70’li yılların Anadolu Rock gruplarının efsaneleşmiş çalışmalarını çizgileriyle yeniden yorumlayan Anatolian Rock Revival Project’in çalışmalarını gruptan Gökhan Yücel’le konuştuk

‘Üstü örtülmüş tarih’ yeniden canlanıyor

(İllustrasyonlar: Kaan Demirçelik, Ethem Onur Bilgiç, Bahadır Yazıcı, Uğur Erbaş)

UĞUR ŞAHİN

Bir grup gönüllü çizer, 70’li yıllarda altın çağını yaşayan Anadolu Rock Müziği’ni hatırlatmanın peşinde. Anatolian Rock Revival Project ismini verdikleri çalışma ile, üstü örtülmüş müzik tarihimizi yeniden gözler önüne seriyorlar. Gönüllü çizerlerden oluşan ekip bir dönemin en bilinen müzik türlerinden Anadolu Rock’ı yaptıkları çizimlerle görselleştiriliyor. Anatolian Rock Revival Project kapsamında, Zeynep Başay, Murat Kalkavan, Kaan Bağcı, Ethem Onur Bilgiç, Mert Tugen ve Sedat Girgin gibi isimlerin çizimlerine yer verilmiş durumda. Çalışmalar oldukça çarpıcı. Ekibin ortaya koyduğu çalışmalar arasında Cem Karaca’dan Erkin Koray’a Moğollar’dan Özdemir Erdoğan’a müzik tarihimizin sembol isimlerinin ürünleri yer alıyor. Ekipten Gökhan Yücel ile Anatolian Rock Revival Project’in oluşum sürecini ve çalışmalarını konuştuk.

>>Anatolian Rock Revival Project nasıl oluştu? Süreci anlatır mısınız?

Türkiye’de böyle bir müzik döneminin yaşandığından ben haberdar değildim. Asıl mesele şu, bir zamanlar böyle bir müziğin var olmuş olması. Batman Orkestrasını arıyordum, internette bir forum buldum. O forumda bir tane belgeselden bahsediliyordu. ‘Kara Altından Altın Mikrofon’a’ belgeselin ismi. O belgeseli yapan Metin Avdaç’a ulaştım. Sonra kendisi bana belgeselin DVD’sini gönderdi. Belgeselin, 20. dakikasında ev sahibim çıktı belgeselin içinden! Benim ev sahibim, Necati Zincirkıran, Hürriyet’in 1960’lardaki Genel Yayın Yönetmeni ve Altın Mikrofon yarışmasının yapılmasını sağlayan insan. Ertesi gün aradım kendisini, o anlattı bana. Olay şu, batı enstrümanlarıyla bizim ezgilerimizin birleştiği Türkçe sözlü şarkılar nasıl yapılır? İlk dönemlerde türkülerden başlamışlar. Gençlerden oluşan gruplar türküleri yeniden yorumlamışlar. Gitgide müziğin biçimi ve içeriği değişmeye başlamış..Bizim sosyal medyada, bir tane grubumuz vardı. çoğunlukla illüstratör arkadaşlardan oluşuyordu. Projeye bir isim bulduk önce. Uçmaması için bazı yerçekimi öğelerini eklememiz gerekti. Logo ve isim bulduk.

>>Anadolu Rock öğelerini tekrar öne çıkartıyorsunuz ama adı İngilizce?

Aslında iki sebebi var. Birincisi yurt dışı için. İşler her yerdeki insanlar tarafından tüketilebilsin istiyoruz. Diğer yandan başka bir mesele de şu, her şarkıyı bir illüstratör yapıyor. Varsayalım ki bir hafta boyunca uğraştı. Sonra biz istiyoruz ki daha fazla uğraşmasın. İşlerin bir Türkçesini, bir de İngilizcesini alırsak, o kişinin 2 kez uğraşması gerekiyor. Ayrıca başka bir konu daha var ki, insanımız, adı İngilizce olduğunda, daha çok ilgileniyor. Bu üzücü ama gerçek. Dolayısıyla hem iş yapanlara kolaylık olsun, hem de herkese daha kolay ulaşsın diye bir taşla 2 kuş vurmak için ismi İngilizce yapalım dedik.

>>Çizimleri yapan ekip hakkında bilgi verir misin?

Genelde 25-30 yaş arasında insanlar. İlk baştaki yedi kişilik ekip vardı. Birisi hariç hepsi profesyonel çalışan insanlardan oluşuyordu. Ama hepsi değişik işler yapıyor yani. Mesela bir tanesi bilgisayar oyun tasarımı işiyle uğraşıyor. Karikatüristler var, animasyoncular var, yurtdışına çizgi roman yapan insanlarda var. Bir yandan hobi olarak yapan insanlarda var. Zaten grubu kurarken bu işi yapabilen değişik tarz olan insanlarla çalışmak istiyorduk. Her şeyi para karşılığı yaparak hiçbir yere gelmiyorsun, bu hayatta. Biz bir araya gelerek ne üretebiliriz düşündük. Altı tanesini ürettikten sonra bir tarz oluşturmuş oluşturduk. Sonrasında 50 şarkıya 50 ayrı kişi ile çizim yaptık.

>>7 kişi başladığınızı söylediniz. Ekibe sonradan katılanlar oldu mu?

Altı illüstratörle başladık. İlk iş olarak altı grup, sanatçı seçmiştik. Biri Moğollar’ı aldı. Biri, Batman Orkestrası’nı, diğeri, İpucu Beşlisini aldı. Biz bunları yapmaya başladıktan sonra, her hafta salı günü yapılan işi paylaşmaya başladık. Yaptığımız şey başka insanlara ulaştı. ‘Bizde yapalım mı?’ demeye başladılar. Sonrasında sayı artmaya başladı. Şuanda 20 kişiden iş bekliyoruz.

'KOLEKTİF BİR ÇALIŞMA SÖZ KONUSU'

>>Çizimi yapılacak sanatçıları, grupları nasıl belirliyorsunuz?

İşte örneğin Moğollar’dan üç şarkıya indirdik, illüstratör bir tanesini seçti. Batman Orkestrası çizimi, özellikle benim ricamdı. Cem Karaca Hudey’i Sedat Girgin kendisi seçti. Zaten illüstratör ne yapacağını biliyorsa kendisi hallediyor. Ama eğer bilmiyorsa, kendi aramızda konuşuyoruz. Erkin Koray’ın Krallar diye bir parçası var mesela onunda özellikle yapılmasını istedik. İlk haftalar bu şekildeydi, herkes istediği şarkıyı yapıyordu. Daha sonra bir havuz oluşturmaya başladık. Bizim istediğimiz o dönemde üretilen, az bilinen parçaları ortaya çıkarmak.

>>Çizimlerin kenarlarında kodlar var. Onlar neden var?

Bütün posterlerin üzerinde bir kod var. O kodu cep telefonunuza okuttuğunuzda, direk şarkıya gidiyorsunuz. Bizim derdimiz, şarkılara sadece çizim yapalım değil. Bu posterler duvardayken sen sokakta yürüyorsun gördün kodu, okuttuğunda şarkıyı dinle istiyoruz.

"BU İŞLER TÜRKİYE'DE GARİP"

>>Bu kod Youtube’a yönlendiriyor. Peki telif haklarından dolayı sıkıntı oluşuyor mu?

İnsanlar, kodlardan şarkıya ulaşabilsinler diye Youtube’a yükledik. Yoksa bizim şarkı yükleme gibi planımız yoktu. Teliflerden yana şuana kadar ciddi bir şikayette bulunan olmadı, ama ciddi problemler ortaya çıkabilir diyenler oldu. Biz bundan gelir elde etmiyoruz. Bütün illüstratör bedavaya, gönüllü çalışıyor. Derdimiz bir şey satmak değil, bu müziğin bilinirliğini arttırmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla telifsel problem olmaması gerekiyor. Fakat bu tip işler Türkiye’de garip işler.

>>Bu yapılan çizimler bir nevi güncelleştirme mi? Sen ne düşünüyorsun?

Bence yeniden yorumlama. Çünkü o zamanın çalışmalarının, plaklarının zaten kapağı var ama onlara özel bir sanat yapılmamış. Biz illüstratörlere plak kapağını bir daha yap demiyoruz. Bu şarkının sende uyandırdığı duyguyu bize resmet diyoruz. İş bir geliyor kimi çok modern, kimi çok retro işler yapıyor. Hepsinin bir tarzı var ve biz bu tarzlara karışmıyoruz. Kimseye bu işi böyle yap falan demiyoruz.

>>Sergi açtınız mı daha önce?

Souq Karaköy’de bir sergi açtık ama profesyonel, sadece bizim çizimlerimizin olduğu bir sergi açamadık. Onu da yapamıyoruz. Çünkü masraflarını biz karşılıyoruz.

'KEŞKE BABAM DA GÖRSEYDİ'

>>Nasıl tepkiler alıyorsunuz?

Çok güzel tepkiler alıyoruz. Ben bu kadar güzel tepkiler geleceğini tahmin etmiyordum. Şöyle ki en değerli olay, Emrah Karaca aradı beni bir gün. İşleri görmüş, ‘bayıldım’ dedi. ‘Keşke babamda görseydi’,dedi. O hakikaten benim böyle tüylerimi ürpertti. Biz bir süredir işleri yaptıktan hemen sonra sanatçılara yada yakınlarına göndermeye çalışıyoruz. O kişilerin bakıyor olması bizi mutlu ediyor. Gerçekten bizi tanıtmaya çalışıyorsunuz diyorlar. Bir yandan da çizimlerin onların ruhunu yansıtıyor olması benim için çok önemli.

DARBEYLE ÜSTÜ ÖRTÜLEN TARİH

>>O dönemlerdeki çalışmaları nasıl buluyorsunuz, müzisyenlerin çizgileri nasıldı?

Bizim projemizde, 1964 yılından 1980 yılan kadar olan parçalar var. 1964 yılında Burçak Tarlası çıkıyor. Normalde, caz tarzında müzik yapan Tülay German’ın bu örnekte ilk işi. Batı enstrümanlarıyla, yerel türkülerimizi birleştirip parça yapılması buradan başlıyor diyebilirim. Altın Mikrofon yarışması bunun peşine geliyor. Anadolu pop kavramı ise Moğollar’dan çıkıyor diye biliyorum. Daha sonra sözleri de, müzikleri de kendileri yapıyor. İyice özgünleşiyorlar. Moğollar Anadolu soundunu alıp, kendi yeni ürünlerini çıkartmaya başlıyor. Fikret Kızılok mesela, ilk başta Aşık Veysel parçaları yapıyor. Daha sonra kendi özgün eserlerini yaratıyor. Bu evrimin yaşanmış olması gerçekten çok güzel bir şey. Hardal’a baktığımız zaman, tamamen orijinal kendi eserlerini üretiyor ve kalitesi gerçekten çok yüksek. Bu insanlar, batılı olmak için, kendi değerlerini terk etmeleri gerektiğini düşünmüyor. Bizim değerlerimizden yola çıkarak, yeni yerlere gitmeye başlıyorlar. O dönemi, kültürün nefes alması olarak görüyorum ben. Ne zaman ki 80 darbesi geliyor müzik değişiyor. Yani müzik tıkanıyor. Bugün Türkiye’de ‘biz zaten yapamıyoruz ‘diye bir algı var. Biz bir dönem yapabilmişiz arkadaş! O yüzden insanlar bunları görsün istiyorum. Yurtdışındakilerin yaptığı gibi yapmamıza gerek yok. Bizim kendi yoğurt yiyişimizi bulmamız gerekiyor.Türkiye’de bir dönem bu yoğurt yiyiş bulunmuş sonrasında üzeri kapatılmış. 80 darbesi olduğu için bu parçalar bilinmiyor. 45’liğe kaydedilmiş şarkılar kaset teknolojisine geçememiş. Cem Karaca’nın parçaları yasaklanmış örneğin. Yani o teknolojik zıplamayı yakalayamamışız. Bu parçalar aslında yoklar, insanlar kendi plaklarından kaydedip Youtube’a yüklüyor. Darbeyle üstü örtülen tarihi, sanki dışarıya çıkarıyoruz gibi hissediyorum. İşin faydası, bilinmeyen eserleri ortaya çıkarmak. 16 yaşında bir çocuk açsın, o yıllarda bu işler yapılmış, parçayı görsün ve dinlesin istiyorum.

"BERLİN'DE CEM KARACA POSTERİ GÖRSÜNLER"

>>Anadolu Rock Revival Project’i, ne zaman sonlandırmayı planlıyorsunuz?

Biz, hedeflerimizin bir kısmını henüz tutturamadık. Yani bu çizimlerin duvarlarda olması örneğin. Misal, Berlin’de insanlar Cem Karaca’nın posterini görsünler istiyoruz. Eylülde başladık, ağustostayız. Neredeyse 11 ay oldu. Bunlar çok kolay tüketilebilir içerikler. Belirli bir bitiş noktası koymak istiyoruz. Kalitenin düşmesini istemiyoruz çünkü. Yani hakikaten işlerde bir seviye var. O yüzden zannedersem bu yıl bitmenden bitirmiş olcağız.