Uzmanlar sabah saatlerinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 7.7'lik depremle ilgili uyarılarda bulundu. Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan da depremin beklendiğini belirterek, bu bölgelerin depreme hazır edilmesi gerektiği konusunda rapor hazırladıklarını ve ilgili bakanlıklarla Cumhurbaşkanlığı'na sunduklarını ancak hiçbir şekilde bir geri dönüş alamadıklarını söyledi. Afet Uzmanı Kubilay Kaptan ise, bölge için mühendisler tarafından daha önce yapılan uyarıların dikkate alınmadığını belirterek, depremin yarattığı hasara bakıldığında önlem alınmadığını ve denetim yapılmadığını vurguladı. Kaptan, olası İstanbul depremiyle ilgili de uyarılarda bulundu.

Uzmanlardan deprem sonrası uyarı: "Raporlar hazırlayıp sunduk, tek bir geri dönüş alamadık"
Fotoğraf: AA

HABER MERKEZİ

Sabah saatlerinde merkez üssü Kahramanmaraş olan 7.4 büyüklüğünde meydana gelen deprem birçok ilde hissedildi. Saat 4.26’da Gaziantep Nurdağ’da 6.4, saat 4.36’da Gaziantep Islahiye’de 6.5, saat 4.28’de de yine Gaziantep Nurdağ’da 6.6 büyüklüğünde artçı depremler gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, şiddetli deprem nedeniyle 10 ilde en az 284 kişinin hayatını kaybettiğini, 2323 kişinin de yaralandığını bildirdi.

Deprem sonrası uzmanlar bazı uyarılarda bulundu.

Deprem Uzmanı Prof. Dr. Zafer Akçığ, depremin ardından uyarılarda bulundu. Türkiye'nin 1999 depremine göre çok önde olduğunu belirten Akçığ, hala eksiklikler olduğunu ifade ederek binaların yapımında gerekli önlemlerin alınması konusunda uyardı.

Akçığ'nın açıklaması şöyle:

"Depremin gerçekleştiği Batı Anadolu Levhası’nın doğu kanadını oluşturuyor. Bu hatlarda böyle büyük depremler kaçınılmaz oluyor. Türkiye’nin yüzde 90’ı deprem riskine her zaman gebe. Depremleri durduramadığımıza göre en az hasarla atlatmaya çalışmamız gerekiyor. Sağlıklı kentsel dönüşüm ve şehirlerdeki zeminlerin özelliklerine göre planlanması çok önemli. Depremden değil, geç kalmaktan korkmalıyız.

1999 depremine göre çok öndeyiz, Düzce depremi bunun örneğidir ama yine de hala eksikliklerimiz var. Depremi durduramıyoruz ne zaman olacağını ve yerini bilemiyoruz. O zaman binaları öyle bir şekilde dizayn edeceğiz ki, çok çok büyük bir şanssızlık olmadığı takdirde insanları az hasar veya orta hasarla binalardan çıkarabilmek temel hedefimiz olması lazım."

KUBİLAY KAPTAN: "BÖLGEDE DEPREM OLACAĞINI MÜHENDİSLER SÖYLÜYORDU"

Afet Uzmanı Kubilay Kaptan ise, depremden önce mühendislerin ve uzmanlar yıllardır yaptıkları uyarılara dikkat çekti. Depremin sebep olduğu hasara bakıldığında önlem alınmadığı, binaların yapımında kullanılan malzemelerin 'berbat' olduğunu ve hiç denetlenmediğini belirtti.

"Öncesine bakarsanız bölgede deprem olacağını deprem mühendisleri söylüyordu. Beklenmeyen bir şey değildi. Sadece nerede olacağı belli değildi. On yıllardır bu söyleniyordu. Böyle bir yerde bizim öngördüğümüz en kötü senaryolardan biri gerçekleşti maalesef" diyen Kaptan'ın açıklaması şöyle:

"Nedir o senaryo: Kış koşullarında ve herkes uykudayken bir deprem ve bir bölge depremi. Deprem bu arada Antep’te oldu. 7,7 büyüklüğünde en son revize edildiği şekilde. 5-6 milyon insanın yaşadığı bir bölgeyi tamamen etkiledi. Doğal olarak büyüklüğü çok olduğu için artçı depremler de çok fazla oldu. Bu da depremin nerede olduğunun bile tespit edilememesine yol açtı ilk etapta. Beklenen gerçekleşti. Bu illerin deprem bölgesinde olduğu ve bir deprem yaşanacağı bilindiğine göre binaların, halkın ve oradaki arama-kurtarma ekiplerinin buna göre hazır olması gerekiyor normal koşullarda. Ancak, hazır mı diye bakıyoruz. Cevap hayır. Çöken binalara bakıyorum. Çöken binaların her biri 1999 Marmara Depremi’ndeki çökmeye benzer çökmüş. Döşemeler üst üste gelecek şekilde, kolonlar ve kirişler paramparça olacak şekilde, binaların tamamı tuzla buz olacak şekilde çökmüş.

"HİÇ DENETİM YAPILMAMIŞ"

Bu ne demek? Halen yeni yapılan binalar dahil olmak üzere binaların yapımında kullanılan malzemeler berbat, binaların yapımında kullanılan tasarımlar berbat ve en kötüsü de denetimler hiç yapılmamış. Bina stoku hazır değil. İnsanlar hazır mı? İnsanlar bu kadar uzun süren depremde bile nasıl korunacağını, ne yapacağını tam olarak bilemiyor çünkü içselleştirilmemiş, alıştırılmamış, tatbikatlar yeterince yapılmamış. Sadece ‘biz yazdık’ demişler, ‘büyük ülke tatbikatı yapıyoruz’ demişler ama bir insan bunu içselleştirecek kadar uygulamasını yapmamış. İnsanlar doğal olarak deprem sürecinde donup kalıyor, ne yapacaklarını bilemiyorlar. Arama-kurtarma çalışmalarına bakıyoruz İstanbul’dan, İzmir’den, Ankara’dan arama-kurtarma ekipleri geliyor. Böyle şey olur mu?

"1999 DEPREMİNDEKİ GÖRÜNTÜLERİN NEREDEYSE AYNISI"

Bunun gibi deprem bölgelerinde eğer bölgenin kendisinde hiç hasar görmemiş binalar içinde itfaiye teşkilatlarında olduğu gibi arama-kurtarma ekipmanları, teçhizatları yeterli şekilde bulunmuyorsa kim, bu durum hakkında ne yapabilir? Büyük deprem, bölge büyük fakat 1999 depremi eğer milat oluşturduysa 24 yıl sonra halen hazırlıksız olduğumuz için 1999 depremindeki görüntülerin neredeyse aynısı şimdi görüyoruz. Sanki o gün yaşadıklarımın aynısını şimdi de yaşıyorum. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil.

Şu bile enteresan. Şu anda köylerdeki durumu bilmiyoruz. Bazı kasabalardaki durumu bilmiyoruz. Yolların hangisi tam olarak çöktü bunu tam olarak bilmiyoruz. Peki, bunu belirleyecek çok basit bir şey var: Uydu görüntüsü. Uydu görüntüleri elimizde var mı? Yok. Almanya’da, Fransa’da var. Kiralayın lütfen hemen verirler. Biz de görürüz nerede göçme var, barajlarda bir problem var mı. Biz ne yapıyoruz? Ekip yolluyoruz barajlarda çökme var mı yok mu bakmaları için. Böyle bir şey olamaz. Doğal olarak belli ki şu anda teknolojinin nimetlerinden de faydalanamıyoruz. Hatay Havaalanı çökmüş, hastaneler gitmiş… Bunlar olacak şeyler değil ama maalesef bu kadar yıldan sonra bazı şeyleri yeniden yaşıyoruz.

Anayasa’ya koymaya bile gerek yok ama Anayasa’da vardır insanın barınma hakkı. İnsanın barınma hakkı maddi durumu ne olursa olsun bir insanın güvenle yaşayabileceği bir evi olmasını garanti eder. Yani bir insan bir ev alıyorsa veya devlet bir ev veriyorsa o ev baştan ‘güvenlidir’ diye kabul edilmeli. Şimdi bu evlere bakıyoruz, çoğu güvensiz bu evlerin. Demek ki, yaptığımız ve halen devam eden yanlışın ne kadar büyük olduğunu görebiliriz. Bu değerlendirme ışığında 1999 depreminden sonra geçen 24 yılda çok da fazla bir şeyin değişmediğini görmek oldukça üzüntü verici.

İSTANBUL DEPREMİ UYARISI

İstanbul’da, İzmir’de öngörülen depremlerin nelere yol açacağı çalışmaları defalarca yapıldı. Eğer İstanbul’da deprem olursa bunun şu andaki koşullarda nasıl bir faciaya yol açacağı belli. Önemli olan, çaresine bakmak ve etkisini azaltmak. Bunu sıfırlamak da şu an mümkün değil. Yapılabilecek tek şey en acil durumdan başlayarak acı etkisini azaltmak. Altyapı, iletişim, doğalgaz sorunlarını çözmek ve insanlara gönderilecek yardım problemlerini çözmek gerekiyor. Çünkü şu anda İstanbul’da bir deprem olsa 5,8’lik bir depremde bile ne olduysa onun bin katı bir problem yaşanır. Bir kaos yaşanır İstanbul’da. Ülkeyi etkileyen bir kaos olur. Umut edelim yaşanmaz, en azından bazı tedbirler alınmadan önce. Depremin meydana geldiği bölge 5-6 milyonluk yayılmış bir bölge, İstanbul ise kompakt 18 milyon resmi 25 milyon gayrı resmi insanın yaşadığı sıkışmış bir bölge. Doğal olarak İstanbul’da yaşanılacak bir depremin nelere yol açacağını kestirmek çok acı ama çok da zor değil."

İNŞAAT MÜHENDİSİ YÜZGEÇ: "MARMARA DEPREMİN YAKIN SAYILAR OLABİLİR"

İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Taner Yüzgeç, "Marmara depreminden sonra yaşanmış en büyük deprem gibi gözüküyor. Yıkılan bina sayılarına, depremin şiddetine baktığımızda can kaybının maalesef Marmara depremine yakın sayılar olabileceğini gösteriyor. Bu bilançonun netleşmesi birkaç günü bulacak. Hasarın boyutları birkaç gün içinde ancak belli olacak ama ülke açısından büyük bir kayıp olduğu ortaya çıkacak" dedi.

"Sonuçta uzunca zamandan beri yer bilimcilerin dikkat çektiği bir bölgeydi" diyen Yüzgeç şöyle devam etti:

"Öncelik verilmesi gereken bölgelerin başında geliyordu. Nitekim bilim insanlarının söyledikleri realize olmuş oldu. İlgili kurumların ne yapıp ne yapmadıklarını değerlendirmek açısından biraz erken ama hasarın boyutlarının büyük olduğunu gördükçe ne yazık ki bu denli büyük bir depreme çok hazır olmadığımızı söylemek yanlış olmaz. Yıkımın, hasarın büyüklüğü bize bunu gösteriyor. Uzunca yıllardan bu yana riskli yapıların varlığını, bunlara karşı önlem alınması gerektiğini, bunlara kaynak ayrılması gerektiğini, bunlara karşı ciddi tedbirler alınması gerektiği yıllardır söylenmekteydi. Bugün ne kadar alınıp alınmadığını görüyoruz.

Üyelerimizi hasar tespit çalışmalarına katılım için organize etmeye çalışıyoruz. Umarım Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı daha önceki Düzce ve İzmir depreminde olduğu gibi bizleri dışlamaz. Çünkü çok yaygın bir alanda hasar tespit çalışmalarının başlaması gerekiyor. Kış koşullarında insanlar yapılarına girebilsinler. Bu amaçla mühendislik çalışması gerekiyor. Buna hazır olduğumuzu tüm kurumlara bildirdik. Ekiplerimizi bu anlamda hazır tutmaya çalışıyoruz. Diğer yandan bölgeye yarın birkaç ekip tespit ve gözlemde bulunmak üzere gidecek."

JEOLOJİ MÜHENDİSİ ALAN: "DEPREME HAZIR EDİLMESİ GEREKTİĞİNİ DEFALARCA SÖYLEDİK"

Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan da depremin beklendiğini belirterek, bu bölgelerin depreme hazır edilmesi gerektiği konusunda rapor hazırladıklarını ve ilgili bakanlıklarla Cumhurbaşkanlığı'na sunduklarını ancak hiçbir şekilde bir geri dönüş alamadıklarını söyledi.

Alan'ın açıklaması şöyle:

"Bu, jeoloji camiası açısından beklenen bir depremdi. Jeoloji bilimciler olarak Doğu Anadolu Fay Hattı üzerindeki fay segmentinin uzun zamandır kırılmadığını ve sismik boşluklar olduğunu ifade etmiştik. Fay hatları belirli zamanlarda kırılır. Bu kırılmalar belli periyodlar çerçevesinde birbirlerini takip eder. Bu on yıl da olabilir yüz yıl da olabilir bin yıl da olabilir. Bu fayların deprem üreteceğine ve her an kırılabileceğine ilişkin çok sayıda rapor ve akademik makale bulunuyor. Bunları dikkate alarak sıklıkla bu bölgeye dikkat çekmeye çalıştık. Hatta Oda’mızın bu fay üzerinde oturan 24 kent ve 500’ü aşkın mahalle ve yerleşim yeri için çalışmaları oldu. Bu yerleşim yerlerinin depreme hazır edilmesi gerektiğini defalarca söyledik ve yazdık. Bu konuya ilişkin raporlar hazırlayıp sunduk. Cumhurbaşkanı, ilgili bakanlıklara bu raporu sunduk. Tedbir alınması gerektiğine defalarca kez dikkat çektik. Tek bir geri dönüş dahi alamadık. Ne Cumhurbaşkanı ne bir milletvekili… Kimse bize dönmedi.

Şimdi bu durumla karşı karşıya kalınca bizi arıyorlar. Tedbirleri ve yapılması gerekenleri belirledik. Kurumsal yapının yetersiz olduğunu ve ülkenin derhal bir Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ihtiyacı olduğunu söyledik. 200 bin insanı kaybettik. 60 ila 100 milyar arasında maddi bir kayıp olduğunu Cumhurbaşkanı kendi söyledi. ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri bir fay yasası çıkardı. Fay yasasının çıkarılması gerektiğini de belirttik. İçişleri Bakanlı 2020’de fay yasasının çıkarılacağını söylemişti. Sonra tek bir kelime dahi edilmedi. Yapı denetimleri 1956’dan kalma maddelere dayanıyor. Birkaç ufak değişiklik yapılsa da görünen ortada.

Daha iki ay önce Nur Dağı’nda deprem oldu. Sismik boşluk olduğunu ve her an bir kırılma yaşanabileceğini söyledik. Uyarılarda bulunduk. Tek bir iyileştirme dahi yapılmadı. Bütün uyarılarımız yanıtsız kaldı. Biz bu ülkede neyi değiştireceğiz o halde? Bu yüzden olacak olan oldu. Bu bölgenin ekonomik durumu ortada. Yapılar mühendislik denetimi almamış.
Kurumsal yapıdan teknik donanıma kadar birçok yapıda iyileştirme ve düzenlemeye ihtiyacımız var. Doğrudan fay hattı üzerine yapılmış barajlar, boru hatları, kritik sanayi bölgeleri var. Bakın Maraş-Antep arasındaki doğalgaz hattı hasar gördü. Ne olacak şimdi bu mevsimde? BOTAŞ’ın Ceyhan’daki dolum tesisi, Hatay Havaalanı, Osmaniye’yi gördük. Kentsel planlamanın ne kadar eksik ve hatalı olduğunu görmüş olduk böylece. Göz göre göre geldi. Bunun yaşanılacağını biliyorduk.

Deprem yaşanan bölgedeki illerin de içinde olduğu 18 ile ilişkin değerlendirme yapmıştık. Gerçekten yazık. Şu an binlerce yurttaş göçük altında. Kim yaptı bunu? Bu kentleri ranta ve talana kim teslim ettiyse onlara bakmak lazım. Çok beton dökünce deprem olmayacak zannediyorlar. Bu rant ve talan politikalarından acilen vazgeçilmeli. Afetlere duyarlı alanların yapılaşmaya kapatılması gerekli."