Fromm’un istediği; yaşam ustalarının yazılarını okumaları, onların sözlerinin gerçek anlamlarını kavramaya çalışmaları, yaşamda ne yapmak istiyorlarsa ona dair kanaatlerini oluşturmaları, üstada, rehbere, modele ihtiyaç duymamalarıdır

Üstada, rehbere, modele ihtiyaç yok

EVRİM ŞAŞMAZ

Erich Fromm’un yazma konusunda çok tereddüt ettiği, yazdıktan sonra bir kenara koymayı meylettiği bir çalışması Olma Sanatı. Fromm öldükten sonra asistanı ve editörü olan Rainer Funk tarafından yayımlandı. Olma Sanatı aslında Sahip Olmak ya da Olmak adlı kitabından yayın aşamasında çıkarılan bölüm.
Bu çalışmayı yayımlama konusunda tereddüt eden Fromm ileride okunması durumunda okuruna bir yaşama sanatı reçetesi sunmadığını özellikle belirtiyor. Bu tereddüdünün sebebi bu alanda yazılıp da ticarileşmemiş, yozlaşmamış ve suiistimal edilmemiş neredeyse hiçbir sözün kalmamış olmasıdır. ‘İnsani gelişim’, ‘gelişme potansiyeli’, ‘kendini gerçekleştirme’, ‘düşünceye karşı deneyimleme’, ‘şimdi ve burada’ ve benzeri birçok ifade çok sayıda yazar ve grup tarafından ucuzlatılmış, reklam sloganı haline bile getirilmiştir. Bu durumda okurun, onun dile getirdiği bazı düşünceleri, sırf bazı sözcükler ortak diye kendisininkinin zıddı anlam taşıyan başka düşüncelerle ilişkilendireceğini düşünmüştür. Fromm okurdan şu gerçeğin farkına varmasını istiyor: Sözcükler kullanıldıkları bağlam dışında, onları kullanan kişinin karakteri ve niyeti dışında kendi başına bir anlam taşımaz.

Fromm’un okurundan istediği şey; yaşam ustalarının yazılarını okumaları, onların sözlerinin gerçek anlamlarını kavramaya çalışmaları, yaşamda ne yapmak istiyorlarsa ona dair kanaatlerini oluşturmaları ve hiçbir üstada, rehbere, modele ihtiyaç duymamalarıdır.
Sorunun sadece bilinçli ve kasti sahtekârlıktan ibaret olmadığının altını çizen Fromm; toplumsal açıdan bundan daha tehlikelisinin, yapanların içtenlikle inandıkları kandırmaca olduğunu vurguluyor. Bu ister bir savaş planı yapmak olsun, isterse de mutluluk yolunu önermek olsun, fark etmez. Ona göre, iyi niyetli insanlara şahsen saldırıda bulunma riskini de göze alarak kimi şeyleri açıkça söylemek gerekiyor. Aslında kişisel saldırıda bulunmanın pek bir anlamı yok çünkü bu kurtuluş tacirleri yaygın bir talebi karşılamaktan öteye geçmiyor. Başka türlü nasıl olabilir ki? Zira günümüzde insanlar şaşkın ve kararsız bir halde kendilerine sevinç, huzur, öz-farkındalık ve kurtuluş getirecek cevapların peşindeler ama bunun için fazla çaba harcamadan, hatta mümkünse hiç harcamadan hemen sonuç elde etmek, kolayca öğrenmek istiyorlar.

İnsanların bu isteğini görenler de fırsat bu fırsat diyerek icat etmedikleri yöntemleri, bilgileri... nasıl paketleyip piyasaya sürüleceğini bulup öncelikle de her bir tüketici için onun mizacına uygun olarak seçildiği iddia edilen ürün ya da hizmeti(!) sipariş üzerine yapılmış diyerek azımsanmayacak bir fiyatla satmaktalar. Fromm e-yaşamı da görseydi yalan dolanın nerelere vardığına şaşırıp ne kadar haklı olduğunu görecekti.

Yaşama sanatını öğrenmede en büyük engelin ‘büyük yalan’ olduğuna işaret eden Fromm’a göre insanın aydınlanması alanındaki yalan, toplumumuzun her alanını işgal etmiş büyük yalanın tezahürlerinden sadece biridir. Bayatlamış ürünler, fahiş fiyat konmuş ürünler veya tüketiciye esasen zarar vermese de fayda da vermeyen ürünler, azıcık doğruya fazlaca yalan katan reklamlar ve diğer pek çok sosyal olgu. İnsanlar için azami faydayı değil de kârı en üst düzeye çıkarmayı gözeten üretimi temel edinmiş bir sistem... Siyaset alanındaki büyük yalan... Siyasi aldatmacanın buzdağının sadece ucu açığa çıkarılmıştır... Sanat ve edebiyat alanlarında da sahtekârlık yaygındır. Halk, hatta eğitimli kesim bile özgün olan ile sahte olan arasındaki ayrımı fark etme yetisini büyük ölçüde yitirmiştir. Bu faktörlerin en önemlisi çoğu insanın salt ussal yönelimle hareket etmesidir. Bu kişiler yalnızca sözcükleri ve zihinsel kavramları okuyup bunlara kulak kabartıyorlar; ne yazık ki özgünlüğü sınamak için ‘üçüncü bir kulakla’ dinlemiyorlar.
Geleceği görürcesine ‘popstar’ furyasını yıllar önce yazan Fromm kitabın ve yazarın işportaya düşürüldüğü günümüzde özellikle patates, kuru soğan ile yan yana, karşı karşıya sepetlere dökülen, “Bir alana bir bedava” diye pazarlanan, en çok satan listelerinin küresel modaya uyarak hazırlanıp ayar verilen kitapların olacağını düşünmüş.

Yazar, yayıncı, okur korsan/çakma kitabı ayırt edemiyor. Fromm da kitaptan yazara geçiyor ve şöyle diyor: “Özgün olan ile sahte olan arasındaki ayrımı fark etmede yaşadığımız zorluğun bir başka nedeni de güç ve şöhretin hipnoz edici cazibesinde yatıyor. Şayet bir adamın ismi veya bir kitabın başlığı zeki bir şekilde reklamlarla popüler kılınmışsa, ortalama insan o kitabın iddialarına inanmaya yatkın hale gelir.”
Reçete sunmuyor ama önerilerde bulunuyor Fromm: “Hayata, kendimize başkalarına inanmak gerçekçiliğin gerçekliğin sağlam zeminine dayanmalıdır; yani kötülüğün olduğu yerde görebilme, sadece aşikâr olduğu zaman değil; türlü çeşit kılıflara ve ussallaştırmalara büründüğü zaman da hileyi, yıkımı ve bencilliği görebilme yetisine dayanmalıdır.”

“Ne başkasını kandırın ne de başkasının sizi kandırmasına izin verin” çağrısı yapıyor Fromm.
Var olma sanatını öğrenmenin önündeki engellerin de; önemsiz konuşma, çaba yoksa acı da yok inanışı, otoriter görülen, yani bireye ‘dayatılan’ ve disiplin gerektiren her şeye karşı duyulan korku, keyfilik takıntısının başlıca kılıfı olan anti otoriterlik; tek bir şeyi amaçlamak, uyanıklık, farkındalıktan uzak olmak, odaklan(ama)ma sorunu olduğunu düşünüyor.

“Mutlu olmak pek az insanın payına düşerken acı çekmek her insanın yazgısıdır. İnsanlar arasındaki dayanışmanın en güçlü temellerinden biri kişinin kendi acısını, acı çeken diğer kişilerle paylaşma deneyiminde yatar” diyen Fromm yapıtında meditasyon, psikanaliz, özfarkındalık, otoanaliz, sahip olma kültürü (felsefesi, psikoloji) konularında ışık olmayı sürdürüyor.

ustada-rehbere-modele-ihtiyac-yok-306206-1.

OLMA SANATI Oto-analiz, Öz-farkındalık ve Meditasyon Üzerİne

Erich Fromm
Çeviren: Orhan Düz
Say Yayınları, 2017