Pazartesi günü Memleket Partisi Genel Başkanvekili ve Parti Sözcüsü Prof. Dr. Gaye Usluer, partisinden istifa etti. Çok fazla gündem olmadı, tartışılmadı. Bu kadar yoğun bir gündemin akıp gittiği bir ülkede bu durumu anlayışla karşılamak mümkün. Ama yine de Usluer’in istifa gerekçesini anlattığı sosyal medya paylaşımını bir kez daha okumakta fayda var. Fayda var çünkü özellikle muhalefet cenahında önümüzdeki günlerde benzer tartışmaların yaşanması çok mümkün.

Gaye Usluer yaptığı açıklamada, "Ya kazanılacak ya da kazanılacak bir seçim sürecinin içindeyiz. Aksi düşünülemez, düşünülmemeli. Ülkemiz için köprüden önce son çıkış gibi görünen, alternatifi ya da aksini düşünmek bile istemeyeceğim sürece, isteyerek ya da istemeyerek olumsuz katkıda bulunuyor olmak en büyük endişem” diyerek devam ettiği kısa bir değerlendirme yaptı. Muharrem İnce’nin verdiği yanıt ya da partide yaşanan değişimin çok fazla önemi olmadığı için özellikle bu açıklamanın üzerinde durmanın faydası var.

NASIL BİR SEÇİM?

Sayın Usluer’in tarif ettiği gibi aslında seçimden çok bir referandum havasıyla sandığa gidilecek bir süreç yaşanıyor. Muhalefet cephesinde bu özeni göstermeyecek her türlü yaklaşım Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın elini güçlendirecektir.

Son günlerde iktidarın karşısında yer alan siyasi partilerden, kurumlardan ve kişilerden seçimlere, özellikle de cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik değerlendirmeler geliyor.

Eski Mardin Belediye Başkanı Ahmet Türk “Demokrasiye inanan ve demokratik gelecek için projeler üretebilen bir ekibi oluşturacak bir Cumhurbaşkanı adayına ihtiyaç var” diyerek cumhurbaşkanı adayını tarif ederken “Kürtler kimsenin askeri değil” diyerek seçimlere yakın daha çok konuşacaklarının da mesajını verdi. Yeninden çözüm süreci ve benzeri meselelerin gündeme geldiği bir dönemde yapılması söyleşide yapılan vurguları daha da önemli kılıyor.

CHP içinde cumhurbaşkanı adayı üzerinden devam eden tartışma, altılı masanın protokol yazma faaliyeti dışında muhalefet cephesinin farklı uçlarından yapılan bazı değerlendirmeler Usluer’in işaret ettiği “köprüden önceki son çıkış” seçiminin bazen unutulduğunu gösteriyor.

Seçim tarihi yaklaştıkça her siyasi partinin, çevrenin adaylık ve program gibi temel tartışma konuları hakkında görüş belirtmesi çok anlaşılır. Ama tüm bu eleştiri ve tartışmaların bazen esas meseleyi yani “AKP rejimini sonlandırma” gayretini gölgelemesine izin verilmemeli.

HALK PARTİLERİN ÖNÜNDE

Zafer Partisi’nin mülteciler üzerinden yürüttüğü kampanya ardından Sinan Oğan’ın 15 partili yeni ittifak çıkışı Muharrem İnce’nin MHP’yi ziyaret edişi, muhalefet cephesinde görünen bazı yazarların Erdoğan’ı hayırhah kabul eden değerlendirmeleri alt alta konulduğunda Cumhur İttifakı’nın değerlendirebileceği bir zeminin oluştuğunu söylemek mümkün. Kuşkusuz bugün çok yeni ve zayıf durumda. Ama “aralarında bir fark yok” tartışması başladı mı işin nereye varacağını kimse kestiremez. O nedenle diğer seçimlerden çok farklı olacak bir medeniyet ve rejim tercihine doğru giden bir süreçte dikkatli olmakta ve bazı şeyleri tekrar etmekte fayda var.

Bu arada bir vakanın da altını çizmekte fayda var. Siyasi partilerin ya da kişiliklerin tutumu ne olursa olsun halkın duruşu çok net ve giderek de netleşiyor. Seçimi riske atacak hangi hamle yapılırsa yapılsın kimden gelirse gelsin anında reaksiyon gösteren duyarlı bir seçmen kitlesi oluştu. O kadar ki kuruluşundan beri Erdoğan’ı destekleyen Yeniden Refah Partisi lideri Erbakan’a bile seçim stratejisini değiştirten bir cephe oluştu.

Usluer’in istifasından Erbakan’ın seçim tutumuna kadar her gelişme gösteriyor ki yurttaşın ilgilendiği ve kendisine hedef olarak belirlediği ilk şey AKP rejiminin sona erdirilmesi.