Türkiye’den Yeni Zelanda’ya ulaşabilmek için aktarmasız tam 20 saat uçmak gerekiyor. Uzak diyarların en uzağı. Bundan 104 sene önce binlerce asker, Yeni Zelanda’dan kalkıp buraya geldi. Çanakkale’de Anzak ordusundan tam 7500 Yeni Zelanda askeri hayatını kaybetti. Britanya İmparatorluğu, 1. Dünya Savaşı’nda dominyonlarından olan Avustralya ve Yeni Zelanda’dan asker toplamakta zorlanıyordu. Bu iki ülkenin gençlerini Anzak […]

Türkiye’den Yeni Zelanda’ya ulaşabilmek için aktarmasız tam 20 saat uçmak gerekiyor. Uzak diyarların en uzağı. Bundan 104 sene önce binlerce asker, Yeni Zelanda’dan kalkıp buraya geldi. Çanakkale’de Anzak ordusundan tam 7500 Yeni Zelanda askeri hayatını kaybetti.

Britanya İmparatorluğu, 1. Dünya Savaşı’nda dominyonlarından olan Avustralya ve Yeni Zelanda’dan asker toplamakta zorlanıyordu. Bu iki ülkenin gençlerini Anzak ordusuna yazılmak üzere ikna edecek bir düşmanlığa ihtiyaç vardı. Aranan düşmanlığın fitili, Avustralya’nın Broken Hill kasabasında yakıldı. Yılbaşı pikniğine gidenleri taşıyan trene saldırı düzenlendi. Hayatını kaybedenler oldu. Ertesi gün Avustralya ve Yeni Zelanda’da gazetelerin manşetinde ‘Türkler Katliam Yaptı’ yazıyordu. Saldırının kasabaya Afganistan’dan göçmen olarak gelmiş iki Hint Müslüman tarafından Halife’nin yani Osmanlı Sultanı’nın cihat emrini yerine getirmek üzere gerçekleştirildiği iddia ediliyor, saldırganların üzerinden bunu doğrulayan mektuplar çıktığı belirtiliyordu. Saldırıya dair tüm deliller, kısa süre sonra bir yangında yok oldu ya da yok edildi; ancak haberler, amacına ulaştı. Ertesi gün Anzak ordusuna gönüllü yazılanların sayısında patlama yaşandı. Analar ‘uzak diyarlar’dan evlatlarını hesap sormak üzere Çanakkale’ye gönderiyorlardı!

Bugün 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü. İnsanlık tarihinin en korkunç savaşlarının birinden geriye insanlık mirası olarak kalan “Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır!” sözlerinin sahibi Ulu Önder Atatürk’ü ve tüm şehitleri saygıyla anıyorum.

Geçtiğimiz cuma Yeni Zelanda’da Christ Church’teki camiye düzenlenen terör saldırısında hayatını kaybeden, aralarında 3-4 yaşında bebeklerin de bulunduğu onlarca canın yasını tutuyorum ve ister istemez soruyorum:

“Bu saldırıyı gerçekleştiren caninin silahının üzerine yazdığı yazılardan tutun da saldırı anında kaydettiği kanlı görüntülere kadar birçok detayın anında dünya medyasına servis edilmesi ve bizim seçim meydanlarımıza varana kadar birçok yere ulaşması neye, kime fayda sağlar?”

Dinler savaşının eşiğine getirilmiş yaşlı dünyanın ve elbette Türkiye’nin soluklanıp o büyük Başkomutan’ın bir diğer sözüne kulak vermesinin zamanı gelmiştir belki de!

“Öldüreceğiz diyenlere karşı ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz; lakin milletin hayatı tehlikeye düşmedikçe savaş bir cinayettir!”

Milyonlarca yıllık insanlık tarihini düşününce hiç de uzak sayılmayacak bir geçmişten ve geçmişe bakınca hiç de uzak sayılmayacak bir diyardan söz ediyoruz. Dolayısıyla silahların namlusuna değil, seçim meydanlarına, sandıklara, okuldaki tahtaya, birbirine düşman edilmeye çalışılan çocukların düşmanlık nedir bilmeyen tertemiz dimağlarına; savaştan değil barıştan, nefretten değil sevgiden, düşmanlıktan değil dostluktan yana bir mesajı yazmanın tam zamanı şimdi…