Uzmanlar Covid-19 için Türkiye’yi uyarıyor: “Daha kritik bir sürece girildi.” Devletin şeffaflığı bir kez daha önem kazanıyor. Kamuoyunda vaka sayılarının gerçek olmadığına ilişkin endişe var. Kaygıyı, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) açıklamaları somutlaştırıyor: “Ölümlerdeki değerlendirmede soru işaretleri var. Son günlerde açıklanan ölüm sayıları epidemiyolojik dağılımlara uyumsuz; doğrulanmış olgu sayıları ile ölüm sayıları arasında paralellik yok.”

DEVLETİN ŞEFFAF OLMADIĞI BELGELENDİ

TTB, geçen hafta ilk kez tarafımızdan gündeme getirilen hastanelerde Covid-19 yerine ‘farklı kod’ girilmesini teyit etti. Bu konuda edindiğimiz çarpıcı bilgileri vermiştik:

“Gelişen ve gelişmekte olan ülkeler, hastalıkları tanımlamak için uluslararası tanı kodlaması olan, ‘ICD 10’ sistemini kullanıyor. Her hastalığın bir kodu var. Türkiye’de aralık ayı ocak başında, Sağlık Bakanlığı genelgesi ile sisteme Covid-19 eklenerek U07.3 kodu ile tanımlandı. Kodu girmek için 3 kriter yeterdi: ‘Şüpheli’, ‘olası’, ‘kesin’. Yani illa teste gerek yoktu. Tanı koymak için muayene ve tomografi de oluyordu. Ancak bakanlığı talimatı ile hastane idareleri, personeli başka bir kod girmeye zorladı. Bu kodun adı: Z03.9’du. ‘Şüpheli hastalık ve tanımlanmamış durum’ olarak ifade ediliyordu.”

ÖLÜMLERDEKİ ÇELİŞKİ

Kişinin ölüm raporunda ‘normal’ yazıldığı halde, salgın uygulamasıyla, kireç atarak maske ve önlüklü kişiler tarafından gömülmesi konusundaki çelişki de U07.3 olarak belirlenen Covid-19’un sisteme talimatla, Z03.9 şeklinde girilmesine dayanıyordu. Bu konuda ortaya önemli emsaller çıkmıştı.

RAPORDA NORMAL ÖLÜM, DEFİNDE KİREÇ

Eşi de 3 gün önce virüs nedeni ile ölen Kara Kuvvetleri eski komutanı Orgeneral Aytaç Yalman, 15 Mart’ta yaşamını yitirmiş, ölümü gizlenmiş, törensiz defnedilmişti. 24 Mart’ta İzmir’de hayatını kaybeden 61 yaşındaki Metin Nihat’ın raporunda normal ölüm yazıyordu, oysa kireçle gömülmüştü. Çanakkale’de ölen 80 yaşındaki Eyyüp Kaplan için de aynı durum söz konusuydu.

BAKANLIK, ‘SADECE BEN GÖRÜRÜM’ DİYOR

Peki, Z03.9’ten, yani ‘şüpheli hastalık ve tanı konmamış durum’ kodundan yola çıkarak gerçek vakalar tespit edilebilir mi? Maalesef hayır. Çünkü Bakanlık işleri daha da sıkılaştırdı. Bir vaka takip modülü oluşturdu ve çalışama prensibini ilgili kurumlara gönderdi. Sağlık bakanlığı, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün ‘13588366-49’ sayılı belgesine göre bu modül kullanıcıları:

“1- Bakanlık

2- İl, ilçe sağlık müdürlükleri

3-Hastane surveyans sorumlusu, başhekim, başhekim yardımcısı ve ona bağlı kişiler”. Belgeye göre hastaneler sadece kendi hastalarını, il ve ilçe müdürlükleri kullanıcıları da sadece kendi birimlerindeki vakaları görebilecekler. Tüm sistemi ve toplam vaka sayısını görebilecek tek kurum ise bakanlık.

TESTLERDEKİ ŞÜPHE

Bazı testlerin ölümden sonra çıkması da Covid-19’un, ‘normal ölüm’ olarak kaydedilme nedeni. Testler kimi zaman da önce negatif ardından pozitif çıkıyor. Bunun basit bir nedeni var. Dünyada 2 tip test kullanılıyor: Antikor ve antijen testleri. Antikor testleri ancak hastalık vücuda yayıldıktan sonra belirleme yapıyor. Yani virüs var ama test henüz ayırımı yapamıyor. Oysa Antijen, virüs vücuda girdiğinde tespit yapabiliyor. Türkiye’de antijen testleri yaygın değil. (Ethem Sancak’ın yeğeni Murat Sancak’ın edindiği testler bu genellemenin dışında.)

FORMÜL BASİT: NE KADAR TEST O KADAR VAKA

1- 9 Nisan arası test sayısı ortalaması, 20 bin 438, yaşamını yitirenlerin ortalaması ise 77. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, önümüzdeki hafta testlerin artacağını söylüyor. Ne yazık ki, bu artış ve Mart’taki kuluçka döneminin tamamlanması ile önümüzdeki hafta ölüm sayıları 100’ü aşacak.

Test ve vaka sayısı arasındaki bağı farklı ülkelerle anlatmak mümkün. Türkmenistan’da Covid-19 demek bile yasak. Test sayısı bilgimiz yok. Sıfır test, sıfır ölüm demek. Benzer şekilde, 1 Milyonda, 35 kişinin korona virüs testine tabi tutulduğu Hindistan’da vaka sayısının 2 binlere olduğunu düşünmek gerçekçi değil.

KAĞIT ÜZERİNDE KALDI

Türkiye pandemiye hazır mıydı? Kağıt üzerinde evet. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) adını koymasa da salgından söz etti. Türkiye’de de Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile 1 yıl önce sağlık kurumlarından ayrıntılı bir plan istendi. Kurumlar bunu çalıştı. Ancak bilgiye rağmen hayatın pek çok alanındaki önemli detaylar pratiğe geçmedi. Cenaze işlemleri konusunda bile mart ortasına kadar netlik yoktu.

Her konunun içinde olan Diyanet, beklenen vazifesini ancak 22 Mart’ta yayınladığı fetva ile yaptı ve “Defin işlemlerinin koruyucu tedbirler alındıktan sonra usulüne uygun yapılması farzdır” dedi. Oysa Türkiye’deki resmi ilk vaka 10 Mart’ta bildirilmiş, 22 Mart’ta ise vaka sayısı bin 236’ya, ölen kişi sayısı 30’a yükselmişti.