Bir imge toplumsal sembole dönüşebileceği gibi, bedensel bir jest de yere ve zamana bağlı olarak sembolik bir anlamla yüklenebilir. Mesela elin parmaklarıyla yapılan ve bugün her yerde direnenlerin kullandığı V işareti, İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa’da ortaya çıkmıştı. Avrupa dillerinde zafer anlamına gelen sözcüklerin ilk harfiydi. Alman işgali altındaki halklar arasında yaygınlaşmış ve Churchill’in 19 Temmuz 1941’de yaptığı konuşmayla evrensel bir direniş simgesine dönüşmüştü. Oysa aynı V harfi 16. yüzyıl Avrupa’sında işsizleri, aylakları işaretlemek amacıyla kullanılmıştı; bu kez İngilizcede işsiz güçsüz dolaşan kimse anlamına gelen “vagabond” sözcüğünün ilk harfiydi. Köylülerin yaşam tarzı kapital birikimi için gerekli olan çalışma biçimine uygun değildi ve egemenler insanları çalışmaya zorlayan peşpeşe yasalar çıkarmaya başladılar. Beden, dönemin filozofları ve siyaset kuramcılarının desteğiyle saklı işgücünün depolandığı bir şey, kapitalist artıdeğeri üretmekte kullanılacak temel makine olarak algılanır hale geldi. 1531’de İngiltere Kralı VIII. Henry ilk başıboşlar yasasını çıkardı. Yasada tembellik diye ifade edilen durum her türlü kötülüğün anası olarak tanımlanıyor, başıboş dolaşanların yakalanması, kırbaçlanması ve zorla işe koşulması emrediliyordu. Bu yasayı, hükümleri gitgide sertleşen bir dizi benzer yasa takip etti. 1547’de VI. Edward ilk kez suç işleyen başıboşların bedenlerinin V şeklinde dağlanacağını ve iki yıl zorunlu çalışma cezasına çarptırılacaklarını ilan etti. İkinci kez işleyenler ölüm cezasına çarptırılabiliyordu (J. Hickel, Çoğu Zarar Azı Karar, Metis).

***

16. yüzyılda V şeklindeki kızgın demirle damgalanan bedenlerle, bugün her türlü baskıya direnirken parmaklarıyla V işareti yapan bedenler aynı bedenlerdir. Her iki kelimenin biçimsel olarak tek ortak noktası ilk harfleri ama her ikisi de sömürgeleştirilmiş bedenlerin göstergesi. V simgesi, tıpkı ‘ve’ bağlacı gibi, bedenleri bir taraftan egemenlere bağlarken, diğer taraftan ise egemenlere karşı direnen tüm bedenleri, halkları ve hakları için mücadele edenleri birbirlerine bağlıyor. Biri, bedenleri uysal, itaatkâr, üretken makinelere dönüştürmek için iktidarın kullandığı bir işaret, diğeri işgal edilmiş bedenlerin özgürleşme mücadelesinin simgesi. Başıboşun V’si ile damgalanmamak için, çalışmayı yücelten egemenlerin çalışma koşullarına boyun eğenler, şimdi kölelikten kurtulma mücadelesi veriyor. Bedenin zihinden ayrılıp bir makine olarak kapitalist makineye bağlanmasıyla birlikte, beden de soyutlanabilecek, pazarda değiştokuş edilebilecek bir meta haline getirildi. Zafer, bedenler iktidarın dayattığı kapitalist ahlaktan özgürleştiğinde, yitirdikleri kudretlerine yeniden kavuştuklarında gelebilir. 500 yıllık bir programın sonucunda üretilen Homo economicus’u hayata döndürebilmek ve yeryüzünün yaşamsal bağlamına yeniden yerleştirmek kolay değil tabii.

***

Paul Lafargue 1880’de “Kapitalist uygarlığın egemen olduğu ulusların işçi sınıflarını garip bir çılgınlık sarıp sarmalamıştır” diye yazıyordu, “bu çılgınlık, çalışma aşkı; bireyin, onunla birlikte çoluk çocuğunun yaşam gücünü tüketecek denli aşırıya kaçan çalışma tutkusudur” (Tembellik Hakkı, Telos). Bedenler yaşamsal ortamlarından koparılıp makineye bağlandıkları an, kapitalizmin çarkları da dönmeye başladı. Çarkın dişlileri bedenlerdir ve kendilerini çalışmaya o kadar kaptırdılar ki, artık makine olmadan hareket edemiyorlar, çarklar hızlandıkça onlar da hızlanıyor. Makine arıza yaptığında birden boşluğa düşeceklerinden korkuyorlar en çok. Kendi başlarına kaldıklarında dolaşamazlar, dolaşım sistemi yetmezliğinden mustarip hepsi. İktidarın başıboş dolaşanları işaretlemek için kullandığı V sayesinde bedenleri makineye bağlamış bir kere.

İlişkiler özden önce gelir ya da özü belirleyen ilişkilerdir. Kapitalist makineye bağlandığınız andan itibaren özünüz kapitalist ilişkilerce belirlenecektir artık. Makine sizi mülksüzleştirir ama kapitalizmin tanrısı ve dini çalışmamanın en büyük günah ve ahlaksızlık, yoksulluğunuzun da kişisel ahlaki düşkünlüğünüzün bir göstergesi olduğunu söyleyecektir size. V bağlacı önemli, ama önce sizi neye bağladığını sorgulamanız gerekiyor; hayata mı yoksa kapitalizme mi?