Her rejim tahayyül ettiği devlet, toplum ve birey ilişkini yaratmak için önce eğitim sistemine yönelir.

AKP Milli Eğitim Bakanlığı tam da bu nedenle, İslamcılığı referans almıştır. Demokrasi, laik ve bilimselliğe aykırı bir dizi eğitim düzenlemeleriyle, 14 yıldır eğitimin sistematik şekilde dinselleştirmiş ve kurumsallaştırmıştır.
Hedef çocuklarımızın bu dünyada geleceklerini belirleme haklarını ellerinden alıp, öte dünyaya feda ettiren bir eğitim sistemini egemen kılmışlardır. AKP bunda ısrarlıdır. Bu eğitim anlayışı aynı zamandan hedeflenen mezhepçi rejimin inşasına zemin hazırlamaktır. Bu nedenle de hukukun, insan, çocuk ve eğitim haklarının evrensel değer ve ilkelerini ayaklar altına almaktadır.

Niteliksiz, mezhepçi, tekçi, paralı ve bilimsel olmayan dinselleştirilmiş eğitim ile çocuklarımızın geleceğini gasp etmek kurumsallaştırılmıştır.

Bu süreç tamamlanırken, kamucu, laik, sosyal olan tahrip edilmektedir. Örneğin tüm kamu hizmetlerinde olduğu gibi, bir yandan kamu eğitimi yandaş İslamcı piyasaya teslim ediliyor, diğer yandan din adamlarına ve din eğitimlerine zemin hazırlanıyor. Hem yeni rejimin kurucu ideolojisine, hem de yandaş İslamcı sermayenin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde, eğitimde tahrip edici dönüşümler yaşanıyor.

Yani AKP eliyle 14 yıldır eğitim sistemi, kurumsal ve ideolojik olarak yeniden yapılandırılmış ve dinselleştirilmiştir.

Bu sürece karşı duran, örneğin Eğitim Sen, eğitim ve bilim emekçiler gibi kesimler bilimsel ve laik eğitimden yana oldukları için “düşmanlaştırılarak” eğitim alanından dışlanmakta ya da “etkisiz” hale getirilmektedir.
AKP iktidarı, OHAL ve KHK’ler ile eğitim sisteminde, kadro değişimini de hedefleyerek, 30 bin 470 öğretmen meslekten çıkardı. MEB’deki kadrolu öğretmen açığının 150 bin civarında olduğu ifade ediliyor. Eğitim sendikalarının ifadesiyle “1 milyon 511 bin 200 öğrenci öğretmensiz” kalmış.

Çıkarılan eğitimcilerin yerine, kendi yandaşlarını atayacak mekanizmalar kurmuşlardır. Örneğin, yeni atanan öğretmenler ise, yazılı sınavdan daha çok sözlü sınav ile yapılarak, yandaşlık atamasına dönüştürülmüştür.
Eğitimciler İslamcı kesimlerden takviye edilirken, okul kitapları bilimsel ve dünyevi olmaktan daha çok ideolojik ve uhrevi hale getirilmiştir.

AKP, sadece bugünün değil, geleceğin toplum yapısını kuşatmak için, çocuk ve genç yaşa yönelmek için eğitim politikasının merkezine laiklik ve bilimsellik karşıtlığı olan, gerici ve dinci eğitimi koymuştur.

Bir yandan eğitimi piyasa merkezli tüccar anlayışa göre yönetirlerken, özellikle de yandaş cemaat ve tarikatlara ait vakıflara ve özel okullara doğrudan destek ve teşvik adımları atılmıştır. Merkezi hükümetin ideolojik koruması altındaki vakıflara arsa, okul ve benzeri teşvikler AKP’li yerel yönetimler tarafından hızlandırılmıştır.

Eğitim, bugün aklı ve kamuculuğu değil, vahiyleri referans alarak, İslamcı vakıflara terk edilmektedir. Böylece laik, bilimsel ve kamucu eğitim alanı yok edilmemektedir. İslamcı sermaye ve vakıflara terk edilmiş eğitim alanı giderek daralmaya yüz tutmuştur.

Siyasal İslamcıların kendi iç çatışmaları ve eğimde alan yaratma savaşlarının sonucu, AKP dershaneleri özel okullara dönüştürüyor. Bununla da kalmıyor, kamu okullarından esirgediği kaynakları, yandaş İslamcı vakıflara ait özel okullara aktarıyor.

Kamu kaynakları hem eğitimin ticarileştirilmesi, hem de eğitim dinselleştirilmesine hizmet ediyor.

MEB’in 2015-2016 öğretim yılı verilerine göre, Bin 149 imam hatip lisesi ve Bin 961 İmam Hatip ortaokulunda toplam 1 Milyon 201 bin 500 öğrenci varmış. Şimdi bu sayı daha da artacak. Çünkü kapatılan okullar imam hatipleşiyor.

15 temmuz Darbe Girişimi sonrası kapatılan 1060 okulun yüzde 80’inin, hiç de ihtiyaç duyulmayan ve talep olmayan imam hatip okuluna dönüştürülmesi başka nasıl açıklanabilir? Neden ihtiyaç duyulan Fen, Sosyal Bilimler, Güzel sanatlar okullarına dönüştürülmedi?

Dine para var. Ya eğitime?
2017 yılı eğitim bütçesi 85 milyar 49 milyon TL!

Yani mili gelirin yüzde 3,54’ü!

OECD ülkelerinde bu oran yüzde 6!

O nedenle eğitim karnemiz zayıf ve okulda kaldık!

OECD PİSA sınav sonuçları 6 Aralık 2016 tarihinde açıkladı.

Hapı yutmuşuz! Türkiye olarak, PISA’nın 2015 sınavına göre, 12 yıl önce aldığımız puanların da altına düşmüşüz.

70 ülke içinde fende 52'nci sıradayız!

Matematikte 49'uncu, okumada 50’nciyiz!

Türkiye eğitimin ruhuna Fatiha okudukça, başkaları da o sıralar dünyayı okuyor. Sonuç olarak Türkiye, hem kendi ülke sınıfında hem de OECD’deki ülkeler arasındaki sınıflarda en geride kalıyor.

Bu sonuç ile gurur duyanlar ne kadar azdır.....

Ama bilinmeli ki, insan ve dünyayı okumaktan aciz olanlar, ancak insanın ve dünyanın canına okuyorlar. İnsanı ve dünyayı okumak için demokratik, laik, eleştirel ve bilimsel eğitimin kazanılması için, vahiylerin eğitimine ve egemenliğine HAYIR demelidir.

Şimdilik bir virgül koyalım. Kaldığımız yerden devam edeceğim...

HAYIR’lı okumalar dileğimle.....