“Kız kardeşim 1994’te öldürüldü. Çok önceden dağa çıkmıştı, o gün kafileleri bombalanıyor. Köylülerin anlattığına göre o yara almadan kurtuluyor ama arkadaşlarına yardım etmek için geriye döndüğünde bir bomba daha atılıyor, orada ölüyor kardeşim.”

Ahmet* İstanbul’da yaşıyor, Siirtli. Karantinaya giremeyen, sokağa çıkma yasağında da çalışmak zorunda olan işçilerden.

Kardeşinin mezarının öyküsünü, geçen kış yağmurlu bir günde çay içerken anlatmıştı. “25 yıl oldu öleli, hâlâ mezarına bir çiçek bırakmaya gidemiyoruz” demişti.

Bombardımanın ardından kız kardeşinin cenazesini köylüler alıyorlar, o dönem Bitlis’in Yukarı Ölek kırsalındaki Garzan Mezarlığı’na defnediliyor. Aile, kızlarının mezarını ziyaret etmek için Siirt-Bitlis arası gidip geliyor. Ahmet ise o dönem İstanbul’a taşınıyor, evleniyor, çocukları oluyor, hiç durmadan çalışıyor.

Bu düzenleri, 19 Aralık 2017’de değişti. Devlet kurumları sebebini açıklamadan Garzan Mezarlığı’ndaki tüm cenazelerin çıkarılmasına karar verdi. Mezarlıklar yıkıldı, 282 cenaze toplu halde İstanbul Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Oradan da Kilyos Kimsesizler Mezarlığı’na.

Ahmetlerin cenaze arama öyküsü de o gün başladı.

“Gittik, DNA örneği verdik, adli tıp kurumuna. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda cenazelere, yani cenazelerden kalanlara, kemiklere DNA testi yapmışlar, ailelerden aldıkları DNA’larla eşleştirme yapacaklarmış.

“İki yılı geçti cevap vermeleri. Sonra resmi bildirim geldi, ‘Cenazeniz Kilyos’ta, şu numarada, gidin alın’ dediler. Kilyos’a gittik, kimsesizler mezarlığına gömmüşler, sanki kimsesizmiş gibi…

“Mezarlıkta bir muhatap bulamadık önce, sonra bir görevlisi sağ olsun yardımcı oldu, üzüldü halimize. Cenazelerin gömüldüğü parselleri gösterdi. Üstlerinde numaralar yazıyordu. Görünce şoke olduk, mezarların üstüne beton dökülmüştü.

“Zaten üst üste gömmüşler. Bizim parseli bulduk, kendi imkânlarımızla betonun altından kemikleri çıkardık. Elimizde bir torba kemik… Kemiklerin hangisi kardeşimin, hangisi başkasının tam da bilmiyoruz…”

Bir torba kemiği alıp Siirt’e, köylerine döndüler. Köydeki mezarlığa gömmek için de ayrıca bir mücadele vermeleri, izin almaları gerekti. Üçüncü yılın sonunda, inandıkları dinin gereklerini yerine getirebilecekleri bir mezarlıkları oldu.

Ahmet beni köye dönerken aramıştı, tüm bunlardan sonra sesi çok sevinçliydi, “Cenazemizi aldık” demişti.

Diğer aileler onlar kadar ‘şanslı’ değil.

Bitlis’teki mezarlık yıkıldığından beri, üç yılda sadece 20 kadar cenaze ailelerine teslim edildi, 250’den fazla cenaze betonun altında üst üste alınmayı bekliyor. DNA’lar da İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda, eşleştirilmeyi bekliyor.

* İsimler ve kentler, kişinin kimliğini gizlemek için değiştirildi.