Üzüm üreticilerinin insanca yaşayabilmesi ve üretimlerini devam ettirebilmesi için referans taban fiyatı en az 39,50 TL olmalıdır. Üzüm fiyatlarını baskılama gayretinde olan yerli, yabancı tarım ve gıda şirketleri karşısında tüm üzüm üreticilerini örgütlü mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

Üzüm gibi ezilmek istemiyoruz!
Fotoğraf: Depo Photos


Ali Bülent ERDEM, Çiftçi-Sen Genel Başkanı
Adnan ÇOBANOĞLU, Çiftçi-Sen Genel Örgütlenme Sekreteri

Bir “Bağ bozumu”na daha sıkıntılarla, belirsizliklerle girildi. Üzüm üreticileri, bağlarını oluşturabilmek, üretimlerini devam ettirebilmek için yaptıkları borçlanmalarını ödeyememe kaygıları içinde.

JES’LER REKOLTEYİ YÜZDE 50 DÜŞÜRDÜ

İklim değişikliğinin olumsuz sonuçları 2021-2022 yılı üretim sezonunda da yüksek oranda yaşandı. Küresel iklim değişikliğinin nedenlerinden olan tarım arazilerinin madencilik ve JES gibi enerji yatırımlarına açılarak toprağın, suların, havanın kirletilmesi, beraberinde tarımsal üretimde kullanılan kimyasallarla bu kirliliğin birleşmesi bazı bölgelerde üzüm kalitesinde ciddi sıkıntılar doğurmaya devam etti. İklim değişikliği kendisini mevsim dışı yağış, dolu ve bir nevi asit yağmurları olarak göstermekte. Bu yıl dolu zararına rağmen rekoltenin yüksek olacağı umulurken, özellikle JES’lerin olduğu bölgelerde salkımlarda uç kuruması, üzüm tanelerinde buruşma, külleme vb. hastalık sorunları daha fazla yaşandı. Üzümlerin olgunlaşma döneminde bağlar petrol ürünü ve maliyeti yüksek örtülerle korunmaya alınmadıysa, mevsimsiz yağan yağmurlar üzümlerde çatlama ve çürüme oluşturdu. Bu üzümün kalitesini düşürdüğü gibi, üzümün yeterince olgunlaşmadan sergiye yatırılmak zorunda kalınması nedeniyle de üzüm kurutulunca kilo basmamakta, rekoltede de düşme meydana getirmektedir. JES’lerin etkilemediği İzmir, Manisa Saruhanlı vb. bölgelerde kuru üzüm ortalama verimi dekarda 800 kg civarındadır. Çekirdeksiz üzümün önemli üretim merkezlerinden olan Salihli, Sarıgöl ve Alaşehir ovaları JES’lerin henüz faaliyete geçmediği dönemlerde dekarda 800-900 kg kuru üzüm verirken; şimdilerde Jeotermallerin etkilediği yeraltı sularıyla sulanmak zorunda kalınması, JES’lerin atmosfere saldığı su buharı ve gazların olumsuz etkileri nedeniyle kalite ve verim düşmüştür. Dekarda 400-450 kg kuru üzümü zor alabilecek duruma gelinmiştir. Üretim bölgeleri arasında maliyet uçurumları oluşmuştur.

ALIM FİYATLARINI DÜŞÜK TUTUYORLAR

Üzümün sergiye yatırıldığı kurutma sürecinde de ne tür sorunlar yaşanacağı belirsizdir, kâr veya zararı önceden hesaplayabilmek giderek imkânsızlaşmaktadır. Zorunlu olarak birçok üretici üretimde daha fazla sorun yaşamadan üzümünü yaş satmanın veya sergiye yatırmanın yollarını aramaktadır. Her fırsatı değerlendiren sofralık yaş üzüm tüccarları, ihracatçıları ve alkol fabrikaları da alım fiyatlarını düşük tutmaktadır. Sezon başında erkenci çeşitler kg başına 15-16 TL’den işlem görürken birden fiyatlar 8-9 TL ye yağışlardan sonra da 4,5-5’TL den işlem görmeye başlamıştır. Alkol fabrikaları da neredeyse geçen yılın altında bir fiyatla kg başına 1,4 TL’den üzüm almaktadır. Bir yıl içinde girdilerdeki fahiş artış bir yana alkol fiyatlarındaki artış göz önünde bulundurulduğunda şirketlerin bizleri açlık ve yoksullukla yaşamaya devam ettirmek istediği, siyasi iktidarında buna göz yumduğu aşikardır.

Fotoğraf: Depo PhotosFotoğraf: Depo Photos

GİRDİ FİYATLARI BİR YILDA 2-3 KAT ARTTI

Ekonomik kriz üreticileri, yoksulları vurmaktadır. Ekmekten başlayarak şirketlerin kontrolündeki gıda ürünlerinde, elektrik, mazot, kimyasal gübre, tarım zehirleri, tarımsal alet ve traktörüne kadar bütün tarımsal girdilerde zam yağmuru başlamış borç sarmalındaki üzüm üreticilerinin alım gücü daha da zayıflamıştır. Bazı girdi fiyatları ise döviz kurunun artış oranını katbekat aşarak geçen yıla göre 2-3 kat artmıştır. 2021 yılı Ağustos ayında mazotun litresi 8 TL civarıyken 2022 yılı Ağustos ayında 23,5 TL civarıdır. 2021 yılında üzüm kurutmada kullanılan bir torba potasa fiyatı 280 TL iken, 2022 yılında 1400 TL, bandırma yağı tenekesi 2021 yılında 250 TL civarında iken 2022 yılında 600 TL civarına çıkmıştır. Bunlar sadece birkaç kalem girdideki artış oranlarıdır.

ÇİFTÇİLER ÜRETEMEZ HALE GETİRİLİYOR

Üreticiler her yıl bir önceki yıla göre daha fazla problemle ve yoksullaşmayla karşılaşmaktadır. Çok yıllık bir bitki olan üzüm para etse de, etmese de, üretici kendisinin ve çalışan aile fertlerinin yevmiyelerini dahi kazanamasa da umudunu daha sonraki yıllara taşıyarak üretimini devam ettirmek zorunda kalmaktadır. Ancak görünen o ki, madencilik ve JES yatırımları devam ederse ortaya çıkan kirlilikten ve iklim değişikliğinden dolayı üzümde kalite ve verimlilik sürekli düşecek Türkiye’nin en verimli topraklarında bırakın üzüm üretmeyi hiçbir ürün yetişemez, tarım yapılamaz hale gelecektir.

KENDİ ÜZÜMLERİNİ İŞLEYİP SATAMIYORLAR

Şaraplık üzüm üreten üreticilerin durumu da sofralık üzüm yetiştiren üreticilerden farklı değildir. Şarap fabrikaları dışında alıcı bulma olanakları veya üzümlerini kurutma olanakları çok sınırlı olduğundan dolayı alım fiyatlarının belirlenmesi de tamamen şarap fabrikalarının insafına bırakılmış durumdadır. Üreticilerin kendi üzümlerini işleyip satmaları da yasaktır ve yapanlar ise cezai yaptırımlarla karşılaşmaktadır. Şaraplık üzüm alım fiyatının belirlenmesinde devre dışı olan devlet, şarap fabrikalarının ticari çıkarlarını korumada, şaraba yüksek vergiler koymada ve tüketicilerden dolaylı vergi gelirleri elde etmede devrededir.

TMO PİYASAYI ŞİRKET LEHİNE DÜZENLİYOR

Tarım ve Orman Bakanlığı yıllardır açıkladığı ve TMO’ya sınırlı miktarda aldırdığı kuru üzüm alım fiyatlarını açıklarken maliyet hesaplamasının içine üreticilerin arazileri ve meyve bahçeleri için yatırdıkları parayı, bankalardan aldıkları kredilerin faizini, hatta üreticilerin ve ailelerinin emeklerinin parasal değerini bile hiç hesaba katmayarak piyasayı şirketlerin lehine düzenlemektedir. TMO aldığı kuru üzümleri de işleme veya dış pazar arama yerine, ya TARİŞ’e ya da tüccarlara satmakta, elde ettiği kârı çiftçilerle paylaşma yerine de çiftçinin sırtından para kazanmayı yeğlemektedir.

İster sofralık, isterse şaraplık olsun üzüm fiyatlarını baskılama gayretinde olan yerli ve yabancı tarım ve gıda şirketleri karşısında tüm üzüm üreticilerini örgütlü mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Yoksulluk kaderimiz değil! Ürünlerimizi yok pahasına satın alarak emeğimizi sömürmeye, insanların ve tüm canlıların yaşam alanlarını yok etmeye çalışanlara karşı örgütlenelim, kötü gidişatı durdurmak için mücadele edelim. Gelin umudumuzu ve mücadelemizi büyütelim.

Gıda egemenliği hemen şimdi! Köylü hakları hemen şimdi!

Toprak, onur, yaşam! Yaşasın Çiftçi-Sen!

***

ÇİFTÇİ-SEN OLARAK DİYORUZ Kİ;

Üzüm üreticilerinin insanca yaşayabilmesi ve üretimlerini devam ettirebilmeleri için en azından kuru üzüm maliyeti olan kg başına 23,70 TL’nin üzerine (bu maliyet tesis masrafları amortisman payı ve çıplak arazi değerinin faizi hesaba katılmadan, oluşan maliyettir) yüzde 25 kar payı+ insanca yaşam payı olarak yüzde 40 (en azından yıllık TÜFE enflasyon oranının yarısı) eklenerek fiyat belirlenmelidir. Bu hesaplamaya göre referans taban fiyatı en az 39,50 TL olmalıdır.

• JES’lerin ve madencilik faaliyetlerinin olumsuz etkilerini yaşayan ve geçmiş yıllara göre kalite ve verimi düşen bölgelerin tespiti yapılmalı ortalama rekolte miktarı üzerinden telafi edici ödeme yapılmalıdır.

• Gerek uluslararası sözleşmelerden gerekse de Anayasa’dan gücünü alan çiftçilerin sendikal örgütlenmesi fiyat belirlemelerinde sürece dahil edilmelidir. BM Genel Kurulu’nda 17 Aralık 2018 yılında kabul edilen “Köylü Hakları Deklarasyonu”na göre çiftçilerin tatmin edici bir fiyat ve adil piyasaya erişim hakkı vardır. Bu çerçevede hükümet; kuru üzüm alım fiyatını belirlerken, çiftçilerin sendikalarıyla, meslek odası ve kooperatif örgütleriyle görüşme masasına oturmalı ve kuru üzüm alım fiyatlarını birlikte belirlemelidir..

• Sağlıklı ürün sağlıklı ortamda yetişir. BM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Köylü Hakları Deklarasyonu” çiftçilerin temiz havaya, temiz suya, sağlıklı toprağa vb. erişim haklarından ve devletlerin yükümlülüğünden bahseder; devlet yükümlülüğünü yerine getirmeli havayı, suyu, toprağı kirleten, tarımsal üretimi olumsuz etkileyen İklim değişikliğine neden olan, JES ve madencilik faaliyetlerine acilen son vermelidir.

• Ziraat odaları, birlikler, kooperatifler gibi çiftçi örgütleri demokratik yapılara kavuşturulmalı. 2000 yılında sözde özgürleştirme yasası olarak çıkarılan 4572 Sayılı Kooperatif Yasasının şirketler lehine olan hükümleri kaldırılmalı. TARİŞ, üretimden pazarlamaya kadar olan zincirin her halkasında, yönetim organlarında, üreticilerin söz ve karar sahibi olacağı şekilde yeniden yapılandırılarak kuru üzüm alımında devreye sokulmalıdır.

• Kuru üzüm fiyatlarında maliyet, kar payı ve insanca yaşama payı gözetilerek sendikamızın referans fiyatları üzerinden TARİŞ tarafından destekleme alımı yapılmalı, hükümet bu konuda desteğini vermelidir.

• Üzümün anavatanı olan ülkemiz yüzlerce üzüm çeşidini barındırmaktadır. Üzüm üretimi yapan üreticilerin üzüm çeşitlerini arttıracak tarzda üretim yapması için demokratik planlamalar yapılmalı, bu çeşitlerden yararlanmaları, geliştirmeleri ve yaygınlaştırmaları için teşvikler verilmelidir,

• Şaraplık üzüm üreten üreticilerin üzümlerini işleyip satabilecekleri yasal düzenlemeler yapılmalı ve ürünlerini işleyerek satmaları konusunda teşvikler verilmelidir.

• Üreticilerin üretimleri sürecinde zirai kimyasallardan ve şirketlere bağımlı girdilerden kurtulmaları için Hükümet ve yerel yönetimler tarafından agroekolojik üretime ilişkin eğitimler verilmeli ve üretim tarzında bu değişikliğe uygun hareket eden üreticilere teşvikler verilmelidir.

• Tarım Sigortaları Yasası şirketlerin kazancını artırmak için değil, üzüm üreticilerini zor günlerinde yardımcı olmak amacıyla yeniden düzenlenmelidir.