Üyelik müzakerelerinde  geriye gidişin yansımaları
Vize retlerine tepki sürerken sınırlarda uzun kuyruklar oluşuyor. (Fotoğraf: DepoPhotos)

Dr. Sibel ÖZDEMİR - CHP Milletvekili, AB Uyum Komisyonu Üyesi

Avrupa Birliği’ne (AB) üyelik sürecini yirmi yıldır tek başına yöneten AKP iktidarında müzakere ve üyelik sürecinde son yıllarda bir ilerleme kaydedilemediği gibi, kazanımlarda geriye gidişler yaşanıyor. AB Türkiye Raporlarında ‘resmî aday ülke’den ‘ortak veya komşu ülke’ atfına gelindi. ‘İyi düzeyde ilerleme’ ve ‘uyum’ süreçlerinden ‘ciddi gerileme’ ve ‘endişe verici kopuş’ vurgularında artış yaşandı. Daha da önemlisi üyelik müzakerelerinin temeli Kopenhag siyasi kriterlerinde; hukuk, adalet, temel hak ve özgürlükler, güçler ayrılığı en ciddi geriye gidişlerin yaşandığı alanlar oldu. İfade özgürlüğü, güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı ihlali başta olmak üzere 2022’de AİHM’e en çok başvuru yapan ülke olduk. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal eden, AİHM kararlarını yok sayan, Avrupa Konseyi’nin tekrar denetim sürecine alınan ve hatta ihraç tartışmalarına sürüklendik.

6 YILDA TEK BİR FASIL AÇILMADI

AB’ye katılım sürecinin ilerlemesi için tamamlanması gereken 35 fasılda 2016’dan itibaren bir tek fasıl dahi açılmadı. Açılan 16 fasılda geri gidişler yaşanıyor. Neden geriye gidişler yaşanıyor? Çünkü ulusal mevzuatımızı AB ile uyumlaştırmamız gerekirken kişisel verilerin korunması, sansür yasası, HSK yapısı, STK, çevreyle ilgili birçok AB’ye uyumsuz yasa Meclis’te kabul edildi. Israrla açılmasını istediğimiz 23’üncü fasıl Yargı ve Temel Haklar, 24’üncü fasıl Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklarına uyum için, AB mevzuatına uyum için Meclis’te oy birliğiyle kabul edilen yargı reform paketleri, insan hakları eylem planları uygulamada karşılıksız kaldı. Tüm bunların bir yansıması olarak ilk kez fon kesintileriyle karşı karşıya kaldık.

MÜTEKABİLİYET İLKESİ ALTÜST

18 Mart Göç Mutabakatı’yla düzensiz göçün bütün ekonomik ve toplumsal maliyetlerini yüklenip bu anlaşmanın bir ön koşulu olan vize serbestisinde somut bir kazanım elde edilemedi. Vize serbestisi bir yana, vatandaşlarımız yabancı büyükelçilik kapılarında vize randevusu dahi alamayan bir muameleyle karşı karşıya kaldı. Dışişleri Bakanlığı, vize mağduriyetleri yaşayan kendi vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek yerine yabancı ülkelerin vatandaşlarına yeni haklar tanıdı. Kısa vadeli döviz kazanımları için karşılıklı mütekabiliyet ilkesi altüst edildi. Vize serbestisi için gerekli 72 kriterden kalan 6 kriter AKP iktidarı tarafından ısrarla tamamlanmıyor. AB ülkeleri Yeşil Mutabakat, dijital sektörler, sınırda karbon vergisi tartışmalarıyla yeni bir ticaret modeline geçerken Gümrük Birliği Anlaşması’nın bir virgülü dahi güncellenemedi. Türkiye’nin insan hakları ve kadın hakları konusunda öncüsü olduğu, Parlamentonun oybirliğiyle onayladığı, kurucu unsuru olduğumuz Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nden bir kişinin kişisel tercihleriyle çıkıldı.

AKP iktidarlarının ilk dönemlerinde belki de başarılı uyum sağlanan AB’ye üyelik müzakerelerindeki ekonomik kriterlerde dahi son yıllarda çok ciddi geriye gidişler yaşanıyor. Özellikle ekonomik güven ve istikrarın teminatı bağımsız ve özerk olması gereken BDDK, SPK, Kamu İhale Kurumu, TÜİK, Özelleştirme İdaresi ve Merkez Bankasının kurumsal saygınlıkları kalmadı. Bu kurumlara partili bir Cumhurbaşkanının kişisel, liyakatsiz, siyasi tercihlerle yaptığı atamaların sonucunda AB’den uzaklaşmak bir yana bugün çok ağır ekonomik maliyetlerle ve yeni model arayışında savrulmalarla karşı karşıya kalındı.

Siyasi iktidara ve Dışişleri Bakanlığı’na bugüne kadar yaptığımız özeleştiri çağrıları maalesef karşılıksız kaldı. Bizim iktidarımızda, AB ile üyelik müzakerelerinde yeniden karşılıklı güvenin oluşturulması için ilişkilerin kişisel iktidar, iç politikaya dönük güç gösterilerine araç edilmesi ve günün sonunda sıfır kazanımlı başa dönmelere son verilecek. Tüm gücün bir kişide merkezileşmesi, siyasi, liyakatsiz kadrolarla, dönemsel gelgitler sonucunda kaybedilen kazanımları ve kayıp yılları hızla telafi edeceğiz. Dış politikadaki kişisel çıkarları, hırsları, tutarsızlıkları silip atacağız. Ülkemizin çıkarlarını önceleyen dış politika geleneğimize sahip çıkarak güçlü kurumlar ve güçlü kadrolarla itibarlı, onurlu, istikrarlı bir dış politikayı hayata geçireceğiz. Böylece AB ile ilişkilerimizi yepyeni reformlarla yönetecek, tüm vatandaşlarımız ve ülkemiz AB içerisinde hak ettiği yeri alacak.