BirGün’de Devrialem köşesindeki yeni durağımız modernizm ve gelenekselliğin bir araya geldiği, dünyanın en canlı kentlerinden Hong Kong. Güneydoğu Asya yolculuğunun 3 bölümlük kısmının ilkiyle başlayalım

Ütopyalar Diyarı Hong Kong

Sinema tarihi boyunca çekilmiş distopik bilim-kurguların birçoğunun Hong Kong’dan esinlenmesi boşuna değil. Çin’in güneydoğusundaki bu özerk yönetim bölgesi daha önce hiç görmediğiniz tablolara ev sahipliği yapıyor. Aslında 1100 kilometrekarelik bir alanda 7,5 milyon insanın yaşaması görülmemiş bir şey değil, ancak Hong Kong, yaşam alanları açısından zıtlıklarla dolu. Ülkenin merkezinde üç bölge var ve merkez dışında kalan yerler; (140 kilometrekare yüzölçümlü ve sadece 105 bin nüfuslu Lantau Adası gibi), yeşil alanlar, geleneksel yaşam tarzının sürdüğü köyler ve tapınaklarla dolu.

Buna karşılık bu üç bölgeden birisi olan 47 kilometrekarelik Kowloon Yarımadası’nda 2,1 milyon insan yaşıyor. Bu, Şişli ve Beşiktaş’ın toplamı büyüklükte bir alan demek ki söz konusu ilçelerin toplam nüfusu 460 bin civarında. Bununla da kalmıyor, bu küçücük ülkeye 2016 yılı verilerine göre 56 milyon turist girişi oldu ve bunların 26 milyonu ortalama 3 gece ülkede kaldı. İstanbul’un 5’te 1’i büyüklüğünde bir ülkeye üç günde bir, yerli halk dışında 200 bin kişinin daha girip çıkması anlamına geliyor bu da. Peki bu ufacık ülke bunu nasıl başarıyor? Daha önce görmediğiniz ölçüde göğe doğru yükselerek. Gökyüzünde ve yeryüzünde farklı hayatlar yaşanıyor adeta. Ridley Scott’ın Blade Runner filminde gördüğümüz, kalabalık, yemek kokularının birbirine karıştığı, reklam panolarının aydınlattığı, köhne görünümlü binalar ve modern mimari ürünü gökdelenlerin bir arada olduğu sokaklar Hong Kong’dan fırlamış gibi. Bunun ayrıntısına gireceğiz. Önce ülkeye ayak basalım.

Hong Kong Havalimanı birçok hava yolunun aktarma bölgesi. Yılda 72 milyon yolcu kapasiteli (Atatürk havalimanının rakamı 63 milyon) havalimanına biz Hong Kong merkezli hava yolu şirketi Cathay Pacific ile uçtuk. Türkiye pasaportu ile Hong Kong’a iniş sonrasında 90 günlük turistik vize almak mümkün, yani önceden herhangi bir vizeye gerek yok. Havalimanı Ekspresi, Central’e ulaşmak için en konforlu ve hızlı seçenek. Wi-fi seçeneğinin olduğu, oldukça temiz ve güvenli bu tren 115 dolarlık fiyatı ile (60 TL’ye denk geliyor) toplu taşıma seçenekleri arasında en pahalı olanı, fakat kendinizi otobüs ile uzun süreliğine Hong Kong trafiğine teslim etmek istemiyorsanız en mantıklı seçenek. Taksi yolculuğu ise 150 TL’ye patlayacaktır. Hatta Hong Kong’da bulunduğunuz sürede (iş gezisinde değilseniz) taksilerden uzak durmanızı tavsiye ederim.

Hong Kong’da birçok farklı konaklama seçeneği mevcut, bununla beraber ben Hong Kong Adası’nda Causeway Bay ile Sheung Wan arasında kalan ve 3-4 metro durağını kapsayan kısımdaki bir otelde kalmanızı tavsiye veriyorum. Bu kısım Central isimli, ülkenin diğer kesimlerine ulaşım seçeneklerini de içinde bulunduran tren ile metro durağının da olduğu yer. Ayrıca Hong Kong’un alışveriş, gece hayatı, gastronomi ve kültürel faaliyetler açısından da en faal bölgesi. Hong Kong gastronomi turizmi için de biçilmiş bir kaftan. Çin ve Japon başta olmak üzere Uzak Doğu mutfağından çıkma lezzetleri, tüm ihtişamıyla, sokak satıcılarından Michelin yıldızlı restoranlara kadar hemen her yerde damak zevkinize sunulmuş durumda. Biz kahvaltıyı, tüm dünyada “dumpling” adıyla bilinen hamur köfteleriyle yaptık. Hong Kong’da bu alanda birkaç deneme yaptıktan sonra size tavsiyemiz Dumpling Yuan olacak. Hong Kong’da birkaç şubesi olan bu restoranda menü tamamen dumpling’e adanmış durumda. Kırmızı et, beyaz et, deniz ürünleri ve vejetaryenler için bir dolu seçenek sizleri bekliyor. Kahvaltı için önereceğimiz bir başka mekân ise, peynirli çörek ve açmalarıyla aklınızı başınızdan alan Bread Show. Akşam yemeği için adresiniz menüde istediğimiz sake olmayınca bize kendi imal ettikleri 1 şişe sakeyi ücretsiz verecek kadar yardımsever çalışanları ve son derece memnun kaldığımız lezzetleriyle Wai Wai Japon Restoranı olabilir. 60 bin restoranın bulunduğu bu küçük şehirde mutlaka kendi damak tadınıza uygun bir şeyler bulacaksınız.

Asla uyumayan bir canavar
Hong Kong sokaklarında yürüdüğünüzde sizi hayrete düşüren bir şehirleşme ve mimari ile karşılaşmanız kaçınılmaz. Pencerelerinden eski tip vantilatörlü havalandırmaların fırladığı, 21. katında aniden bahçeli bir terasın peydah olduğu 40 katlı 200 daireli apartmanlar, onların yanında ufak ofislerin üst üste binerek oluşturduğu, bizdeki iş hanlarını andıran, ancak onların 3 katı büyüklüğünde binalar, para piyasalarının kalbinin attığı ve karanlık çöktüğünde ışıkların yanması sonucu manzaraya katkıda bulunan gökdelenler ve çeşitli mağazaların cirit attığı alışveriş merkezleri gökyüzünü dolduruyor. Bu şehirleşme ile ilgili en çarpıcı örnek Yik Cheong Binası olarak bilinen, ancak “Canavar Bina” lakabını oldukça hak ederek alan Quarry Bay’deki apartman kompleksi (resimde görebilirsiniz). Buraya, sadece hayat tecrübesi edinmek için dahi gitmenizi tavsiye ediyorum.

utopyalar-diyari-hong-kong-454922-1.

Batı Avrupa ve Birleşik Amerika’dan 60 bin dolayında insanın yaşadığı ve aynı coğrafyadan her gün 150 bin civarında insanın girip çıktığı bir şehrin uluslararası bir karakter kazanması kaçınılmaz. Bu yüzden eğlence anlamında da birçok seçeneğiniz var. Central istasyonundan yürüyerek ulaşacağınız SoHo Batı’ya hitap eden mekânlarla dolu. Hatta biz Hong Kong’a ayak bastığımızda Aziz Patrik Günü’ydü ve SoHo İrlandalılar ve onlara katılan diğer ülkelerden insanlarla doluydu. SoHo’nun komşusu Sheung Wan ise genç nüfus arasında popülaritesi artan bir hipster bölgesi.

Hong Kong binalarının yarattığı manzarayı görmeniz için size gündüz ve gece olmak üzere 2 aktivite öneriyorum.


utopyalar-diyari-hong-kong-454924-1.


Birincisi Hong Kong Adası ile Kowloon Yarımadası arasında kalan Victoria Limanı’nı Star Feribotu ile geçmek. Sadece 10 dakika süren bu yolculukta hem şehrin iki yakasını hem de Çin’in imparatorluk döneminden kalma gemilerin mirasını yaşatan jongları görebilirsiniz. Bu seçenek yapılması daha kolay olan, daha kısa süren ve daha rahatlatıcı olanı. Şehri tepeden ışıklarla donatılmış halde görmek için ise adresiniz Victoria Tepesi. Buraya yarım saatlik bir otobüs yolculuğu ile ulaşmak ve manzarayı izlemek mümkün. Ama belirteyim özellikle havanın sıcak olduğu akşamlarda büyük bir kalabalık buraya akın ediyor ve şehri gören platformun kenarlarında boş yer bulmak imkansıza yakın, zira en güzel yeri kapmak için 20 sene önceki maç kuyruklarını hatırlatan bir mücadele var. Bu seçenek, dolayısıyla daha zor ve daha stresli olan.

Ama manzaranın zevkini istediğiniz kadar çıkartıyorsunuz. Bu yolculuk sırasında gözünüze çarpan bir başka şey de Hong Kong’da yaşayan yüksek gelir sahibi yabancıların evlerinin bu tepede toplanmış olmaları. Yerel halka adeta tepeden bakıyorlar diyebiliriz. Batı dillerinde eğitim veren okulları, şık binaları ve ardı ardına geçen son model spor arabaları ile.


utopyalar-diyari-hong-kong-454923-1.


Günlük kaçamak-Lantau Adası: Hong Kong’un bu telaşlı, devlerin arasında devam eden yaşamından biraz uzaklaşmak istiyorsanız, Lantau Adası tam size göre. Merkez istasyonundan 25 dakikalık bir metro yolculuğu ile ulaşabileceğiniz adada farklı zevklere hitap eden aktiviteler mevcut. Biz balıkçı kasabası Tai O ve Büyük Buda’yı seçtik. Önce sürekli yükselen ve virajlı bir otobüs yolculuğu ile Büyük Buda’ya ulaştık ki bu yolculuğu, 6 kilometre uzunluğunda, yerden yüzlerce metre yukarıda, yarım saat süren bir teleferikle de yapmak mümkün. Hatta bu teleferiklerin tabanı cam olanları da mevcut ve sizi 25 dakika boyunca adanın muhteşem manzarası ile baş başa bırakıyor. Büyük Buda, aslında gerçek adıyla Tian Tan Budası, Lantau’daki Ngong Ping Tepesi’ne yerleştirilmiş 34 metre boyundaki bir buda heykeli.

Etrafındaki 360 derecelik manzara ve içinde bulunduğu parktaki tapınaklar ve çay evleriyle dikkat çekiyor. Buradan doğrudan Tai O Köyü’ne gitmek mümkün. Bu küçük balıkçı kasabası, sokaklarında türlü türlü tezgahların kurulduğu, gün batımında köyün mezarlığına tırmanıp muhteşem manzarayı izleyebileceğiniz bir köy. Karanlık bastırınca ara sokaklardaki bir lokantada karnınızı doyurup otobüs ve metro ile Hong Kong’un merkezine dönmek çok kolay.