Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nün dezenformasyon ve yanıltıcı haber konusunda otuz yedi ülkede yaptığı bir araştırmada Türkiye zirveye oturmuş. Şaşırmadık değil mi? Türkiyeli ise aynı zamanda yüzde altmış beş ile internette siyasi görüş açıklamaktan en çok endişe duyan toplum. Sebep ise ‘siyasi irade ile sorun yaşama’ olasılığı. Dezenformasyon ve yanıltıcı haberlerin siyasete ve kamuoyu oluşturma sürecine […]

Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nün dezenformasyon ve yanıltıcı haber konusunda otuz yedi ülkede yaptığı bir araştırmada Türkiye zirveye oturmuş. Şaşırmadık değil mi?

Türkiyeli ise aynı zamanda yüzde altmış beş ile internette siyasi görüş açıklamaktan en çok endişe duyan toplum. Sebep ise ‘siyasi irade ile sorun yaşama’ olasılığı.

Dezenformasyon ve yanıltıcı haberlerin siyasete ve kamuoyu oluşturma sürecine etkisi var. Kişi için maddi ve manevi çıkar sağlamak, iktidar için ise hakikatin üstünde otorite olduğunu göstermekte -Kabataş Vakası gibi-  etkili bir yöntem. Toplumsal manipülasyonun neredeyse ilk aracı. Buradan baktığımızda yalan haberin propagandayla da bağı olduğunu görürüz.

6-7 Eylül olaylarının ateşini yakan yalan haberi biliriz. Uydurma bir haber, iktidarın ve faşist odakların kurduğu tuzağın fitilini ateşledi… 6 Eylül 1955 günü saat 13.00’te devlet radyosu Selanik’te bir bomba patladığı haberini verdi. İstanbul Ekspres gazetesi akşam baskısına haberin detaylarını yetiştirdi. “Atamızın evi bombalandı.” Sonra ne mi oldu? Yanıt Voltaire’in sözünde gizli:

“Öldürmek yasaktır, dolayısıyla tüm katiller cezalandırılır; tabi çok sayıda ve trampet sesleri eşliğinde öldürmedikleri sürece.”

Yağma ve talan trampetler eşliğinde yapılmış olsa gerek ki gerçek hâlâ tüm çıplaklığıyla açık değil.

Jacob Soll uydurma haberleri, Gutenberg’in 1439’da matbaayı icat ettiği yıllara kadar dayandırıyor. “(…) [uydurma haberler] yürürlüğe bir asırdan biraz önce girmiş olan teyitli ‘nesnel’ haberlerden çok önce bile… ortalıkta dolanıyordu.” (Hakikat-Sonrası, Lee Mcintrye, Çev. Mehmet Fahrettin Biçici)

William R. Hearst’ün, Joseph Pulitzer’le gazete tirajı üzerinden birbirleriyle kavgaya tutuştukları, ‘asparagas’ haberciliğin hüküm sürdüğü dönemde (19. Yüzyıl sonları) kelime; hakikati söylemektense, okur çekmekle ilgilenen, müstehcen, abartılı, skandal odaklı gazeteciliği tarif etmek için kullanıldı. Hearst; ülkenin en büyük gazete zincirinin ve medya şirketinin sahibiydi. Aynı zamanda gösterişli sarı gazetecilik yöntemleri, sansasyonalizmi ve insan çıkar hikâyelerini vurgulayarak ulusun popüler medyasını etkileyen bir gazete patronu ve politikacıydı da.

1890’larda, Hearst gibi plutokratlar (yönetme erkinin maddi açıdan üstün kişilerce paylaşılmasını öngören) ve gazetesi ‘Morning Journal’, İspanyol-Amerikan Savaşı’nı kışkırtmak için mübalağaya başvurmuştu. Hearst’ün Havana’daki muhabiri, savaş olmayabileceği yönünde bir telgraf gönderdiğinde, Hearst şu yanıtı vermiş:

“Sen fotoğrafları temin et, ben savaşı temin ederim.”

Vaay! İşte bu Hearst, Kübalı yetkililerin Amerikalı kadınlara çıplak arama uyguladığı gibi düzmece çizimler yayımlayıp, çıkmasını istediği savaşa katkı sağlayan adam.

1898’de ABD savaş gemisi USS Maine, Havana’da havaya uçmuş ve 250 Amerikalının ölümüne neden olmuştu. Nedeni de asla bulunamadı. Fakat İspanyolların bunu kasten yaptığını ileri süren asparagas haberler hemen çıkmaya başladı. “Maine’i Unutma” slogan haline gelmişti ve kamuoyunu savaşa ikna ediyordu.

Uydurma haberin propagandayla da ilgisi olduğunu yazmıştım.

Jason Stanley, “How Propaganda Works” (Propaganda Nasıl İşler?) kitabında propagandanın amacının yanıltmaktan çok, yönetmek olduğunu söyler:

“Propagandanın amacı, haklı olduğuna birilerini inandırmaktan çok, bizzat hakikat üstünde otorite sahibi olduğunu göstermektir. Siyasi bir lider gerçekten güçlüyse, hakikate de meydan okuyabilir.” (Hakikat-Sonrası)

Bizim Temel gibi değil ama!

Temel seçimlerde aday olmuş, büyük kalabalığa karşı konuşma yapacak, hazırlanmış, kürsüye çıkmış. Cebindeki kâğıdı aramış, bulamamış. Bunun üzerine seçmenlere şöyle seslenmiş:

– Sevgili hemsehrularim, puraya celirkeen neler soyleyecegimu pir Allah pir de pen pileydum, şimdi ise sadece Allah piliy.