Filmin en önemli özelliği konu ettiği hayvan sömürüsünden uzak bir eksende onları tehlikeye atmadan teknolojiden yararlanarak sadece bilgisayarda üretilmiş köpekler kullanmış olması. Türkiye’de ise hayvanların dizi ve film setlerindeki kullanımı hâlâ denetimsiz

Vahşetin  Çağrısı: Dünya sadece insana tahsis edilmedi

Artık bir Disney kuruluşu olan 20th Century Studios’un bu isimle ilk film olma özelliği taşıyan The Call of The Wild, seksen küsur yıldır 20th Century Fox ismiyle hizmet veren şirketin, Disney tarafından nasıl değerlendireceğini göstermekte. Bana kalırsa, bu yenilenmiş alt kuruluş Disney aile-çocuk filmlerinin, reyting sisteminde PG (bazı içerikleri, çocuklar için uygun olmayabilir) almış versiyonları ile ekipte sağlam isimlerle yoluna daha bir tık ciddileşen filmlerle devam edecek gibi duruyor. Mesela bu film, başarılı animasyon filmlerinden olan How to Train Your Dragon ve The Croods gibi filmlere imza atan ve Oscar adaylığı olan yönetmen Chris Sanders tarafından sinemaya uyarlanmış, filmin senaryosu ise Murder on the Orient Express, Blade Runner 2049 ve Logan gibi önemli filmlerinin senaryosunu kaleme almış olan Michael Green‘e ait. Harrison Ford ve CGI köpeklerin oynadığı Jack London’ın aynı isimli romanın uyarlanması olan film oldukça keyif verici. Ancak isim bir facia, hep faciaydı. Hangi akla hizmet The Call of the Wild, dilimize Yaban Hayatın Çağrısı olarak çevrilmesi gerekirken, Vahşetin Çağrısı adıyla çevrilmiş, buna ilk kim vesile olmuş bilmiyorum ama keşke en azından vizyona bu korkunç isimle sokulmasaymış.

Sosyal darwinistlerden olan Jack London, devrimci mücadeleyi savunsa da bunu ne yazık ki ırkçı bir eksende yaptığını biliyoruz, yazarın bu yönünü bir kenara koyalım şimdilik ve 20. yüzyılın en popüler kitaplarından olan ve onu ünlendiren Vahşetin Çağrısı kitabından bahsedelim. London bu kitapta, Kaliforniya'daki rahat ve konforlu ev hayatından kaçırılarak, Alaska Altına Hücumu*’nda çalışmaya zorlanan Buck adında bir köpeğin hikâyesini anlatmakta. Jack London’ın yazarlığının ilk beş yılında 664 kez reddedilmiş olması ve 21 yaşında parasızlıktan kendisinin de Alaska Altına Hücumu’na katılmış olması ve orada kara kış ile boğuşurken John Milton’ın Paradise Lost ve Darwin’in The Origin of Species okurken etkilenmiş olduğunu söylemekte fayda var. Üstelik ömrü boyunca hayvansever biri olarak Alaska’da gördüğü hayvan şiddetinden çok etkilendiği de anlaşılmakta hatta filmdeki Buck isimli köpeğin esin kaybağı da, London’ın Alaska’daki arkadaşlarının Jack isimli bir St. Bernard-Collie kırması köpeği. Bunu ileriki zamanlarda onlara yazdığı mektuptan biliyoruz. Hikayedeki Buck isimli bu köpek, bir yandan sürekli değişen acımasız koşullara rağmen zorluklara adapte olurken bir yandan özünü yabani doğada bulmaya başlamakta. Dünyanın sadece insana ait olmadığını bu şekilde keşfetmiş ve romanlar boyunca hayvanların gözünden olaylara bakabilmiş bir yazar Jack London. Beyaz Diş kitabında yabani doğanın tam içinde yaşayan bir kurdun insanlarla birlikte köpekleşmesini anlatan London’ın bu kitapta bakış açısını tam tersi yönde çevirip evcilleşmiş insancıl bir köpeğin içgüdüleri ile kurtlaşmasını anlatmakta.

Büyük bütçeli bu filmin en önemli özelliği konu ettiği hayvan sömürüsünden uzak bir eksende onları tehlikeye atmadan teknolojiden yararlanarak filmde sadece bilgisayarda üretilmiş köpekler kullanmış olması. Buck ve diğer hayvanlar tamamen bilgisayar destekli CGI ile oluşturulmuş. CGI köpek Buck’ı gerçekçi bulmayanlara insaf demek istiyorum, sonuçta Cats filminin sakilliği yoktu ve gayet iyi olduğunu düşündüğüm CGI Buck bazı anlarda inanılmaz gerçekçiydi. Kaldı ki her şeyden önemlisi sömürü olmadığını bildiğim için içim çok rahat seyrettim filmi çünkü film setlerinde gerçek hayvan kullanımına karşı olanların ayakta alkışlayacağı bir tercih bu. Türkiye’de ise hayvanların dizi ve film setlerindeki kullanımı hala tamamen denetimsiz. HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu) ile başlattığımız setlerdeki hayvanların denetim hizmeti bilinçli bir şekilde özellikle yapımcılar tarafından görmezden gelinmeye devam ediliyor. Çok kısa zaman içerisinde sektörün meslek birlikleriyle görüşerek yol haritamızı tamamlamamız gerekmekte. Mesela güncel olarak Babil dizisinde kullanılan henüz birkaç aylık olduğu belli olan köpekten tutun, Diriliş Osman dizisindeki atların sert sahnelerine kadar hukuksal boşluktan faydalanılmakta. Ve hâlâ en kontrolsüz alan olarak festival filmleri ve yönetmenlerin ilk filmleri kendini göstermekte. Bakalım bu sene festivallerde ilk kez görücüye çıkacak filmlerde ne yanlışlarla karşılaşacağız?

*1896 ile 1899 yılları arasında on binlerce insanın altın bulmak için göç hareketine Alaska Altına Hücumu veya Klondike Altına Hücum hareketi denmekte.