Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Bu satırları 16 Nisan sabahı yazıyorum. Yazının pazartesi günü yayımlanabilmesi için birazdan gazeteye göndermem gerekiyor. Yani halkoylamasının sonucunu henüz bilmiyorum. Ancak oylamadan “Hayır” çıkacağına ilişkin güçlü bir umut var içimde. Bununla birlikte, sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın, kazanan tarafın “Hayır”cılar olduğunu şimdiden söyleyebilirim. Neden böyle düşündüğümü, halkoylaması sürecindeki gözlem ve izlenimlerimi özetleyerek açıklamak isterim:

1. “Başkanlık rejimi” kampanyasında halk bir yanda, devlet bir yandaydı. “Evet”in sahibi devlet, “Hayır”ın sahibi halktı.

2. AKP, 15 Temmuz kalkışmasını bahane ederek, halka OHAL koşullarında bir halkoylaması dayattı.

3. Meclis’te üçüncü parti olarak temsil edilen HDP’nin eşbaşkanları, milletvekilleri, belediye başkanları ve binlerce yöneticisi tutuklandı. Birkaç yüz bin Kürt yurttaşımız ise göçe zorlanarak 16 Nisan’da seçim bölgelerinde oy kullanma olanağından yoksun bırakıldı.

4. Saray ve Hükûmet, “Evet” kampanyası için devlet olanaklarını ve kamu kaynaklarını sorumsuzca kullandı. Başta TRT olmak üzere tüm televizyon kanalları AKP’ye sınırsız propaganda olanağı tanırken, ekranlar muhalefet sözcülerine kapatıldı. Eşit koşullarda adil bir yarış yapılmadı.

5. Yurdun her yerinde valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, rektörler, okul yöneticileri, hatta imamlar kamu görevlisi olduklarını unutarak, açıktan “Evet” için çalıştılar. “Hayır” kampanyası yürütenlere olmadık baskılar yapıldı. Ülke genelinde 260’ın üzerinde saldırı ve engelleme olayı yaşandı. Camiler ve okullar bile “Evet” propagandası için kullanıldı.

6. “Toplu açılış” adı altında, neyin açıldığının bile bilinmediği, ancak kamu görevlilerinin, öğrencilerin ve işçilerin katılımının zorunlu olduğu propaganda etkinlikleri düzenlendi. Bu gösterişli toplantıların tüm giderleri devlet kesesinden, yani halkın cebinden karşılandı.

7. Cumhurbaşkanı ve Başbakan, “Hayır”cıları her gün bir başka ilençli sözcükle yaftalayıp “terörist”, “FETÖ’cü”, “vatan haini” ilan etmekten çekinmediler.

8. Halkoylamasının konusu, Cumhurbaşkanı tarafından bilinçli olarak saptırılarak ana muhalefet partisi genel başkanının kişiliği üzerinden çok düzeysiz bir polemiğe dönüştürüldü. RTE, Anayasa’da yapılmak istenen değişikliklerin içeriğini anlatıp halkı bu düzenlemelerin gereğine inandıracağı yerde, saldırgan bir kampanya yürüttü ve bazen “dış düşman”a, bazen iç muhalefete yüklenerek ayrıştırıcı tutumunu sürdürdü.

9. “Evet” cephesinde ve yandaş medyada yalanlar, çarpıtmalar, bilgi kirliliği tavan yaptı.

10. Kampanya boyunca suskunluklarını koruyan anket şirketleri, halkoylamasına birkaç gün kala atağa geçtiler ve bilinçli bir yönlendirmeyle, “Evet” oylarının yüzde 60’lara çıktığını duyurdular!
Özetle söylemek gerekirse, “Reis’e Hayır” diyenler, işte bu koşullarda kampanya yürüttüler!

Ama umutlu ve cıvıl cıvıldılar! İşte o “cephe”den görüntüler:

1. “Hayır” için her yerde canlı bir çalışma vardı. Siyasal partiler, sendikalar, meslek odaları, dernekler, demokratik kitle örgütleri, bağımsız yurttaş girişimleri kampanya süresince çok çalıştılar. Kadınlar, gençler kapı kapı dolaşıp “Hayır”ı anlattılar. Sokaklarda, caddelerde, alanlarda, mahalle aralarında, esnaf ziyaretlerinde, tanıtım çadırlarında hep onlar vardı… “Gezi”de tanık olduğumuz dayanışma ruhu yeniden canlanmış gibiydi.

Kampanyada neşe, yaratıcılık, kararlılık ve umut egemendi. “Gezi Direnişi”nin mirasçısı olan “Haziran Hareketi” de renkli eylemleriyle her yerdeydi…

2. Bundan önceki seçimlerde sağ seçmeni birleştirip peşinden sürüklemeyi başaran AKP, bu kez kendi içinde bölündü. Çok sayıda AKP seçmeni de olağanüstü yetkilerle donatılmış “tek adam” yönetimine karşı “Hayır”dan yana tutum aldı. Ayrıca Demokrat Parti’den Saadet Partisi’ne dek sağın farklı renklerdeki tarihsel eğilimleri ilk kez “Hayır”da birleştiler. Celal Bayar’ın kızı Nilüfer Gürsoy bile ilerlemiş yaşına karşın, “Cumhuriyet bilinci”yle siyasal arenaya çıktı, Kemal Kılıçdaroğlu ile kameralar önünde Hayır’cıları selamladı; ardından gazetelere ilan vererek “Hayır Manifestosu” yayımladı.

3. CHP milletvekilleri, kendi seçim bölgelerinin dışındaki illere dağılarak başarılı bir kampanya yürüttüler. Örneğin Trabzon Milletvekili Haluk Pekşen Şanlıurfa’da, Manisa Milletvekili Tur Yıldız Biçer Siirt’te “Hayır” için halkla iç içe oldular. Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve MHP’deki muhalif önderler ülkeyi bir uçtan bir uca dolaşarak yurttaşlara Anayasa değişikliği ile getirilmek istenen “tek adam diktatörlüğü”nün sakıncalarını anlattılar
4. “Hayır” seçeneği, çoğu kez bir araya gelemeyen sol parti ve öbekleri de birleştirdi. Onların etkinlikleri, toplantıları valiler ve kaymakamlar eliyle engellenmeye, türlü saldırılarla caydırılmaya çalışılsa da son derece yaratıcı yöntemlerle kararlı bir kampanya yürüttüler.

5. Kampanya süresince ilerici-yurtsever kesim arasındaki birlik ve dayanışma anlayışı pekişti; kitleler yeniden özgüven kazandı; insanların başarma isteği ve kararlılığı güçlendi.
2017 yılının 16 Nisan’ında sona eren halkoylaması sürecinde “utanç”la “onur”u birlikte yaşadık!

Onur bize, utanç yönetenlere aitti!

Bütün bunlardan dolayı “biz kazandık” diyoruz!

Sonuç ne olursa olsun, “Tarih Baba” bunu böyle yazacak!