Google Play Store
App Store

Yerel ve kâr amacı gütmeyen sanat mekânlarına odaklanan Ters Yüz PERA, İstanbul’da açıldı. Fütüristik ve ütopik bir izlenimle Pera’yı ters yüz eden sergi, 20 sanatçının işleriyle alternatif bir müze pratiği sunuyor.

Ütopyalar da gerçek olabilir

Deniz Burak BAYRAK

Mimariye, kente ve bunların genel sanat pratikleriyle ilişkisine odaklanan bir sergi Pera Müzesi’ndeki “Ters Yüz PERA”. “Mekânlar ve Metinlerde Denemeler” alt başlığını taşıyan sergi, dünyanın çeşitli ülkelerinde üretimlerini sürdüren 20 sanatçının, ağırlıklı olarak enstalasyon ve video işlerinden oluşuyor. Kente ve sanat kurumlarına sanatçılar ve küratörlerin bakış açılarını görüyoruz ancak bizde de -bunlardan bağımsız olarak- özgün fikirler uyandıran bir seçki karşımızdaki.

Küratörlüğünü Bauhaus Üniversitesi Weimar’dan Prof. Mona Mahall ve Yelta Köm ile Bremen Sanat Üniversitesi’nden Prof. Aslı Serbest’in üstlendiği sergi, küresel kapitalist ilişkileri ve yerelleşmiş kültür pratiklerini araştırıyor. Ters Yüz PERA, Osman Hamdi Bey’in 1906 tarihli “Kaplumbağa Terbiyecisi” ile 17’nci yüzyıla tarihlenen bir harem betimlemesinden yola çıkıyor çıkmasına ama işlerin teknik ve malzeme bileşenleriyle bambaşka bir sergi anlayışı ve oluşumu yaşama geçirilmiş diyebiliriz. Biz de sergiyi üç küratörle konuştuk; sorularımıza kolektif yanıtlar verdiler.

NEDEN PERA?

Peki Pera’yı “ters yüz etme” fikri nereden çıktı? “Pera, kurumsal çıkış noktamız ve eylem alanımızdı” diyen küratörler müze ve üniversite hakkındaki kendi fikirlerini, toplumsal ve kentsel yaşamla ilişkisi içinde ve daha somut olarak bir sergiyi nasıl hayal ettikleriyle ilgili olarak tersine çevirme çabalarını temsil ettiğini ifade ediyorlar.

Sergi üç ana bölümden oluşuyor: “Küreseller” bölümü kenti bir harabe/virane olarak yansıtıyor. Aynı zamanda sömürgeci küresel izleri okumak da mümkün. “Basamaklar”, Pera’ya bölgesel bir yaklaşımla; onun merdiven ve rampalarıyla temayı merceğine alıyor. “Spekülasyonlar”sa eşitsizlik, şiddet gibi kavramlara ekonomi-politik bir okuma alanı açıyor.

Bazı işlerden söz etmek gerekirse; “Dengesizlik Formu” dengesizlik kavramına muhtelif anlamlarıyla odaklanan bir yerleştirme. Jisu Kim’in projesi, Türk metal çay tepsileriyle kapitalizmin getirisi olan, kentin her sokağında yurttaşların ellerinde görebileceğimiz “al-götür” karton bardaklarla kontrast yaratıyor. Bir noktada sürdürülebilir yaşam ve çevre kirliliğine de referans veriyor.

İstanbul büyük bir sanat ağına sahip. Anıl Aydınoğlu ve Iben Felicitas Schneider alternatif bir ağ oluşturmayı hedeflemiş “Geleceğin Müzesi” adlı projeleriyle. Amaçları hem mekânsal hem de toplumsal olarak gelecek müzesi fikrini inşa etmek ve buna esin vermekmiş. Galerinin ortasına yerleştirilen bir masa ve üzerindeki bulmaca sayesinde ziyaretçilerin interaktif katılımı ve katkılarıyla bu bilgi üretme sürecine bir tuğla koymaları da alternatif bir yol olmuş.

FÜTÜRİST BİR MANİFESTO

Küratörler, mekâna özgü gözlemler, sohbetler ve araştırmalar yoluyla İstanbul›un sanat kurumlarının mahallelerinde nasıl konumlandığını incelemişler. Serginin 20 katılımcısının her gün değiş tokuş ettiği 20 not defteri önemli bir yere sahip. “Bunlar, sanat müzesi ve üniversite tarafından hâlâ beklenen rollerle oyunu ve yazarlığın veya tekilliğin altüst edilmesini somutlaştırıyor. Yazıyı ve çizimi iç içe geçirerek, paylaşılan gözlemleri, okumaları ve tartışmaları ve estetik ve mekâna özgü oluşumlar için fikirleri belgeleme işlev gördüler” diyor küratörler.

Ters Yüz PERA’nın bizce en dikkat çeken parçası “Müze ziyareti üzerine notlar” oldu. Fütürist bir manifesto, ütopik bir müze talimatnamesi gibi gelebilir size; okumanızı öneririz. Hem ütopyalar bir gün neden gerçek olmasın ki?

Yerel ve kâr amacı gütmeyen sanat mekânlarına odaklanan sergi, 18 Ağustos’a kadar Pera Müzesi’nin 4’üncü ve 5’inci katlarında açık. Müzeyi çarşamba günleri öğrenciler, cuma günleri 18.00-22.00 arası tüm ziyaretçiler ücretsiz ziyaret edebilir.