1 Temmuz 2015 günü öğlen saatlerinde milliyetçi duyguları hassas gençlerimiz, kaynağı doğrulanmamakla birlikte sürekli olarak yalanlanan haberlere dayanarak bir Çin Lokantasına saldırdı. Aşçısı Uygur Türkü olan bu restoranın sahibi Türk, genel olarak müşterileri ise Endonezyalı Müslümanlardı.

Uzay çağında  Çin Lokantası basmak

> ZİHNİ BAŞSARAY zihnibassaray@gmail.com

İlkokulda öğretmenimiz çağlar arası geçişin dünyanın her yerinde aynı anda gerçekleşmediğini söylediğinde kafam karışmış, afallamıştım. Tabii o dönemde her durumu kendi içinde bulunduğum dünya ile anlamaya çalıştığım için bu anlatılanlar son derece garip gelmişti. Öğretmenin söylediğine göre bir coğrafyada insanlar taşı yontarken, diğer tarafta tunçla uğraşıyor olabilirdi. Öğretmen durmuyordu. Öğretmen, benim için o yaşta son derece ilginç olan bu konunun üzerine gidiyor, acı gerçeklerle kalbimi kırıyordu.

Zaman içerisinde bu durumu sindirdim. İletişimin olmadığı bir zamanda elbette ilerlemenin küresel olması beklenemezdi. Sonrası zaten bilinen durumlar. Telgraf, radyo, televizyon, telefon vs. gibi faktörlerle dünyada artık iletişime geçemeyeceğimiz çok az insan var. Her ne kadar medya aracılığıyla olan bitenin gerçek halini öğrenemesek de en azından üzerine fikir yürütebileceğimiz birkaç bilgiye ulaşabiliyoruz.

Bahsettiğimiz bu medya organlarının hala en geçerlisi kabul edilen renkli televizyon 1950’li yıllarda Amerika’da satışa çıkıyor. Türkiye için ise 1955 yılı dönüm noktalarından biri oluyor. Türkiye’ye komünizm gelmesin diye Bulgaristan’dan gelen kuşları taşlayacak ölçüde cefakar ve çeşitli hisleri güçlü gençlerimiz, bir taraftan Nazizm’in aldığı tarihi yenilgiye üzülürken bir taraftan da memleketleri için mücadele veriyordu. 1955 yılına gelindiğinde Türkiye tarihinin en büyük utançlarının birini yarattı. 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okulla birlikte toplam 5317 mekân, büyük bir provakasyon sonucunda saldırıya uğradı. Rumlar’ın, Ermeniler’in ve Yahudiler’in yaşadıkları acının sorumlusu ise devletin gözünde netti; solcular. Aziz Nesin hapsedildi.

1966 yılında Sovyet Uzay Aracı Luna-9, aya iniş yaptı. İnsan, uzayı keşfediyordu. ABD ve SSCB arasında geçen uzay yarışı akıl almaz bir hızla ilerlerken Türkiye’de ülkü ocakları kuruldu ve kurulan ilk ülkü ocağı, CMKP Gençlik Kolları tarafından kamuoyuna açıklandı.

1966’dan bu yana dünya başkalaştı, dönüştü.
1970’de kompakt disk icat edildi. Dijital veri depolama teknolojisi gelişiyordu.
1971’de ilk e-posta gönderildi.
1989’da ilk DNA testi yapıldı.
1994’te Serdar Ortaç’ın ilk albümü yayınlandı.
1997’de Dolly klonlandı.
2000’de ABD nanoteknoloji yatırımlarına başladı.
2007’de Şinya Yamanaka, insan embriyosu kullanmadan kök hücre üretilebileceğini kanıtladı.
Cern Deneyi’nde hayal edilemeyen noktalara erişildi.
Samanyolu ölçüsüne yakın 300 ila 500 milyar galaksi olduğu tahmin ediliyor.
5 Ekim 2011’de Steve Jobs öldü.
Temmuz 2015’te Hayrettin Karaman, dokunmadan boşalmanın oruç bozmayacağını belirtti.

1 Temmuz 2015 günü Dünya Sağlık Örgütü, Küba’da anneden çocuğa AIDS geçişinin durdurulduğunu açıkladı.

1 Temmuz 2015 günü öğlen saatlerinde milliyetçi duyguları hassas gençlerimiz, kaynağı doğrulanmamakla birlikte sürekli olarak yalanlanan haberlere dayanarak bir Çin Lokantasına saldırdı. Aşçısı Uygur Türkü olan bu restoranın sahibi Türk, genel olarak müşterileri ise Endonezyalı Müslümanlardı.

Bruce Lee’den öğrendiği teknikleri Bruce Lee’nin hemşehrilerine uygulamak isteyen vatandaşlarımız, sonrasında da birkaç kere başarısız oldu.

Öleceğiz. Eşkiya’daki Baran’ın dediği gibi toprağa gideceğiz. Sonra toprak olacağız. Sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceğiz. Oradan özüne ulaşacağız. Çiçeğin özüne bir arı konacak. Heh işte o arıdan koşarak kaçacak olan çocuklar, diliyorum ki bugünün haberlerini okuduğunda “vay be, zamanında ne kadar saçma şeyler olmuş bizim memlekette” desin. Namus işçisi Ahmed Arif’in dediği gibi, uzay çağında olsun artık bir ayağımız.