E-ticarette iade oranı yüzde 30'un üzerinde iken mağaza alışverişinde iade oranı yüzde 10'u bulmuyor. Alıp da kusurlu bulduğu ürünü bizzat mağazaya götüren müşteri, iade yerine genellikle değişim yapar. Bu bakımdan mağaza müşterisininin iade oranı yüzde 10'un çok altındadır.

E-ticaret zaman, enerji, fiyat ve seçenek açısından müşteriye rahatlık ve büyük avantajlar sağlar. Müşterinin avantajı, satıcının dezavantajı değildir. Satıcı, ürünü sattığı an temin veya imal eder; stok, personel ve pahalı mağaza giderinden muaftır. İade oranının yüzde 30'u bulması, her durumda e-ticarette müşterinin aradığını bulamadığını, ekran görüntüsü ve satıcının alıcıyı aldattığını, nihayetinde menmuniyetsiz olanın alıcı olduğunu gösteriyor.

Dokunmadan, görmeden, kontrol etmeden alınan ürünün aradığınız standartta olmama ihtimali oldukça yüksektir. Ben, son bir ayda internet mağazalarından aldığım dört üründen ikisini iade ettim. İade ettiğim ürünlerden birisi eksik diğeri arızalı çıktı. İade ürünlerin para iadesi ise ayrı bir sorun.

Özellikle gıda, giyim, sağlık gibi kişisel standart aranan ürünlerin seçimi satıcıya bırakılamaz. Tokat kebabı yapacaksanız patlıcanı mutlaka görmeniz, hatta dokunmanız gerekir. Hal böyle iken düşünce ve yaşam boyu kullanacağımız fikirler üreteceğimiz ve en kişisel edinimimiz olan bilgiyi de uzaktan almamamız gerekiyor. Size bilgi veren kişiye ne, nerede, ne zaman, nasıl, niçin ve kim (5N1K) diye sormadan; gerektiğinde test etmeden (deneylemeden) alacağınız bilginin güvenilir olmama ihtimalinin yanı sıra ihtiyacınızı karşılamama olasılığı da oldukça yüksektir. Uzaktan alınan bilgi, ökçesi topuğunuza vurunca pişman olacağınız uzaktan (e-ticaretten) aldığınız ayakkabıdan tehlikelidir; çünkü uzaktan alınan bilgi, önce pişmanlık duygunuzu ortadan kaldırır.

Google, sertifikalı uzaktan eğitim programlarını başlattı. Yüzde 90 indirimle birkaç ayda muhasebe, yazılım, bilişim, iletişim, fizik, matematik vb. programları uzaktan alan herkese sertifika veriyor. Müfredatını kendisi oluşturuyor; birkaç öğretmen, bir sınıf ve bir kamera ile dünyanın dört bir yanına ulaşıyor. Maliyet düşük gelir büyük! Ulusal düzeyde uzaktan eğitimi savunan herkes farkında olsun olmasın bir şekliyle Google hizmet ediyor.

Ziya Selçuk'un kamu okullarını yüz yüze eğitime hazırlamayıp uzaktan eğitimi toplumun önüne tek seçenek olarak koymasının Google bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Unutmayın ki uzaktan eğitim için Dünya Bankasından krediler kullanılmış, altyapısını da pandemi öncesi ve kalıcı bir eğitim yöntemi olarak hazırlanmıştı. Bunu eğitim bakanı bizzat ve birkaç kez söyledi. Türkiye'nin uzaktan eğitim politikası, tam anlamıyla eğitimi tüccarlara, uluslararası tekellere devretme, devleti de bu kamu hizmetinden geri çekme amacı taşıyor. Bilirsiniz, devlet, herhangi bir kamu malını özelleştirmeye karar verdiğinde önce halkı ikna etme ihtiyacı duyar, bunun için izlediği klasik yol ise satılacak kurumu önce işletmeye dönüştürmek sonra da üretim yapamaz, hizmet sunamaz hale getirmektir. size hizmet sunmayan işletmenin satılmasına razı olursunuz! Konu çocuk ve insan sağlığı olunca bizler de ölümün karşısında uzaktan eğitime razı olmak zorunda kalıyoruz. Eğitimde yapılmak istenen de kesinlikle bu...

Ziya Selçuk'un öğretmenleri MEB bütçesine yük olarak görmesi, dijital tahta önünde bir öğretmenin milyonlarca öğrenciye aynı müfredatı paket halinde sunmanın maliyetsizliğinden kaynaklanıyor. Eğitim uzaktan yapıldığında öğretmenler ihtiyaç kalmayacak. Tabii önemli bir neden de öğretmenin kamusallığı ve yurttaşlık hukukunu temsil ediyor olması. Ziya Şelçuk'un mimarı olduğu ve 2003'ten beri uygulanan neoliberal eğitimde öğretmen teknisyendir. Onun eğitim anlayışında öğretmen belirleyici role sahip olmamalıdır. Bu da uzaktan eğitimle ilgilidir: Öğretmen, iktidarlarının toplum mühendisliğini bozuyor, o nedenle iradesi kırılmalıdır.