Meslekleri için, hakkını savundukları insanların da hakları için, özünde memleketleri için yağmurda çamurda yürüyen insanlar vardı. Bir de onları arkadan vurmak için türlü tezgâh içinde olanlar... Üç kuruşluk ikbal için... Utanmadan

Birisi sana selam verdi sandığında, safça bir gülümsemeyle selamını aldığında ve aslında selamın esas sahibinin arkanda olduğunu anladığında çok utandın. Ya da ilkokulda altına kaçırdığında… Ya da rüyanda çıplak kaldığında… Ya da bir yalanın ortaya çıktığında, kendi yalanını unuttuğunda keza…

Başkasının adına hiç utandın mı? Ben çok utandım. Linç güruhlarının o en arkada duran adamlarının suratlarını görünce misal… Onların çocukları, hısımları, akrabaları adına... Ait olduklarını iddia ettikleri millet ve üzerlerine yapışmış zillet adına utandım. Aynı toprağı koklamaktan, aynı suya bakmaktan, aynı dili konuşmaktan, belki aynı takımı tutup belki aynı şarkıyı dinlerken ağlıyor olmaktan… Çok utandım.

Şirketlerin manevi motivasyonlarından ve birbirine benzemezlerin bir aradalık ruhundan utandın mı? “Hedefleri hep birlikte yakalayacağız”a olan kuşku duyulmaz inançtan ve yüksek topuklu, döpiyesli, sırıtkan riyalardan utandın mı? “Markamızı kullandığınız için, bizi buralara taşıdığınız için teşekkürler Türkiye” diyen kıtıpiyostan… Sanki el ele verdik de seni oralara taşımak için, markana bir faydamız olsun diye ulvi bir davaya girdik. Alt tarafı tuvalet kâğıdı ürettin biz de gerekli yerlerimizi sildik. Gördüğün gibi sonradan utanmamak için o sözcüğü kullanmadım. Kibarlık önemli, normal zamanda kullandığın kimi kelimeleri kamusal alanda kullanmazsın. Bundan utanırsın. Okulda küfür kıyamet gülüp eğlenirken bu öğrendiğin yeni kelimeleri ailenin yanında hovardaca kullanıp şaplağı yediğinde… Bence utandın. Çünkü herkes en çok çocukken utanır.

Geçtiğimiz günlerde bir fotoğraf gördüm. Meslekleri için, hakkını savundukları insanların da hakları için, özünde memleketleri için yağmurda çamurda yürüyen insanlar vardı. Bir de onları arkadan vurmak için türlü tezgâh içinde olanlar... Üç kuruşluk ikbal için... Utanmadan. “Bundan 50 yıl sonra benim hakkımda ne derler” diye düşünmeden… Işte o tezgahçılar onurlu insanların yanlarına geldiğinde, direnenler birden arkalarını döndüler. Yer yarılsa da içine girsem dediğin o an vardır ya… Yer de kabul etmez insanı… Işte ben o an çok utandım. O sırıtkan tezgahçıların adına… Bir insan nasıl arkadaşını, meslektaşını, halkını satar diye düşünürken gök uğuldadı da, yer yarıldı da, denizler dalgalandı da, yüzüm ateşlerde yandı da... Oysa adamın suratına baktım, tık yok.

Ne yaparsın? Utandıranlar utansın.