Kadınların sosyal medyada başlattığı ifşa hareketi birçok soruyu da beraberinde getirdi. İfşa, flört ve tacize açıklık getiren Psikiyatrist Arzu Erkan Yüce, utanması gerekenin fail olduğuna vurgu yaptı.

Utanması gereken biz değiliz

YAREN ÇOLAK

Kendilerini hedef gösteren ve taciz eden erkekleri bir bir sosyal medyada ifşa eden kadınların mücadelesi dayanışmayla büyüyor. Kadınlar; cinsel taciz, ısrarlı takip, mesaj ve mobbingle baskı kurup kendilerini sindirmeye çalışan erkeklere ses yükseltmeye devam ediyor.

Tüm bu yaşananlardan sonra akıllarda birtakım soru işaretleri ortaya çıktı. ‘Flört nedir, taciz nedir, ifşa nedir, flörtle tacizi ayıran çizgi nedir ve taciz edilen kadınlar neler yaşıyor?’ gibi sorulara açıklık getiren Psikiyatrist Arzu Erkan Yüce,BirGün’e değerlendirmelerde bulundu. Erkeklerin her konuda her şeyi yapabileceklerine dair bir inanışları olduğuna dikkat çeken Arzu Erkan Yüce, kadınların ise tacize karşı ses çıkarmasının önemine vurgu yaptı. İyileşmek isteyen kadınların başka seçenekleri kalmadığında ifşaya ihtiyaç duyduğunun altını çizen Arzu Erkan Yüce, ‘’Sürekli bu acıyla ve rahatsızlık verici olaylarla yaşamaktan yoruluyor kadın. Ve artık bunu haykırıyorlar’’ dedi.

Flört nedir?

Flört, iki kişinin birbirlerinden etkilenerek,bir iletişime başlamaları ve romantik bir ilişki geliştirmeleridir. Bunu başlatan bir yüz yüze görüşme, karşıdan görerek etkilenme olabilir, sosyal medyadan takipleşmek olabilir. Burada önemli nokta, karşılıklı olarak birbirlerinden etkilenmeleri ve bu iletişimin romantik hislerle karşılıklı olarak beslenmesidir. Bu uzun süreli bir ilişkinin başlangıcı olabileceği gibi başlı başına bir ilişki biçimi de olabilir. Püf noktası karşılıklı istek, rıza ve onay olmasıdır.

RAHATSIZLIK VERİCİ EYLEM: TACİZ

Taciz nedir?

Bir kişinin diğer kişiyi rahatsız etmesi, huzursuzluk, korku, çaresizlik gibi duygular uyandırmasıdır. Bakışla, el hareketleriyle, imalarla, sözel olarak, dijital teknoloji veya sosyal medya üzerinden çeşitli yollarla, olumlu bir karşılık alınmadan, kişinin onayı gözetilmeden yapılan rahatsızlık verici eylemlerin tamamını taciz kapsamındadır.Siber uygulamalar üzerinden yapılan kişini onayı olmayan rahatsızlık verici ısrarlı takip ve iletişim, iltifat ya da kur görünümlü yorumlar, cinsel imalar, cinsel konuşmalaryine cinsel tacizden bahsediyoruz. Eğer ki kişinin onayı olmadan herhangi bir temas varsa, dokunma, okşama ya da tecavüz, bu davranışların tamamınacinsel saldırı diyoruz.

Tacizin sınırları nasıl belirlenir?

Tacizin sınırları temelde ikili ilişkilerle belirleniyor. Empati kurularak, karşıdakinin sınırlarını ve kendi sınırlarını bilerek geliştirilmiş ilişkilerde kolay kolay gerçekleşmiyor. “Pardon seni bilmeden taciz etmişim” durumu çok da mümkün değil. Burada taciz eden kişi karşıdakinden karşılık almadığı halde eylemini yapmaya devam ediyor. Kişi, bir elde etme güdüsü, güç sağlama, egemenlik sağlama, karşıdakini korkutma, güç duruma düşürme çaresiz hissettirme gibi durumlardan uyarılıyor. Bundan tatmin oluyor. Bundancinsel olarak da uyarılıyor olabilir. Örneğin eşi ile birlikte sosyal medyada bir fotoğraf paylaşımından sonra bir kadına“çok güzelsiniz, fotoğrafınızı gördüm aşık oldum” gibi mesajlar attığınızda, ya da kişinin sosyal medya hesaplarında paylaştığı fotoğrafların ekran görüntülerinin koleksiyonunu yapıp, kişiye sıra sıragönderip “şu eteğiniz çok yakışmış, şu topuklu ayakkabılarınız çok şıkmış, bilekleriniz ne zarif vs” şeklinde mesajlar attığınızda onun mahrem alanına girmiş oluyorsunuz. Burada karşılıklılık, onay gözetilmediği gibi aslında karşılık verme olasılığı düşük olan bir kişinin özel alanına girerek güç ilişkisi kurma bir siber zorbalık söz konusudur. Bunun ne kadar nazik bir dille yapıldığının önemi yok. Bu pek çok kadın için rahatsızlık vericidir.Elbette nadiren bu tür bir iletişimden hoşlanan böyle ilişki kurmak isteyen insanlar çıkabilir. Tüm dünyada şiddet bu kadar yaygınken pek çok kadın çocukluk yaşlarından itibaren defalarca tacize ve cinsel saldırıya uğruyorken burada erkeklerin hassas davranması ve bir adım geride durmayı öğrenmesi gerekiyor. Hiç tanımadığımız birine herhangi bir teklifte bulunmak, temasta bulunmakta acele etmek hızlı ve abartılı… Burada erkeklerin pek çoğunun çocukluk yaştan itibaren kendi sınırlarını ve ötekini sınırlarını bilmeden, gözetmeden büyüdüğünü, üstelik birbirlerine de bu konuda destek olarak bir dayanışma oluşturduklarını ve kendi normlarını oluşturarak gerçeklikten de koptuklarını düşünüyorum. Çünkü kadınlar “biz bundan rahatsız oluyoruz” diye çığlık çığlıya seslerini duyurmaya çalışırken “ne var canım bunda rahatsız olacak, ben hoşluk olsun diye yaptım ” demek ancak böyle açıklanabilir. Ayağınıza basıyorlar “canım yandı, yapma” diyorsunuz “yok yanmamıştır, bu hoş bir şey, bundan mutlu olmalısın” deniliyor, ayağınıza basmaya devam ediliyor, üstelik birbirlerini yüreklendiriyorlar. İfşa edince de “pardon bilmiyordum” deniyor. Kadınlara sürekli onu giyme, buna bakma gibi tabularla büyütülürken erkekler tamamen bunlardan bağımsız serbest olarak büyütülüyor. Her konuda her şeyi yapabileceklerine dair bir inanışları var. Reddedilmeye duyarlılar. Buna öfkelenerek kadını daha da rahatsız etme korkutma gibi refleksleri olabiliyor.

TACİZE MARUZ BIRAKILAN SÖYLEMELİ

Kadınlar tacize maruz bırakıldıklarında ne yapmalıdır?

Kadınların tacize maruz bırakıldıkları anda bunu söyleyebilmeleri gerekiyor. Bu davranışınız hoşuma gitmedi ya da fazla ileriye gidiyorsunuz demek. Ama bu her zaman mümkün olmuyor. Taciz ve saldırıları uygulayan kişiler çoğunlukla aynı işyerinden olduğunuz ya da aynı aile içerisinde olduğunuz kişiler olabiliyor. Ve bu kişiler size yalnız kaldığınızda farklı tacizkâr hareketler uygularken başkalarının yanında oldukça kibar ve ölçülü davranabiliyor. Bu da çok kafa karıştırıcı olabiliyor. Tepki gösterdiğinizde de “sen de yanlış anladın ben öyle demek istemedim” gibi manipülasyonları olabiliyor. Üstelik birçok kadın tacize, cinsel saldırıya maruz kalarak büyüdüğü için bu konuda beynimizin üç çeşit tepkisi vardır. Savaş-kaç-dona kal şeklinde. “Dona kalma”da kişi dumura uğrar, olayı algılayamama, tepki verememe, kendini savunamama refleksi ortaya çıkar üstelik bu benzer durumlarda tekrarlanır, yaşam boyu devam edebilir. Tacizciler de bunu gayet iyi biliyorlar. Kadınlara bu dumuru yaşatacak ortamları çok iyi seçerek tacizde bulunuyorlar. Dolayısıyla bir kadının tacize uğradığını olay anında idrak etmesi ya da kendini savunabilmesi nörobiyolojik olarak imkânsız olabiliyor. Maruz kalanların rahatsız oldukları deneyimleri hemen yakınındaki güvenilir ve duyarlı insanlarla konuşması yalnız ve çaresiz hissetmemesi çok önemli. Derhal bir hukuki danışmanlık almak, STK’lerden destek almak, olaya ilişkin varsa delilleri kayıt altına almak ve yedeklemek, psikolojik danışmanlık almak ve tabii ki şikâyetçi olmak gerekir. Burada da kadının beyanı noktası giriyor devreye. Çoğu tacizde ya da cinsel saldırıda delil olmayabiliyor ya da deliller kayıt altına alınamayabiliyor. O nedenle de “kadının -maruz kalanının- beyanıesastır” demek, bu beyanın bir soruşturma başlatılmasına, olayın araştırılmasına zemin hazırlayacak bir dayanak olması demektir. Hemen birini suçlamak, mahkûm etmek anlamına gelmiyor. Maruz kalanların yıldırma çabalarına kulak vermeyip, yalnızlaşmayarak dayanışmayı devreye sokarak haklarını araması ve hesap sorması gerekiyor.

DERİN YARALARA YOL AÇAR

Taciz ne gibi travmalara yol açar?

Taciz, istismar ve özellikle beden bütünlüğüne cinsel saldırılar çok derin yaralar açabilir. Bir insanın bütün bir hayatını zehir edebilir. Birtakım ruhsal bozukluklara yol açabileceği gibi ömür boyu insanlara güvenememe ve sağlıklı cinsellik yaşayamamaya neden olabilir. Sadece romantik ilişkilerinde değil ikili ilişkilerinde de özgüvensiz, kırılgan devam edebilirler hayatlarına. Aynı şekilde bütün bu cinsel şiddettravmalarının etkisiyle yaratıcılıkları ortadan kalkabilir. İçe kapanma, toplumdan kendileri soyutlama gibi nedenlerle pek çok konuda kapasitelerini kullanamayabilirler. Yaşadıkları uyku sorunları ya da ruhsal sorunlardan dolayı akademik hayatları sekteye uğrayabilir. Faille aynı işyerindelerse, akademik ortamdalarsa istifa etme, kariyerlerinden vazgeçme durumu olabilir. Kendilerini mutlu hissedecekleri ilişkiler kuramayıp yanlış ilişkiler içerisinde tekrar tekrar travmatize edilme riskiyle yaşayabilirler. Ebeveynlerse, çocuklarıyla sağlıklı ilişki kuramamak gibi son derece ciddi bireysel ve toplumsal sonuçları da olabilir.Neyse ki psikoterapilerle ve bazen ilaç tedavileriyle maruz kalanların tedavi görmeleri ve geçmişin etkisinden belli ölçüde kurtulmaları mümkün. ‘Küçük bir taciz ne var’ denilebilecek şeylerin insanın ruh sağlığını ne kadar yaralayabileceğinin altını çizmek istiyorum. Bir de herkesin acısı kendine büyüktür. İnsan bir mesajdan da bir bakıştan da etkilenebilir bir başkası daha toleranslı davranabilir. Bu da bir şey mi canım diyemeyiz. Belki altta yatan gün yüzüne çıkmamış daha derin travmaların, buz dağının görünen tarafıdır, bilemeyiz. Acı yarıştırmak, travmalar arasında hiyerarşi kurmak gibi bir hakkımız yok. Bu cinsel saldırıların daha ağır bir suç olduğu, daha ağır bir yıkıma yol açtığı gerçeğini elbette değiştirmez.

ISRARLI DAVRANIŞLAR TACİZDİR

Flört, kur ve taciz arasındaki çizgi nedir?

Flörtte bir karşılıklı etkileşim olur. Bir göz teması olur. Bir yorum olur vs. Yani bir karşılıklılık vardır. İki taraf da bunu hisseder. “Kadın naz yapar erkek de yeterince ısrar ederse kadında duygularını rahatlıkla ifade eder. Ondan sonrada aralarında bir şey başlar hikâyesini” Yeşilçam filmlerinde çok izledik. Bu ataerkil toplumsal cinsiyet rolleri ile büyüdük. “Kız evi naz evi” denilen bir yük var. O nedenle kadının istekli olması flörtü başlatması pek beklenmiyor hatta ayıplanıyor. Bunlar erkekten bekleniyor. Erkek girişkense cesur ve çapkın oluyor. Kadınlar girişkense ‘yollu,orospu’ oluyor. Bu toplumsal olarak da böyle söylendiği için bu argo terimleri kullanmaktan çekinmiyorum. Dolayısıyla erkekler de flört başlatmak, kur yapmak konusunda sınır gözetmeksizin girişimlerde bulunuyor. Ve kadının isteksiz tutumlarını “naz” olarak nitelendirip, rıza ve onay inşası, elde etmek için uğraşıyor. Kadınların da biraz daha mesafeli durduğu istemiyormuş gibi yaptığı bir kültür inşa edilmişti ama artık bu kültür geçerli değil. “Hayır” “hayır”dır. Erkeklerin de o cinsiyet rollerinin ve ilişki kalıplarının değiştiğinin, kur sandıkları şeylerin pek çoğunun kadınlara rahatsızlık verdiğinin farkına varması gerekiyor. Çünkü artık kadınlar istiyorsa söylüyorlar. Kadınların kibar bir dille iletişimi sonlandırmaya çalışmasını ya da sessiz kalmasını “bak o da istiyor, rahatsız olsaydı söylerdi” diye yorumlamak doğru değil. Olumlu karşılık vermesini baz almak gerekir. Sosyal etkileşim içerisinde bulunduğunuz kişiye ilişki başlatmak amaçlı kompliman yapıyor ve oteşekkür ederim diye geçiştirip başkaca etkileşim çabasına girmiyor, davetlerinize olumsuz yanıt veriyorsa istemediğini anlamanız gerekir illa ki “seni istemiyorum” cümlesinin telaffuz edilmesi şart değil.Püf noktası karşılıklılık. Yani erkeklerin karşılık alamadığını algılamayı öğrenmeleri gerekiyor. “Karşılık olsa o da bana mesaj yazardı, iletişim kurmaya devam ederdi. Bu naz değil. Bu karşımdakinin isteksizliği ve ben de bunu kabul etmek zorundayım” demesi lazım. Açıkça sorulabilir “Sizden hoşlanıyorum, birbirimizi tanımak mümkün mü.?” Bir başka sorun ise erkeklerin reddedilmeye olan tahammülsüzlüğü. ‘Nasıl olur da reddedilirim?’ Bu da işte ‘aslan oğlum, paşa oğlum’ diye yetiştiren ataerkil toplumdan kaynaklı. Her şeyi hak ettiğini düşünen insanlar. ‘Ya benimsin ya toprağın’ zihniyetinin devamı. Maalesef ki kültür bunu inşa etmiş biz de bunu çekmeye devam ediyoruz. O yüzden bırakın karşıdaki de size yaklaşsın. O size bir hamlede bulunuyorsa siz de bir hamlede bulunun ve tekrar karşıdan bir hamle gelmesini bekleyin. Sosyal medyadan yazılan aynı anda onlarca kadına gönderilen matbu mesajları da biliyoruz. Ne biçim bir flört bu? Bu da birçok kadına musallat olmak gibi bir şey. Belki bir süre iletişim kodlarını öğrenene kadar mesaj yazmamak da doğru olabilir. Nasıl flört edeceğiz, diye soranların ikili ilişkilerde iletişim konularında kafa yorması kendini güncellemesi gerekiyor. Israrlı davranışlar tacizdir.

Flört ve kurun sınırları nasıl belirlenir?

Onay tek seferliktir. Bir kez öpüştünüz ertesi gün istemeyebilirsiniz. Karşıdaki ısrarda bulunamaz. Bir kez beraber oldunuz bundan sonra istemeyebilirsiniz. Karşınızdaki bir kez yaptık bunun devamı gelmeli diyemez. Evlisiniz ve o gün cinsel beraberliği istemiyorsunuz eşiniz size beraberliği dayatamaz. Yani burada onay ve karşılıklı rızadan bahsediyoruz. Rıza ve onay olmadıkça her davranış taciz ve saldırı kapsamında değerlendirilebilir.

İFŞA BİR İNTİKAM DEĞİL

İfşa nedir?

İfşa, kişinin başka bir çaresi kalmadığında özellikle bu cinsel saldırı ve taciz olaylarında yaşadıkları olay hukuki olarak zaman aşımına uğradıysa, yasal yolların işlemesi ile ilgili bir güçlük varsa bu yola başvurmak zorunda kalabiliyor. İstanbul Sözleşmesi mükemmel tasarlanmış bir sözleşme ama uygulanmıyor. Uygulanmadığı için de birçok kadın suç bildiriminde bulunduğu halde korunmasız ve savunmasız bir şekilde ortada kala kalıyor. İşte ifşa çareler tükendiğinde kişinin yaşadığını haykırarak açık ederek hem yalnızlığını gidermesi hem de diğer maruz kalanların kendini yalnız hissetmemesini sağlayan bir mekanizma. Ayrıca failin cinsel şiddet uyguladığı birden fazla kişinin birbirinden haberdar olarak birlikte mücadele edebilmesi ve delillerin bir araya getirilmesi için de bir araç. İfşa bir linç veya intikam değil. İfşa kadının hakkını arayabilmesi için çaresiz kaldığında kullandığı bir öz savunma.

UTANMASI GEREKEN FAİL

Kadınlar neden ifşaya ihtiyaç duyuyor?

Pek çok kadın yaşadıkları sorunları çok sonrada fark edebiliyor. Dolayısıyla bunu içinde daha fazla tutamıyor. İyileşmek istemekle ilgili bir şey. Sürekli bu acıyla ve rahatsızlık verici olaylarla yaşamaktan yoruluyor kadın. Ve artık bunu haykırıyorlar. Ve tabii bunu başka kadınların da yapması model oluyor. Maruz kalanın hissettiği suçluluğu failden ödünç aldığını hatırlamakta fayda var. Utanması gereken, suçluluk hissetmesi gereken faildir. Dolayısıyla ifşa edemeyen, şikâyetçi olamayan kadınların da kendilerini suçlu hissetmemeleri lazım.

Kadınlar şiddete ya da tacize maruz bırakıldığını söylemekte neden zorluk çekiyor? Ne gibi durumlara maruz bırakılıyorlar?

Bunun en güzel örneği ‘e sen de neden o çocukla çıktın?’, ‘Bir kez yapmış neden ikinci kez orada durdun?’,‘O adamı niye seçtin?’,‘Sen de o eteği giymeseydin’,‘Vay kitabını ona ithaf etmişsin’,‘Sen de kariyer için bunlara razı gelmişsin’ gibi suçlayıcı yaklaşımlar. Yani burada toplum da fail. Toplum da maruz kalanın yanında bu kadın neler yaşamış, nasıl destek olabiliriz diye değil de failin avukatlığına soyunuyor. Kadınlar yeniden şiddete maruz kalmayla karşılaşılabiliyor.

KEŞKE GEREK KALMASA

Son günlerde sosyal medya üzerinden yapılan ifşalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Pelin Buzluk’un ve diğer yazar arkadaşlarımızın paylaşımlarıyla oldu. Bu kişiler eğer bilinir kişiler olmasaydı korkarım yine “inandırıcılık” düşük olacaktı. Bu harekete en çok güç katanlardan bir tanesi bu oldu. İfşa edenlerin yıldırılmaya ve ruh sağlığının bozulmaya çalışıldığını gördük bu olayda da ve sarıp sarmalamaya çalışan pek çok kadının desteklemesiyle o amaçlanan yaralar açılmamış oldu ve olay sönümlendirilemedi. Dolayısıyla bu kadar baskı altında tüm bunları açık edebildiği için bu kadınların karşısında şapka çıkarmamız gerekiyor. Sosyal medyada yapılan ifşalara keşke gerek kalmasa. Hepimize yeniden belirlenmiş sınırlar ve yeni etik kodlar gerekiyor. Bu bir devrim gibi düşünebilir. Topluma ve her iki tarafa zarar veren bu köhne iletişim biçimleri ortadan kalkarak her iki cinsiyete de özgürlük her varoluştan insana onurlu ve eşitlikçi bir yaşam vadeden dünya için hepimiz emek vermek zorundayız. Başka seçenek kalmadığında, diğer yollar çıkmaza girdiğinde ifşaları doğru buluyorum. Üstünden 10-15 yıl geçmiş. Bu yokmuş gibi yaşamış. Bu kişiler gerçekten çok ıstırap çekiyorlar ne zaman bunları konuşabiliyorlar o zaman iyileşiyorlar. Toplum önünde haykırarak. Kadının beyanda bulunmaktan başka yolu yoksa ifşa etmek zorunda.Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de alanda çalışan çok sayıda disiplinden uzmanlar ve aktivistler bir araya gelerek ifşaların nasıl yapılması gerektiği, hangi durumlarda yapılması/yapılmaması gerektiği, uzun dönemde yarar ve zararları konusunda, bolca düşünüyor, fikir alışverişinde bulunuyor, tartışıyor, çerçeveler belirlemeye çalışıyoruz