Bu yılın ilk çeyreğinin yani ilk 3 ayının büyüme verisi yüzde 2,3 olarak açıklandı. Yani 2014 yılının ilk çeyreğine göre ülkede üretilen mal ve hizmetler 1998 fiyatlarıyla, yüzde 2,3 büyüdü. Buna AKP’nin bakanları Babacan ile Şimşek pek sevinip, “Bakın iyi yoldayız, beklentilerin üstünde büyüdük” diye caka sattılar. Tahminler, yüzde 1,7 büyüme idi, gerçekleşme yüzde 2,3 oldu. Ama erken bir sevinme bu. Türkiye yüzde 4 büyüme hedefi koymuş önüne. IMF, bunu abartılı buldu. Önce yüzde 3,4 büyürsünüz dedi. Sonra bazı öncü göstergeleri dikkate alarak yüzde 3,1 ancak büyürsünüz, dedi. Bu ilk çeyreğin yüzde 2,3 büyüme verisini sürdürülebilir olarak alırsak, doğru; yüzde 3’ün üstüne çıkan belki 4’ün kıyısına gelen bir büyüme yakalanabilir.

Ama gelin görün ki, bu yüzde 2,3 büyümenin arka planı öyle üretimle filan ilgili değil. Peki neyle ilgili, gelin ona bakalım…

HARCAYARAK...
Milli gelir büyümesine iki türlü bakılıyor. Biri üretime göre. Yani tarım, sanayi, hizmetlere bakılıyor ve bunların her birinde ne kadar mal ve hizmet üretimi olmuş, bu analiz ediliyor. Bu yılın ilk çeyreğinin büyümesinde katma değer mal üretiminde değil, hizmet üretiminde olmuş. Üretimde durum hiç parlak değil. İnşaatı da içine alan “sanayi”nin payı, milli gelirde üçte bire düşmüş ve orada “sıfır” büyüme var. Milli gelirde payı yüzde 5’e düşen tarımda ancak yüzde 2,7 büyüme var. Peki büyüme nerede? Hizmet kesiminde. Orada da ticarette, finansta, taşımacılık ve emlakçılıkta…Yani, üretim neredeyse yok. İnşaat bile kendi başına alındığında yüzde 3,5 küçülmüş. Ama ticarette, finansta, ulaştırma-depolamada, emlak satışı hizmetlerinde katma değer artışı var, hizmetler genelinde yüzde 4 büyüme var.

BU NE DEMEKTİR?
Bu, mal üretimi ayağında değer yaratılmaması, ama ticaret, dağıtım ve ona aracılık yapan finans alanlarında değer yaratılmasıdır. Bir anlamda stokta bekleyen mal ve hizmeti satarken katma değer üretmektir. Bu her zaman olmaz. Üretilmeyen bir şeyi kaç mevsim satarsınız?

Büyümenin üretime değil, harcamadan kaynaklandığı, “Harcamalara göre GSYİH” penceresinden daha iyi görünür.

KONUT SATIŞLARI
Harcamaya göre milli gelir penceresinden bakınca yatırım harcamalarının sıfır olduğunu görüyoruz. Yatırımsız ekonomi, üretileni dışa satarak da büyümemiş. Ya ne olmuş? İçeriye satışla çark dönmüş. Onda da her sınıfın tüketimi artmamış, alt başlıklara inince, konut ve otomobil satışlarının ağırlıkla büyümeyi getirdiği anlaşılıyor.

Hanehalkının harcamalarında ortalama olarak dörtte bir yer tutan gıda harcamaları artmak yerine yüzde 1 gerilemiş. Giyim harcamalarında da yüzde 4 daralma var. Eğlence-kültür harcamaları derseniz, zaten fukaranın para ayırabildiği yok o da yüzde 8 gerilemiş. Artan harcama ne? Artan, gücü yetenin aldığı konut ve otomobil için harcama… Konut için harcamalar yüzde 4,4 artarken, ulaştırma için harcamalarda yüzde 17’ye yakın büyüme var!..

Konutta, satın alma niyetlerinin öne çekildiğini biliyoruz. 29 Mayıs tarihli yazımda belirtmiştim; “İlk dört aydaki toplam konut satışı 417 bin ve geçen yılın aynı dönem satışının yüzde 22; 2013 yılındaki satışının da yüzde 13 üstünde.” Satıştaki canlanmanın da, talebin öne çekilmesi ve zamanlama konusunda, yarının bugünü aratacağı inancına dayandığına vurgu yapmıştım.

OTOMOBİL
Büyüme rüzgârı bir ayağıyla konut satışlarıyla ilgili. Ayrıca otomobil satışlarıyla da ilgili. Ona da dünkü yazısında Milliyet’te Güngör Uras Hoca dikkat çekti ve dedi ki; “Türkiye genelinde otomobil satışları yüzde 42, hafif ticari araç satışları yüzde 78 arttı. 2014 yılının ilk 3 ayında 3 bin 233 Mercedes satılmışken, 2015 yılının aynı döneminde 7 bin 266 Mercedes satıldı. BMW satışları 2 bin 826’dan 5 bin 124’e, Audi satışları 2 bin 380’den 3 bin 398’e yükseldi. ilk üç ayda 2014 yılında 68 bin ithal binek otomobil satılmıştı. 2015 yılında 92 bin ithal binek otomobil satıldı.”

Özetle durum budur; başkalarının milli geliri olan yabancı otomobilleri satarak, satıştan, finansmandan değer yaratıldı, önceden üretilmiş stokta bekleyen konutları satarak değer üretildi, ama yeni yatırım derseniz, yok!.. Sanayide çarklar bir yıl önce ne kadar dönüyorsa, ilk çeyrekte de o kadar döndü ve üstüne ek bir tuğla konulmadı.

Büyüme hikayesi budur ve sonraki çeyreklerde bu böyle sürmez. Yatırımlar başlamaz, kapasite kullanımları artmaz ise, büyüme de düşük kalır.