Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

“Dilin Kemiği” köşesinde yazdıklarımız kapsamlı bir kitap oylumuna ulaştı. Kimi görsem, “Yazılarınızdan çok yararlanıyoruz” diyor. Ama bana pek öyle gelmiyor!

Başlangıçtaki amacımız, BirGünmuhabirleri ve editörleri için bir tür “meslek içi eğitim”di. Çünkü bu işi gönüllü çabalarla yürüten arkadaşlarımız çok genç ve deneyimsizdi. Zaman geçti, çalışanlarımız deneyim kazandı. Köşemizde ele aldığımız konular da süreç içinde boyutlandı, çeşitlendi. Başka yayın organlarında gördüğümüz dil yanlışları da ilgi alanımıza girdi. Ama bu durum, gözümüzün sürekli BirGün’ün üzerinde olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bizim öncelikli görevimiz, gazetemizin daha nitelikli bir düzeye ulaşmasına katkıda bulunmaktır.

Beni en çok üzen şey, daha önce defalarca yazıp uyardığım yanlışların yayın organlarında sürekli yinelenmesidir. Oysa bu yazılar iş olsun diye yazılmıyor. “Düzeltmenlik” uğraşının mutfağından gelen değerli arkadaşımız Refik Durbaş, “Dilin Kemiği yazılarının, gerektiğinde başvurulmak üzere, editör ve muhabirlerin panolarında asılı durmasını öğütlemişti BirGün’deki köşesinde. Bu öğüt, başka yayın organlarında çalışanlar için de geçerlidir.

Türkçe bağlamında ele almamız gereken çok konu var. O yüzden, daha önce işlediğimiz konulara tekrar tekrar dönmekten hoşlanmıyorum. Ama muhabir ve editör arkadaşlar, büyük bir umursamazlıkla ayın yanlışları yapınca, bana da yeniden uyarmak görevi düşüyor…

* * *

İpek Koza Medya Grubu’na hükümetin el koyduğu günlerde, kafa karıştıran “kayyım-kayyum” konusunu enine boyuna irdelemiş, kaynakları da uzun uzadıya sıralayarak, “cami hademesi” anlamındaki “kayyum”un hukuksal terim olarak kullanıldığında “kayyım” diye yazılması gerektiğini belirtmiştim. Üstelik yalnız ben değil, Cumhuriyet gazetesinin “Okur Temsilcisi” Güray Öz de bu konuda üst üste yazdığı yazılarla kendi gazetesini uyarmıştı. Ama yazılıp çizilenler, günümüz yayın ortamında ne yazık ki sabun köpüğü gibi hiç iz bırakmadan sönüp gidiyor!

Geride bıraktığımız hafta, bu kez de Zaman gazetesine aynı yöntemle el konulunca, yayın organlarının manşetlerine yine o tartışmalı sözcük gelip oturdu! Aralarında BirGün ve Cumhuriyet’in de bulunduğu neredeyse tüm gazeteler, FezaGazetecilik A.Ş. yönetiminin “kayyumlar”a geçtiğini duyurdular. Hepsi bir yana da, özellikle BirGün ve Cumhuriyet editörlerinin, “kayyım-kayyum” konusunda kendi gazetelerinde yazılmış onca yazıyı göz ardı etmeleri anlaşılır gibi değil. Sözcüğü “kayyım” diye yazmaya alışalım artık!

* * *

Yazım kuralları konusunda o denli savruk davranıyoruz ki, “Arkadaşlar, ‘de’ ayrı!” başlığıyla yazı yazmak zorunda kaldım bu köşede. Ama durum değişmedi. Tümcedeki görevi bağlaç olan “de” sözcüğünü özensizce kullanmaktan vazgeçmedi kimi arkadaşlarımız. İşte en taze örnekler:

-“Bir sözümde vekillere ve yönetimde olanlara.” (“CHP’liler, Kurultay öncesi gerçeği konuşalım”, EnverAysever, BirGün, 15 Ocak 2016).

-“Herkesin başını öne eğdiği, işine baktığı, ‘aman sende, dünyayı ben mi kurtaracağım’ dediği zamanlarda susamaz aydın.” (Enver Aysever, “Onbaşı Führer ve Orospuluk!”, BirGün, 1 Şubat 2016).

-“Elbette oluşturabilirsiniz, özgürsünüz lakin bizde (…) o düzeninize saygı duymayıp tanımamakta özgürüz…” (Kemal Ulusaler, “İngili, mingili…”, BirGün, 2 Mart 2016.)

* * *

Sonu “-eli” ile biten yer adlarına durum eki takılırken, araya “n” kaynaştırma ünsüzü gireceğini, uzmanların görüşlerini de aktararak açıklamıştık. Bu konunun artık kapandığını düşünürken, Cumhuriyet’te ve BirGün’de karşımıza yeniden şu yanlış örnekler çıktı:

-“Kocaeli’de serbest bırakılan akademisyenler açıklama yaparak, ‘Bizler devletimizden barış içinde yaşama hakkı talep ettik, imzalarımızın arkasındayız’ dedi.” (“İmzamızın arkasındayız” başlıklı haberin birinci sayfa spotu, Cumhuriyet, 17 Ocak 2016).

-2 Şubat 2016 tarihli BirGün’ün 3. sayfasının tepesinde yer alan ve dört sütuna yayılan “Ağaçlara kesilecek notu” başlıklı haberin spotunda da aynı yanlış vardı: Kocaeli’de tramvay projesi nedeniyle ağaçların üzerine ‘Belediye bu ağacı kesecek’ notları bırakıldı.”

Bir kez daha uyaralım: “Kocaeli’de” değil, Kocaeli’nde!

En azından tartışmasız konularda editörlerimizin Türkçeye daha çok özen göstermelerini istemek hakkımız değil mi?