Jordan Peele’in ilk filmi ‘Get Out’ sosyal içerikli korku filmiydi ve film ırkçılık teması ile ciddi bir gerilim yaratıyordu. Yönetmenin bu hafta vizyona giren ‘Us’ yani ‘Biz’ isimli filmini Get Out ile başlayan tarzın devamı olarak düşünmek gerek ancak bu film çok daha komplike. Uzun zamandır bir filmden sonra insanlar bu denli yoğun bir ilgiyle […]

Us: Bizim düşmanımız kim?

Jordan Peele’in ilk filmi ‘Get Out’ sosyal içerikli korku filmiydi ve film ırkçılık teması ile ciddi bir gerilim yaratıyordu. Yönetmenin bu hafta vizyona giren ‘Us’ yani ‘Biz’ isimli filmini Get Out ile başlayan tarzın devamı olarak düşünmek gerek ancak bu film çok daha komplike.

Uzun zamandır bir filmden sonra insanlar bu denli yoğun bir ilgiyle nasıl ve neden soruları sorarak bir filme dair beyin jimnastiğine girip, çeşitli teoriler üretmemişti. Teorilerin hemen hepsinin belirgin ortak noktaları filmin altyapısındaki politik ve sınıfsal mesajlar olarak özetlenebilir. Filmin konusunun genel hatları dolayısıyla siyahilere karşı ırkçılık meselesinden bahsettiğini söylemek mümkün değil çünkü Us filmi birey, aile, toplum ve özellikle de Amerika ile ilgili. Filmde geçen ‘We are Americans’ (Biz Amerikalıyız) cümlesi ise bunun için en önemli ipuçlarımızdan biri. Bir diğer ipucu ise filmin isminde gizli, Us sadece biz anlamında değil, US yani Amerika olarak da düşünülmüş olabilir.

Us filminin bir kereden fazla izlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü hakkında üretilen teorileri okudukça insanların biraz fazla uçtuğu görülüyor.

Bu uçuşan teorilerin çoğunu göz önünde bulundurarak filmi ikinci kez izleyince yönetmenin her ne kadar tüm cevapları vermeme niyetinde olduğunu kabul etsem de bir yönetmenin filmle ilgili üretilebilecek teorilerin sınırlarını bir nebze olsun kabaca çizmiş olması gerektiğini düşünüyorum. Ne yaptığını gayet iyi bilen bir yönetmen ile karşı karşıyayız ancak röportajlarında da yönetmen Peele’in ‘hiçbirisine gerçek cevaplar yok, tamamen izleyicinin düşüncesine kalmış’ diyerek açıklama yapması ve ‘Bu sadece bir korku filmi’ diyerek sosyal medyada paylaşımda bulunmuş olması dolayısıyla bu teoriler girdabı senelerce sürebilir. Niyet bu bile olsa, sahneler bazında pek çok şey daha anlaşılırken filmin büyük ve genel hikâyeye ait pratik ve işlevsel soruları biraz fazla havada kalıyor.

Ne yazık ki bu film özelinde detay bir teoriden bahsetmem doğru olmaz ve bu cevapsız kalan soruların hiçbirinden de spoiler vermeden bahsetmem mümkün değil. Fragmanda görülenler üzerinden ilerlersek bir aile tatildeyken kapılarında görsel ikizleri beliriyor ve korku başlıyor. Bu korku hikâyesinin alegorisi oldukça yüksek ve hatta yeni bir mitolojik hikâye kurulduğu da aşikâr. Tekrar filmin ismine dönecek olursak ve filmin Amerika ile ilgili olduğunu düşünecek olursak şöyle yorumlamamız da mümkün; birbirimizden ölesiye korkuyoruz, tanımadıklarımızdan delicesine korkuyoruz, gelip evimizi hayatımızı alacaklarını düşünüyoruz. Ve esas şeytan olarak parmaklarımızla hep başkalarını gösteriyoruz. Ama belki de korktuğumuz esas canavar bizizdir, esas kötülük içimizdeki kötülüktür. Ve bu kötülüğün başlıca üreticisi bizlerin versiyonları olsa da bu versiyonları Amerikan toplumuna sistem dayatarak yaratmıştır. Ve filmin en nihayetinde sorduğu soru da şu diyebiliriz ‘Bu denli parçalanmış Amerikalıların tekrar birleşmesi mümkün mü?’

Film, kurduğu gerilim yapısını sabit tutarak, politik, sınıfsal ve insana dair kurduğu mitoloji ile finalindeki twiste kadar idareli ve kendi belirlediği ritmi koruyarak ilerliyor. Hele ki bu twisti filmin başında fark etmezseniz sizleri etkileyici ve bir o kadar da düşündürücü final bekliyor diyebilirim. Filmin sinematografisi ve kurgusu harika, müzikler mükemmel, kompozitörü o kadar iyi iş çıkarmış ki bu filmin onun ikinci filmi olduğuna inanmak imkânsız. Oyuncular hem ana karakterlerini hem de bu karakterlerden tamamen farklı davranan görsel ikizlerini canlandırma konusunda çok başarılılar, özellikle de Lupita Nyong’o. Umarım Akademi bu performansı zamanı geldiğinde hatırlar ve korku türü diye görmezden gelmez.

İlk filmi ile Oscar alan bir yönetmen olarak ikinci filminde kendini değiştirmediği için çok mutluyum. Kim bilir, bir sonraki filmi belki bu ikisi kadar iyi de olmayabilir ama en azından ilginç olacağına dair güven veren bir isim Peele. Bu tuhaf, korku dolu, eğlenceli, düşündürücü, iyi performanslı, müthiş sinematografisi olan filmi kaçırmayın derim.