Kaba politik, toplumsal, entelektüel çelişkilerle parçalanmış ve dağılmış bir dönemde, inşa edilen “yeni diktatörlük”; Zihniyet Dünyasından hızla kopmakta… Günlerimiz, anlayış ve kavrayıştan yoksun. Totaliter rejimlerde gördüğümüz tek seslilik, toplumsal travmanın dehşet verici boyutlarını kanıtlarken, yitirilen DEĞERler!

Akıl, vicdan ilkelerinin çiğnenerek, Dil/Düşünceyi sindirme, sürgüne gönderme, öldürme ceberutluğuyla şekillenen gelecek… Türkiye’de ordulaşmış millet rejiminden evirilen Gladio, olabildiğine nobran. Kararan suretler…

 “Hayata Dönüş” adıyla savaş suçunun işlendiği o günlerde, yanan ve yanmakta olan insanların hikâyelerini, hadisenin vahimliğini, sorgulamıştı Aslı Erdoğan. Katliamı görmezden gelmenin tahribatlarını, cesurca anlattığından bu yana sakıncalı ilan edilmiş, hedef gösterilmişti.

Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da düzenlenen bir festival vesilesi ile çıkan skandal, totaliter zihniyetin kanıtı, şüphesiz. Aslı Erdoğan’a uygulanan sistematik şiddetin boyutları, Türkiye’nin içine düştüğü akıl tutulmasını apaçık yüzümüze çarpıyor. Demokratikleşmeden adım adım uzaklaşan bir Türkiye, yüzleşmekten biteviye kaçan.

Vicdanları uyandırmak ve ölü düşünceleri süpürmek için alaylı ve öfkeli edebiyatın yararlılığını kabullenelim.

 İnsancılık, ne sınırlı bir deneye kapanan bir formül, ne de akla ya da töreye dayanan tanımlamalardan yoksun, belirsiz bir ortamdır. 

İnsanlık durumunu kayda geçiren yazarın eserleri; Yirmi birinci yüz yılın ilk yarısının iz düşümüdür. Benzersiz, çarpıcı, eski çağlara eklemlenen dil’i; Kendi özünün yüceliği ve yaşamın anlamı üzerine olumlu bir düşünce…

Sözü Aslı’ya bırakarak… 

“Ben artık Aslı Erdoğan haberi yapmıyorum!

Bu cümleyi kimileri dillendirdi, kimileri sansürü sessizce, açık vermeden uyguladı, uyguluyor... ‘’Kırmızı Pelerinli Kent’’in Avrupa’daki umulmadık başarısı ya da yazarının uluslararası edebiyat festivallerine ana konuşmacı olarak davet edilmesi ya da politik görüşleri yüzünden giderek artan baskılara maruz kalması kuşkusuz ‘bir Aslı Erdoğan’ haberi değildir. Özelikle baskılar söz konusuysa... Bu sansürün bir suç, bir insana, insan hayatına karşı işlenen bir suç olduğunu hatırlatmak istedim.

Yalnızca kendi ilkelerimle tutarlı olmak adına bütün okurları ilgilendirdiğini düşündüğüm haberleri yollamayı sürdürüyorum.

 20 yıl önce yazdığım ilk yazı sansürü aşamamıştı.20 yıldır yazmayı sürdürdüm, çünkü ben yaşamak ve yaşatmak adına yazıyorum.”