“Tutuklu şüpheliler hakkında CMK 100/1 maddesi uyarınca kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösterir olgularının bulunması,

İsnat edilen eylemin CMK 100/3 maddesi kapsamında bulunması nedeni ile tutuklama nedeninin bulunması,

     İlk tutuklama kararında takdir olunan gerekçelerinin değişmediği, tutuklulukta geçen süre,

     İsnat edilen eylem için kanunda öngörülen cezai müeyyidenin alt ve üst hadleri nazara alındığında kaçma şüphesinin bulunması dikkate alınarak vaki TALEPLERİN REDDİNE” !..

***

     Tuncay GÖKÇEN, Ahmet DEMİREL, Recep KAR…

     Birhat ŞİMŞEK, Ahmet Karer YURTDAŞ, Mehmet AYDIN…

     Mehmet BUDAK, Mustafa AKIN, Özgür Mert BAKAN…

     Fatih Sultan ALTIN, Zülküf AKELMA, Mustafa KARAKURT, Perişan AK…

    İki aydır Sincan Cezaevi’nde tutuklular.

     Hani 3. Yargı Paketi Meclis’ten geçti…

İnsanlar gereksiz yere uzun süre tutuklu kalmasınlar diye “Özgürlük Hakimleri” atandı…

Artık kararlar da gerekçeli filan mı ne yazılacakmış ya…

Tutukluluklarına yapılan itiraz geçen hafta karara bağlandı.

On üç öğrenciye sekiz satırlık gerekçe yazmış Özgürlük Hakimi.

Sonuç…

     “Vaki TALEPLERİN REDDİNE” !..

***

Peki bizim “Özgürlük Mahkumları” ne yapıyor derseniz…

Onu da kendi satırlarından okuyalım.

“Merhabalar,

     Belki geç kalmış bir merhaba. Ancak yapmış olmak için öylesine seslendirilmiş bir merhaba değil. Ne yaptığını bilen, ayakları yere basan bir noktadan, demokratik hak ve özgürlük mücadelesi yürüten herkese içten bir merhaba.

     Sağlık politikalarına dair itirazları, toplumsal yaşama dair tahayyülleri olan ve dünyanın daha iyi bir yer olacağı umudunu taşıyan 13 sağlık öğrencisi olarak Sincan F Tipi ve Kadın Kapalı Cezaevi’nde 2. Ayımızı doldurmak üzereyiz. Ankara’nın 3 farklı üniversitesinde 11’i tıp fakültesi, 1’i diş hekimliği fakültesi, 1’i de Ergoterapi Bölümünde öğrenim görmekteyken yaşamdan alıkonulma gayesiyle buraya getirildik. Ancak iyi niyet taşımayan bu gayeye inat moralimizi ve umudumuzu diri tuttuğumuzu; dışarıda daha iyi bir dünya mücadelesi yürüten tüm arkadaşlarımıza bildirmek isteriz.

     İleride çalışacağımız tüm sağlık kurumları kâr amaçlı birer işletmeye dönüştürülüp, hastalar müşterileşirken; sağlık hizmeti piyasalaştırılıp, alınıp satılan bir meta haline getirilirken daha insanca bir yaşam adına itiraz etmemek mümkün olabilirmişçesine sorulara ve sorgulara maruz kaldık. Aynı şekilde sağlık eğitimi toplumdan koparılıp uzmanlaşmaya odaklanmışken ve insanların anadil problemi sebebiyle sorunlar yaşıyor olması göz ardı edilmeye çalışılıyorken nasıl sessiz kalabilirdik.

     Bizler toplumsal barışın olmadığı bir yerde sağlıklı bir birey ve sağlıklı bir toplum olamayacağını dillendirip, yaşıyor olduğumuz ülkede barışın sağlanabilmesine katkı sunmayı bilinçli ve sorumlu olma adına görev bildik. Bu noktada hassasiyet taşıyıp, söz söylemeyi daha iyi bir sağlıkçı ve daha iyi bir insan olmanın gereği olarak değerlendirdik. Tüm bunlardan ötürüdür ki burada yargılanan bizler nezdinde ‘sağlık muhalefeti’ olduğunu düşünmekteyiz.

     Parodileştirilmiş, hukukileştirilmeye çalışılan bir garabetin muhatapları olarak rollerin dağıtılmış olduğu zehirli bir tiyatro sahnesinden tüm dostlarımızı selamlıyoruz.

     İmza: Tutuklu Sağlık Öğrencileri.”

***

Biz de sizi selamlıyoruz genç dostlarımız…

Biz de sizi selamlıyoruz!..

Kucak dolusu, yürek dolusu, mücadele dolusu selamlarımızı gönderiyoruz demir kapıların, taş duvarların ardına.

İyi bakın kendinize!..