlenmesi, özel sektörün bu fiyatın altında alım yapmasının önüne geçilmesi konusunda düzenleyici bir konumda bulunması, kota ve kontenjan politikalarını terk edilerek üreticilere alım garantisi verilmeli” diyor.