Yıllarca direnip kazandığın haklar, bir sabah kalkıp baktığında hak olmaktan çıkmış, yaptırıma dönüşmüş oluyor. Hapishanelerde ‘kazanılmış hak’ denilen şeyin hiçbir anlamı yok. Bir hakkı kazandığında bu kez de onu korumak için mücadele etmek zorunda kalıyorsun.”

Avukat Şükriye Erden, tutuklu bulunduğu Karabük T Tipi Hapishanesi’nden gönderdiği mektubunda böyle yazdı. Tespiti, hapishanede ya da dışarıda tüm ‘kazanılmış haklarımız’ için geçerli artık.

Diğer tutuklu avukat Sezin Uçar da geçen hafta, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde gönderdiği mektubunda, “Yaşamın her alanında olduğu gibi hapishanede de ilklerin daha özel bir anlamı oluyormuş. İlk doğum günü, ilk 8 Mart ve şimdi de ilk 5 Nisan...” diyordu.

Sadece Çağdaş Hukukçular Derneği, Halkın Hukuk Bürosu, Ezilenlerin Hukuk Bürosu ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu’ndan 27 avukat tutuklu. Örneğin Şükriye Erden, diğer kadın avukat Didem Ünsal ile birlikte Karabük T Tipi Hapishanesi’nde 21 Eylül 2017’den beri tutuluyor. Sezin Uçar ve Özlem Gümüştaş da 25 Ekim 2017’den beri Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesi’nde tutuklu olan Ezilenlerin Hukuk Bürosu avukatlarından.

Sezin Uçar, neden hapishanede olduklarını şöyle anlatmıştı:

“İktidarın avukatı olmak istemeyen çok sayıda meslektaşımızın yaşadığı sayısız baskı-sindirme politikasından sadece biri bu tutsaklık. Daha önce de mesleki faaliyetlerimiz, yaptığımız mesleği ele alış biçimimiz nedeniyle defalarca yargılandık. Avukatlık mesleğini tüm yargı mekanizmaları içinde halkın hak arama mücadelesinin bir parçası olarak ele alan bizlerin mevcut siyasi iktidar ile bir uzlaşı içerisinde olmayacağımız aşikâr. 24 Aralık KHK’sı ile savunma makamını dizayn etme çabası, özgürlükçü hukukçuları tutuklama ya da Barolar Birliği üzerinden avukatları baskılama çabası bu durumu tersine çevirmeye yetmeyecek. Barolar Birliği Başkanı adli yıl açılışı ya da başka bir bahane bulup -ne kadar muhalefet ediyor gibi görünmeye çalışsa da- Saray’da soluğu alsa da, avukatlardan, temsil ettiği kesimin büyük bir bölümünden rıza alamamaktadır. Çünkü savunma, hiçbir diktatörü ayakta alkışlamaz.”

Diğer tutuklu avukatlar Süleyman Gökten ile Engin Gökoğlu özgürlüğünden mahrum bırakılmakla kalmadı, yıllarca mücadele ettikleri kötü muameleye kendileri de maruz kaldı.

Avukat Engin Gökoğlu, tutuklu bulunduğu Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Hapishanesi’nde, Ekim 2017’de ayakta sayımı kabul etmeyince darp edildi, kolu kırıldı. Giysilerini çıkartarak üzerine soğuk su sıktılar. Tekerlekli sandalyeye oturtup vurmaya, tekmeleye devam ettiler ve çıplak şekilde saatlerce beklettiler. Sonra da tedavi edilmedi, kirli bir koğuşa bırakıp gittiler.

Tekirdağ 1 Nolu T Tipi Cezaevi’nde bulunan avukat Süleyman Gökten de aynı hücrede bulunduğu mahpuslarla birlikte, Şubat 2018’de darp edildi. Konuldukları koğuşların fiziki koşullarından, pis ve bakımsız olmasından şikayetçiydiler…

Onlarla birlikte tutuklanan avukatlardan Aytaç Ünsal da hapishaneden şöyle seslenmişti, birkaç ay önce: “Gazetecilik ve avukatlık, tarihin birçok döneminde benzer saldırılara maruz kalmış. Bugün de halkın her kesimine baskı ve terör uygulandığı bir yerde halkı savunan avukatlar da saldırıya uğruyor. Sırtını gerçeklere ve halka dayayan avukatlar ve gazeteciler asla vazgeçmeyeceklerdir, teslim alınamayacaklardır.”

İktidarın avukatı olmayan savunmanlarımızın Avukatlar Günü kutlu olsun…